Oynaya Oynaya Gelişen Çocuklar

0
903

Oyun, çocuğun temel gelişim alanlarını olumlu yönde etkiler. Özellikle ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişimine katkıda bulunur.
Oyun, çocuğun sosyal yaşama uyum sağlamasına zemin hazırlar ve sosyal yeterliliğe ulaşmasını kolaylaştırır; çünkü oyunlarda belirlenmiş kurallar mevcuttur. Çocuğun oyundaki kurallara uygun hareket etmesi, ileriki yaşamında sosyal kurallara uyum sağlamasına bir alışma aşaması olarak değerlendirilir.
Hayattan Kopya Çeken Oyunlar
Çocuk, oyunda gerçek yaşamı taklit eder ve birçok şeyi öğrenme çabası içine girerler. Ana babasını model alarak evcilik oynar; kız çocuk …

 

 

ÇETİN ÖZBEY
ozbey36@hotmail.com

 

Oyun, çocuğun temel gelişim alanlarını olumlu yönde etkiler. Özellikle ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişimine katkıda bulunur.
Oyun, çocuğun sosyal yaşama uyum sağlamasına zemin hazırlar ve sosyal yeterliliğe ulaşmasını kolaylaştırır; çünkü oyunlarda belirlenmiş kurallar mevcuttur. Çocuğun oyundaki kurallara uygun hareket etmesi, ileriki yaşamında sosyal kurallara uyum sağlamasına bir alışma aşaması olarak değerlendirilir.

Hayattan Kopya Çeken Oyunlar
Çocuk, oyunda gerçek yaşamı taklit eder ve birçok şeyi öğrenme çabası içine girerler. Ana babasını model alarak evcilik oynar; kız çocuk anne olur, erkek çocuk baba rolünü üstlenir. Sosyal yaşama dair gördüklerini uygular. Bebeğine, arabasına ve diğer birçok nesneye hayat verir; onlarla konuşur, onları besler, giydirir ve sever. Böylece oyun içinde hayatın bir kopyası oluşur ve çocuk sorumluluk sahibi olmayı öğrenir.

Oyun oynama becerisi sosyal beceri edinmeyi hızlandırır. Sosyal uyum da hem ruh sağlığı hem de kişisel gelişimin önemli bir ön koşuludur. Dolayısıyla oyun, mutlu bireylerin ve toplumların oluşması açısından ciddi bir görev üstlenir. Oyunlara ilgisi olmayan çocuğun sosyal gelişimi istenen düzeyde olamaz ve çocuğun ruh sağlığı ciddi anlamda tehdit altına girer. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, oyun oynamak çocuk için hayati önem taşır diyebiliriz.

Enerjinin En Eğlenceli Kullanım Alanı
Çocuğun bitmek tükenmek bilmez bir enerjisi vardır. Bundan dolayı devamlı hareket halindedir. Oyun yoluyla bu enerjisini boşaltmalıdır; aksi durumda ya içe kapanarak sinsi, ya da dışa yönelerek saldırgan olur. Çocuğun doğuştan gelen duygu, yetenek ve eğilimleri oyun ortamında ortaya çıkar, denenir, gelişir. Sözgelimi, liderlik dürtüsü ağır basan bir çocuk, oyun içinde bu eğilimine uygun bir rol üstlenir. Aynı zamanda olumsuz hisler, eğilimler ve davranışlar giderilebilir. Çünkü oyun, eğitici ve iyileştirici bir işleve sahiptir. Örneğin pasif, içe dönük ve hareketten hoşlanmayan çocuklar oyun ortamında hareket kazanırlar. Oyunun çekiciliği, çocuğu o durgun halinden çıkarır. Çocuğun dağınık ve değişken duyguları oyunda düzene girer. Çocuk ruhsal sorunlarından oyunla daha kolay kurtulabilir.

