600 yılı aşkın bir süre boyunca üç kıtada hükümranlık sürecek bir cihan imparatorluğunun, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi. Yaklaşık 700 sene önce beyliklerle parçalanmış Anadolu topraklarını tek bir bayrak altında topladı ve Selçuklu ile Bizans sınırlarındaki bir uç beyliğinin topraklarına dünya tarihinin akışını değiştirecek güçlü imparatorluğun tohumlarını attı. İslam geleneklerini Selçuklu uygulamalarıyla aynı potada eriterek Türk-İslam kültürü çatısında devleti sağlam temeller üzerine oturtan Osman Gazi’nin adı, kılıcından çok adaletiyle yazılmıştır tarih sayfalarına.
İdari beceri ve askeri hüneri yanında halkın rızasını kazanma gayreti ve hayırseverlik duygularıyla da kendisinden sonra imparatorluğun başına geçecek olan 35 padişaha örnek oldu. Üç günde bir yemek pişirip fakirleri doyurmak gibi insaniyet ve cömertlik örneği olan pek çok …
ELSÜN ÇALIŞKAN
bilgi@gencgelisim.com
600 yılı aşkın bir süre boyunca üç kıtada hükümranlık sürecek bir cihan imparatorluğunun, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi. Yaklaşık 700 sene önce beyliklerle parçalanmış Anadolu topraklarını tek bir bayrak altında topladı ve Selçuklu ile Bizans sınırlarındaki bir uç beyliğinin topraklarına dünya tarihinin akışını değiştirecek güçlü imparatorluğun tohumlarını attı. İslam geleneklerini Selçuklu uygulamalarıyla aynı potada eriterek Türk-İslam kültürü çatısında devleti sağlam temeller üzerine oturtan Osman Gazi’nin adı, kılıcından çok adaletiyle yazılmıştır tarih sayfalarına.
İdari beceri ve askeri hüneri yanında halkın rızasını kazanma gayreti ve hayırseverlik duygularıyla da kendisinden sonra imparatorluğun başına geçecek olan 35 padişaha örnek oldu. Üç günde bir yemek pişirip fakirleri doyurmak gibi insaniyet ve cömertlik örneği olan pek çok uygulamasıyla bu lider, üzerinden 700 yıl geçse de günümüz yöneticileri tarafından daha yakından tanınmayı hak ediyor.
Devletin Kuruluşu
1258 yılında doğan Osman Gazi, 1281 senesinde henüz 23 yaşındayken Söğüt’te Kayı Boyu’na bey oldu ve ilk olarak Türkmen boylarını tek bayrak altında topladı. Osmanlı tarihinin ilk savaşı olan Ermeni Beli, 1284 yılında Bursa’nın İnegöl kazasına 10 km uzaklıkta bulunan Hamzabey köyünde gerçekleşti. Osmanlı tarihindeki ilk kale fethi olan Kulaca Hisar’ın fethi ise 1285 yılında gerçekleşti. Eskişehir ve İnönü taraflarını Osman Gazi’ye veren Selçuklu sultanı Üçüncü Alaüddin Keykubad İlhanlılar tarafından sürgüne gönderilmesiyle Selçuklu devleti hükümdarsız kaldı. Bu olayın gerçekleştiği 1299 Osmanlı Devleti’nin kuruluş yılı olarak kabul edilir.
Moğol istilası neticesinde Moğollara tabi olmak istemeyen göçebe Türkmen aşiret beyleri, dağılan Selçuklu bey ve askerleri, hizmet edebilecekleri bir yer olarak Osman Gazi’nin topraklarına sığınmışlardı. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin kurulmasında Anadolu’dan gelebilecek tehdit, saldırı ya da itirazları önlediği gibi, devletin daha da güçlenmesini ve herhangi bir direnişle karşılaşmadan topraklarını genişletmesini sağlamıştır.
İlk başkent olan Söğüt’ün ardından 1300 yılında fethedilen Yenişehir, Osmanlı’nın ikinci başkenti olacaktır. Osmanlı devletinin sınırları adım adım genişleten Osman Gazi; Bursa, Akçakoca ve Kocaeli’yi ele geçirdi. Bizans’ın ticari yollarına hakim olundu ve bu dönemde Bizans tekfurlarından ve halkından pek çok kişi Müslüman oldu. Ertuğrul Gazi’den 4800 km2 kare olarak devraldığı toprakları oğluna 16000 km2 olarak devretti.
Osmanlı’nın Temellerini Atan Beyin Takımını Oluşturan Teşkilat; ‘Ahilik’
Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında Anadolu’da sosyal ve ekonomik hayat Ahilik teşkilatı tarafından yönlendiriliyordu. Günümüz şartları için de örnek bir sivil örgütlenme modeli olan Ahilik; Anadolu’nun sosyal, dini, ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel hayatını belirliyordu. Bu nedenle Anadolu’da nüfuz sahibi olabilmek ve beyliği bir devlet haline getirmek için Osman Gazi’nin böylesi büyük bir gücün iktidarından yararlanması, bu teşkilatın desteğini alması gerekiyordu. Osman Gazi, ahi reislerinden olan Şeyh Edebali’nin kızı ile evlenerek, Anadolu esnaf ve sanatkarları arasında iş ahlakı, terbiye, yardımlaşma, sosyal dayanışma konularında birliği sağlayan ve sosyo-ekonomik anlamda büyük bir güç halini alan ahiliğin otoritesinden yararlanmıştır. Yardımsever ve itibarlı, çevresinden hürmet gören Şeyh Edebali’nin damadı olarak devletin kurulup kısa sürede topraklarını genişletmesinde pek çok ahinin desteğini arkasına almayı başarmıştır.
Osman Gazi’nin Karakteri
Bir devletin kurucusunun şahsiyeti, meziyetleri, gerek siyasi, gerekse insani eğilimleri o devletin ne kadar sağlam temellere oturduğu kadar geleceğinin nasıl şekilleneceğini de belirler. Nitekim, Osman Gazi’nin problemlere karşısındaki hümanist yaklaşımı, halkıyla kurduğu ilişkiler, hakkaniyetten ödün vermeyişi ve sergilediği cömert tavır Osmanlı İmparatorluğu’nun insani zeminini belirlemiş, Osman Gazi sonraki padişahlar üzerinde değişmez bir lider modeli olarak kalmıştır.
< Tebası arasında ırk, din ve milliyet farkı gözetmez, eşitlik ve adaletin korunmasını her şeyin üstünde tutardı.
< Fethettiği yerlerde şeri hükümlere göre hareket ederdi. İslam’ın arzuladığı adalet anlayışını tesis edilmesine gaye edinmişti.
< Üç günde bir yemek pişirip fakirleri doyurur, dul, yetim ve öksüzleri korurdu. İkindi vakitlerinde ise evinde kimler varsa onlara ziyafet verirdi. Yoksulları yedirip giydirmeyi çok severdi.
< Cömert ve insancıldı. Üzerindeki elbiseye dikkatli bakan ve beğenen birini görse hemen ona hediye etmekten geri durmazdı.
< Yanında çalışanlar kendisine saygı gösterir, en zorba kişiler bile onun karşısında hareketlerine dikkat eder, saygıda kusur etmezlerdi.
< Şiddetten, kaba kuvvetten olabildiğince kaçınır, tüm ilişkilerinde hoşgörüye ve sabırlı davranışa öncelik verirdi.
< Kanunları yürürlüğe konmasında tek başına hareket etmez, o zamanın devlet erkanı olarak tanımlanabilecek tecrübeli kişilerle istişare ederek karar verirdi.
< İlim irfan sahibi, yeteneğine inandığı ve bu anlamda kendisinden üstün gördüğü kişleri çevresine toplardı. İşinin erbabı olan kişilere görev verir, onların bilgi ve tecrübesinden yararlanırdı.
< Kendisine rakip olabilecek ya da onun kadar yetenekli olan kişiler bile ona ayrı bir saygı besler, ona seve seve hizmet etmekten gocunmazlardı.
İdari Uygulamalar
İlk vergi Osman Gazi zamanında alındı. Bac adı verilen pazar vergisi (Bâc-ı bazar), pazara getirilen, toptan kabul edilen ‘yük’ cinsinden mallar için alınıyordu. Köylünün satmaya getirdiği küçük baş hayvan ya da sınırlı miktardaki yiyeceklerden Bac alınmazdı.
Osmanlı topraklarında köylüden hükümdara kadar hemen herkes gelirini topraktan elde etmekte, iktisadi, askeri, idari kuruluşlar toprak ekonomisine dayanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun otoritesini sürdürebilmesi ve fethedilen toprakların idare ve kullanımı için gelecek için harika bir uygulama olan Dirlik sistemi Osman Gazi zamanında uygulanmaya başlandı. Bu sisteme göre fethedilen topraklar fertler aracılığıyla işletiliyor, gelir devlet hazinesine kalıyordu. Selçuklular zamanında uygulanan tımar usulü Osman Gazi’yle birlikte Osmanlı Devleti’nde de uygulanmaya başlandı ve devletin toprak rejimini oluşturdu. Kendisine Tımar verilen sipahi, bulunduğu köyün vergisini toplar, karşılığında da savaş zamanı atı, zırhı ve yardımcısı ile birlikte sefere katılırdı.
1320’ye kadar fetih ve idari çalışmalarını sürdüren Osman Gazi, bu tarihten sonra idareyi oğlu Orhan Gazi’ye bıraktı. Kaynaklar, ölümüne dair farklı tarihler verseler de yaygın kanı 1326’da ya da 1328’de vefat ettiğine dairdir. Bursa’nın fethi haberini ölüm döşeğindeyken aldığı söylenen Osman Gazi oğluna burayı başkent yapmayı vasiyet eder. Önce Söğüt’e defnedilen naşı, daha sonra vasiyeti gereği Bursa’da Gümüşlü Künbed’deki türbesine nakledilmiştir.
Osman Gazi’nin, Oğlu Orhan Gazi’ye Vasiyetinden Notlar…
“Zulümden, bid’atten sakın. Zulme ve bid’ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü böyleleri seni zevale uğratmış olurlar…
Devletin servetini çoğaltmaya çalış! Şer’i şerifin ölçüsüne göre sana ait olana kanaatle, ihtiyaçlarından ve gerekli olanlardan başka lüzumsuz yere telef etme, israftan kaçın.
Askerinle, malınla gururlanma. Sadakatle Allah rızası için çalışan devlet erkanını koru! Vefatlarından sonra böyle kimselerin çoluk-çocuğuna bak, ihtiyaçlarını karşıla.!..Halkından hiç kimsenin malına tecavüz etme!
Hak edenlere yardım ile iltifat elini uzat, böylelerinin yakınlarını sıkıntıdan kurtar. Alimler, fazıllar, sanatkarlar, edipler; devletin bedeninin gücüdür. Bunlara iltifat ve ikramda bulun.
Bir kemal sahibi işitince onunla yakınlık kur, dirlikler ver ve ihsan eyle! Hükümetinde ulema, fazıl kimseler, erbab-ı maarif çoğalsın, siyaset ve din işleri nizam bulsun.
Halkını düşman istilasından ve zulme uğratılmaktan koru!
Haksız yere hiç bir ferde layık olmayan muamelede bulunma!.. Halkı taltif et, hepsinin rızasını kazan.”
İmparatorluğu Müjdeleyen Rüya
Osman Gazi’nin devletin kuruluşunu müjdeleyen bir rüya gördüğü rivayet edilir. Bu rüya farklı kaynaklarca aktarılmış, zamanın kültürel, dini, sosyal renklerini yansıtan bir tablo olarak günümüze ulaşmıştır.
Osman Bey, Karamanlı Şeyh’i sohbetlerini kaçırmaz, kendisine rehber edinir. Şeyhin dergahında misafir olduğu 1277 senesinde tuhaf bir rüya görür. Rüyasında Şeyh Edebali’nin koynundan bir ay çıkar ve kendi koynuna girer. Sonra da kendi göbeğinden bir çınar ağacı biter. Bu ağacın dalları tüm aleme uzanır. Gölgesinde pek çok halklar kaynaşır, bahçeler yeşerir, tarlalar sulanır, çeşmeler akar. Ertesi gün gördüğü rüyayı Şeyh Edebali’ye anlatır. “Müjde ey Osman! Hak Teala sana ve senin evladına saltanat verdi. Bütün dünya, evladının himayesinde olacak, kızım Mal Hatun da sana eş olacak.” diye tabir eder rüyayı. Osman Gazi on dokuz yaşındayken şeyhin kızı Mal Hatun ile evlenir ve bu evlilikten Osman Gazi’den sonra devletin başına geçecek olan Orhan Gazi doğar.