Final.. Bir başka ifadeyle yolun sonu.. Ya da bitiş..
Herkesin ortak temennisi; bu bitişin iyi ve düzgün neticelenmesi..
Hangi iş de bulunursanız bulunun, durum budur..
Yani güzel son!..
Böyle söylüyoruz da, böyle arzu ediyoruz da, ne kadarını gerçekleştiriyoruz?.. O da meselenin bir başka açmazı..
Gerek geçmişte gerek günümüzde, finali iyi veya doğru yapamayanlardan pek çok kişiyle karşılaştık..
İş aleminde gördük.. Hoca kartvizitli kişilerde gördük.. Sanatçılarda, sporcularda, normal yaşayan insanlarda gördük.. Ve dahi siyasetçilerde gördük..
Yıllarca gönüllerde yaşayan nice kişilerin bir anda bir anlamsız söylemle veya bir abuk eylemle, un ufak olduğuna şahit olduk..
Değerli dostlar; makamlar imtihan yerleridir.. Makamı ve unvanı ne olursa olsun kişi bunun farkında olmalıdır.. İnsan bir makamdayken, bir unvanlı durumdayken ya da akçesi bol bir işin başındayken, herkes etrafında pervane misali dolanır durur.. Bu ilgi ve alakanın pek azı kişinin şahsiyetinedir.. Pek çoğu makamınadır.. Hülasa; makamın ve makamlı kişilerin yağcısı yalakası çoktur.. Bu her devirde olmuştur ve zamanımızda da vardır..
Halbuki aklı yeten kişilerden bir tanesi bakın ne kadar da doğru söylemiş:
Hiçbir kişiye hak ettiğinin üstünde değer verme!.. Hak ettiğinin üstünde sana değer verenlere de aldanma!.. Seni sende olmayan özelliklerle methedenler, gün gelir seni sende olmayan özelliklerle zemmedebilirler..
Olay budur!.. Gerisi laf-ı güzaftır..
Evet, böyle bir tespitler manzumesinden sonra gelelim ana konuya;
Halkımız, son günlerde siyasette çalkantılara sebebiyet verebilecek bir durumla karşı karşıya kaldı.. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç‘la, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek‘in birbirleriyle yaptıkları olumsuz muhaberat siyaset arenasına bomba gibi düştü..
Bülent Arınç, bir müddettir kendisince doğru olarak kabul ettiği bir takım şeyleri açık ve net söylüyor.. Bu durum kimilerinin hoşuna gitmekle beraber kimilerinin de onayını almıyor.. Arınç, bu defa da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hedef alan bazı söylemlerde bulundu.. İçeriğini bir daha yazmanın gereği yok, herkes biliyor zira..
Elbette ki herkes düşüncelerini uygarca ve de lisanı münasiple söylemelidir.. Bunu yaparken de ölçüyü kaçırmamalıdır, karşısındaki insanı yaralamamalıdır.. Yıllardır tanıdığımız, zarif ve nazik bir kişi olan Bülent Arınç‘ta bunlara riayet edebilecek kabiliyette ve tecrübededir.. Sözlerinin muhatabı ya da muhatapları bellidir.. Buna elbette ki muhataplar cevap verir.. Bununla beraber, Melih Gökçek‘in bir anda olayın içine adeta bodoslama dalması şık olmamıştır.. Böyle durumlarda ateşe benzinle mukabele edilmez.. Ateşi su söndürür.. Bir kişi, bir şey söylemişse eğer, gereğini o sözün muhatabı yapar.. Yoksa, her kafadan bir ses çıkarsa ortalık yangın yerine döner.. Nitekim Gökçek‘in lüzumsuz negatif söylemlerine Arınç‘ın üstelik seçim üstü ağır sayılabilecek ve de partiyi sıkıntıya sokabilecek cevabı da gecikmemiştir ve ülke anlamsız bir şekilde gerilmiştir..
Evet, üzerinden yıllar yılı silindir geçmiş ve evrensel sayılabilecek tüm hakları askıya alınmış bu aziz milletin mazlum insanları, zar zor yakaladığı kazanımları böyle kısır kavgalarla kaybetmemeli.. Bunlar sürer giderse ve en önemlisi de, hırs aklın önüne geçerse, maalesef akıbet acı olur..
Kişilerinin birbirleriyle, bir sıkıntısı, bir derdi, bir yarası, olabilir.. Ayni partinin ürünü, ayni takımın elemanı olsa bile insan insanı sevmeyebilir.. Bu da son derece normaldir.. Meşrep meselesidir, tarz meselesidir.. Ama bunları milyonlarca kişinin gözü önünde yapmak, haklı dahi olunsa yapan kişileri zor duruma sokar ve vebal altında bırakır.. Allah herkesi böyle bir vebalden muhafaza etsin..
Son olarak da, kartvizitinde sözüm ona medya mensubu yazan bir takım kişileri ibretle izlediğimi beyan etmeliyim.. Bunların bir kısmı, diğeri tarafından havuz medyası, yandaş medya, olarak adlandırılıyor, öteki kısmına da candaş medya deniyor.. Aslında yok birbirlerinden farkları.. Mesela; şu an hükumetin ölümüne yanında görünen, yağcılıkta yalakalıkta en önde olan konjonktür kalemşörlerinin geçmişte AK Parti zihniyetinin hilafında kalem salladıklarını ve yayın yaptıklarını iyi bilenlerdenim.. O yüzden bu kişilere her zaman dikkatle yaklaşmışımdır.. Renkten renge giren bu kişilerle aynı kulvarda koşmam!.. Daha da ileri gideyim; bu kişiler siyaseti parayla takas eden medya haramileridir.. Bunların bir de şimdilerde boy gösteren yeni yetmeleri var.. Daha önce cafe’lerde nargile muhabbeti yapan kadınlı erkekli 2-3 yıllık sözüm ona medya mensupları.. Dikkat ederseniz bunların çoğu televizyonlarda “al takke ver külah” misali programlar yapmaktadırlar.. AK Parti iktidarında bunlar AK Partilidir.. Ya daha sonra?.. Kim gelirse ona biat ederler.. Maksat gemi su almadan yürüsün.. Maksat duran değil, yürüyen arabaya binilsin.. AK Parti yöneticilerinin bu uyanık(!) figürleri iyi analiz etmeleri gerekir..
Karşı cephenin medyasına ise söylenecek hiç bir şey yok.. Onların zaten cılkı çıkmış, şirazesi bozulmuş.. Gözlerine Allah sanki bir perde çekmiş, millet yararına yapılan her beyazı siyah görüyorlar.. İşin içine, kasıt ve peşin hüküm de girince çıkmazdan bir türlü kurtulamıyorlar ve milletle bir türlü barışamıyorlar.. Allah, onlara her şeyi net ve objektif gören göz nasip etsin.. Diyeceğim bu kadar..
Netice-i kelam;
Orta yol.. Başka bir ifadeyle, itidal..
Peygamberi metot..
Herkese lazım olan tarz..
Kavgasız.. Gürültüsüz..
Birbirlerine saygılı..
Birbirlerinin eksiğini gediğini çarşıya pazara çıkarmadan, ortaya dökmeden..
Üstelik kucaklayarak kapatan..
Cingözlüğe de hiç bir zaman tevessül etmeden..
Böyle insanların yaşadığı bir dünyayı özlememek mümkün mü?..
Özlüyoruz ve duacıyız..
Ve de Alemlerin Rabbi(CC) herkese kendi çerçevesinde iyi ve hayırlı bir final yapmayı nasip etsin..
Vesselam!..
*