Çocuğu tanımanın birçok yöntemi vardır; ama en etkili metot oyundur. Oyun ortamı içinde gözlenen çocuğun iç dünyasıyla ilgili birçok değerli bilgiye ulaşılabilir, var olan sorunları belirlenebilir ve gerekli önlemler alınır. Ayrıca çocuk oyun ortamında kendini, çevresini ve arkadaşlarını daha iyi tanıma fırsatı bulur.

Çocuk, kişilik özellikleri ve diğer potansiyellerini oyunda deneme olanağı bulur, pekiştirip geliştirir. Ailenin çocuğa verdiği eğitimin niteliği oyunda ortaya çıkar. Ayrıca oyun esnasında çocuğun ilgi alanları tespit edilerek yetenek ve ilgisine göre yönlendirilebilir. Oyunlarda yaşadığı ortama ilişkin bilgiler verir, böylece değiştirilmesi gereken olumsuz olaylar görünür hale gelir.

Bir Terapi Olarak Oyun
Oyunlar vasıtasıyla çocuğun içgüdüsel doyuma ulaşması sağlanır ve yanlış yollara kanalize edilmiş dürtüler doğru yollara aktarılabilir. Doğuştan gelen ve çok güçlü olarak kabul edilen saldırganlık içtepisinin doğru yollara kanalize edilmesi oyun sayesinde olur. Ayrıca bencillik, kıskançlık gibi negatif duygular ile kaba ve ilkel içgüdüler törpülenir; yerini dayanışma, işbirliği ve özgecilik alır. Oyun bir terapi aracıdır denilebilir. Oyun sayesinde çocuk rakibini kıskanarak yok etmeye çalışmak yerine, gayret gösterek onu geçmeyi daha doğru ve gerçekçi bulur.

Bazı ailelerin eğitim anlayışı çoğu defa şiddeti uygun görür. Birçok ana-baba farkına varmadan çocuğu aşağılayarak, utandırarak ve koşullu sevgi biçimlerini uygulayarak çocuğun ruhsal yapısını bozar. Çocuk, aileden aldığı olumsuz mesajları ve ailesinin uyguladığı cezaları bebeğine veya oyun arkadaşına sembolik olarak uygular. Böylelikle çocuğun oyuncaklarıyla olan iletişime bakılarak aile ortamındaki iletişim hakkında da bilgi edinilebilir.
Çocuğun yaptığı her hareket ona haz verirken, aynı zamanda ona birçok şey öğretir. Kumla yapmaya çalıştığı ev defalarca yıkılsa bile evi tamamlayıncaya kadar mücadele eder. Ümitsizliğe kapılmamayı, başladığı işi bitirmeyi öğrenir. Elindeki oyuncağı kırıp mekanizmasını öğrenmeye, oyuncağını etrafındaki eşyalara vurarak çıkan sesleri tanımaya çalışır.

Oyunun Meyveleri: İşbirliği ve Paylaşım
Oyun, çocuğa işbirliği yapmayı ve paylaşımı öğretir. Üç-dört yaşındaki çocuklar bir araya gelir gelmez kaynaşır; çünkü oyun onların uyuşma noktalarıdır. Kardeşi olmayan çocuklar bile oyuncaklarını paylaşırlar. Oyun, özellikle şımarık yetiştirilmiş çocukların özgeci olmasına ve sosyalleşmesine büyük katkı sağlar. Şımarık çocuklar oyunda önceleri sorun çıkartabilir ve uyum sağlamakta zorluk çekerler. Hep evde olduğu gibi dediklerinin yapılmasını umar, sırasını beklemek istemez, kuralları ihlal ederler. İtiraz edilince darılır, oyunu bozar ve oyundan ayrılırlar. Evin tek çocuğu olanlar ile fazla oyun oynamamış ve çok arkadaşı olmayan çocuklar da ilk etapta oyuna uyum sağlayamazlar. Fakat zamanla bunun üstesinden gelirler.

Sonuç olarak, ailelerin hem bir sosyal paylaşım aracı hem de fiziksel, ruhsal ve kişisel gelişim yöntemi olarak ‘oyun’ kavramına ciddiyetle eğilmeleri ve çocuklarını yönlendirmeleri gerekiyor.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız