KENDİNİ YAŞAMAK…

0
804

Bir buçuk yıl önce içsel değişim ve dönüşüm çalışmalarıma başladığımda tek amacım; içinde bulunduğum hayat koşullarından tamamen kurtulmak ve aksi yönde hayatımı değiştirmekti. Yön değiştirmiş egolarımla, olduğundan daha güzel ve refah bir hayat sürmek, yorulmadan, emek vermeden, suya sabuna dokunmadan her şeyin sözde akışta olmasını sağlamaktı. Zamanla yanlış anladıklarım ve çalışmaları egoma oyuncak etmişliğimi bulmuş ve hepsini tek tek kabule geçmiş, esas istediğimin kendimi yaşamak olduğunu da anlamıştım.

Yaklaşık iki hafta önce ise; bu hayatımdaki büyük planımı görmüş ve deyim yerindeyse şok olmuş ve kendime kocaman bir “yuh” çekmiştim. Ben bu hayatımda on altı yaşımdan beri kendi ayakları üzerinde duran, okurken dahi kendi parasını kendi kazanan, yıllardır ailesinden ayrı yaşayan biriyim. Hatta en çok övündüğüm şey ise; hayatım boyunca babam, ağabeyim, eşim dâhil hiçbir erkeğe sırtımı dayamamış olmam, kendi ayaklarımın üzerinde kendi durabilmişliğimdir.

Bir Çarşamba seminerinde şu anda ayı koşullarda yaşayan bir arkadaşımızın esas isteğinin hep bir erkeğe sırtını dayayarak yaşamak olduğu üzerine çalışma yapılmıştı. Ben ise hiç üzerime alınmamış kendimi çalışmaya dâhil bile etmemiştim. Ancak acı gerçekle kendi kendime evde çalışırken yüzleştim. Meğer tüm planım ve kurgum, paralı, yakışıklı, dürüst ve güvenilir bir erkeğe sırtımı dayamak, hiç çalışmadan sadece kadınlığımı yaşarak bir aile olmakmış. Bu çalışmada yüzleşmelerim çok sert ve acı olmuş ve kendime kızgınlığa girmiş zor bir dönem geçiriyordum.

Yine geçen hafta sonu yatılı seminerde yaptığım çalışmalarda, gerçek planımın oyunu devam ettirmek üzerine olduğunu, yaptığım her şeyi (içsel çalışmalar, yazılar, hocalık dâhil) bu aşamada devreye sokarak, kendimden vazgeçmek üzerine yaptığımı buldum. Girdiğim enerjilerle yüzleşmem ve kabullerim çok zor oldu. Yerle bir oldum. Bulduğum oyun enerjilerinin bedenimden çıkması bile fiziksel olarak beni bitirdi diyebilirim. Sanki Pazar günü seminerin acil durum vakası gibi hissettim kendimiJ

Önce kendime, her şeye rağmen sabırla yanımda duran Burcu Hocama, gözleriyle sürekli beni takip edip; “Sen buradan çıkarsın…” mesajı veren Botan Hocama, içten gülen gözleriyle, “Aynı şeyleri ben de yeni yaşadım. Bak oldu.” diyen Ebru Hocama, yumuşak ve naif davranışlarıyla içsel desteğini esirgemeyen Yasemin Hocama, enerjilerimi ve çalışmalarımı kendilerinden kabul etmiş tüm sınıf

KENDİNİ YAŞAMAK;

Bir gece geç bir vakit, canın dondurmalı irmik helvası çektiğinde hiç düşünmeden, ertelemeden, üşenmeden kalkıp, istekle ve zevkle pişirip, afiyetle yiyebiliyor olmakmış.

Günün on iki saatini çalışarak geçirip, arkasından “Yorgunlukta neymiş. Oh be ne güzel bir gün geçirdim. İstediğim her şeyi yaptım.” diyebilmekmiş.

Arabana atlayıp yolda giderken diğer araçlarla değil, bulutlarla yarışmakmış.

Metro büste üşümüş burnunu cama dayayıp dışarıyı izlerken, hayat ne güzelmiş diyebilmekmiş.

Minibüse binip, yol ücretini elden ele keyifle verebilmekmiş.

Bir arkadaşının yazısını okurken gözyaşları içinde kendini tekrar tekrar hatırlamakmış.

Bir bardak çay ve peynir ekmekle muhteşem bir kahvaltı yapmakmış.

Ailecek oturup eski yaşanmışlıklara ve kızgınlıklara katıla katıla gülebilmekmiş.

Her gün tekrar tekrar kendini keşfetmekmiş.

Ve daha birçok şeymiş.

Son bir şey daha…

Kendim ve herkes için; “KENDİNİZİ YAŞAMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYİN ve KENDİNİZİN PEŞİNE DÜŞÜN.” diyorum.

 

Yazan: Songül Atikara

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız