ÇOCUKLARDA ÇEVRE DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ ve DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

0
947

Çocuk denilen kıymetli varlık, bulunduğu aileye katılmakla aynı zamanda bir çevrenin içine doğmuş olur. Bu çevre onun için vazgeçilmezdir. Bu çevrenin içinde benimsenir, ihtiyaçları bilinir, karşılanır. İstisnai durumlar dışında genel anlamda bu böyledir.
Bebekler doğdukları aile içinde beslenmeleri, uykuları, temizlik ihtiyaçları, ısınma ihtiyaçları karşılanarak büyütülürler. Bunlar, temel fiziksel ihtiyaçlardır. Fiziksel ihtiyaçların karşılanması bebeğin hayatta kalabilmeyi başarmasını sağlar. Psikolojik ihtiyaçlar, sevme sevilme, güven içinde olma, bir yere ait olma, bir ailenin üyesi olduğunu, aileye ait olduğunu bilme duyguları yetişkinler hissetmesede bebek tarafından hissedilir.

Bebeklikte güven içinde olma ihtiyacı, duygusal en önemli ihtiyaçlardandır. Annenin ya da ona yakın bir kişinin onu sevgisiyle sarıp, kuşatması çok önemlidir. Burada dikkat edilecek husus, ilgilenen kişinin sürekliliğidir. Bebeğin çevresi, içinde bulunduğu, psikolojik ihtiyaçlarının karşılandığı aile çevresidir. İletişim içinde olduğu kişilerde aile bireyleridir.

Çocuklar, bebeklik döneminden başlayarak yaşamın içinde birtakım deneyimler edinirler. Bu süreçte kendilerini tanırlar ve kabul ederler. Hızlı bir öğrenme süreci yaşarlar. Ailesi burada önceliklidir, daha sonraları yakın çevre ve daha sonra yaş ve gelişim seviyesi ile bağlantılı olarak, okul ve uzak çevreye doğru bir açılım söz konusudur. Çocuk için çevre, anlaşılması güçtür ve ona karmaşık gelir. Zaman içinde aşamalı olarak çevre genişlediğinde ve yakın çevresi ile güvene dayalı ilişkiler kurduğunda, ait olma duygusunu iyi bir şekilde hissettiğinde adaptasyon kısmen kolaylaşır.
Ancak, çevre her zaman için karışık, komplike özelliğini korur. Çocuğun çevresi ile pozitif ilişkiler kurabilmesi, aktif olarak çevresi ile etkileşim içinde olabilmesi , yaratıcı kişiliğini ortaya çıkarabilmesi için sosyal yönden desteklenmesi gerekir.
Bebeklik döneminden çocukluk dönemine geçişte, aile bireylerinin yanında ailenin iletişim kurduğu akraba ilişkileri ve yakın aile arkadaş çevresi de gündemdedir.
Çocuk, kendine yakın yaş gurubundaki çocukları ilgiyle izler, merak eder. Daha sonraları birebir yan yana bulunmak ; fakat kendine göre oynamak ister. Arkadaşının yanında olması, onu hissetmesi, birlikte bulunmak önemlidir. Bu arkadaşlıktan sonra küçük gurup arkadaşlıkları başlar, çocuklar, birbirleriyle paylaşıma geçerler. Oyun ve oyuncak paylaşımları olur.

Çevre biraz genişlemiştir. Çevrede olup, bitenleri takip eder, merak duygusu ile çevre araştırılır. Çocuğun bu dönemde kendine zarar verecek ortamlardan uzak tutulması ve emniyetli ortam oluşturulması önemlidir. Prizlerin kontrolü, kesici, yakıcı araçların bulundurulmaması, mutfak ve banyoda temizlik malzemelerinin ortada bulundurulmaması gerekir.

Oyun çocukluğu döneminde, çevre ile etkileşim, genellikle anaokulu dönemidir ve oyun arkadaşlıkları ile kendini gösterir. Çocuk, bu dönemde ev ve aile ortamının dışında arkadaşlarının olabildiği, çevresinin genişlediği yuva ve anaokulu ile tanışmaktadır.Burada öğretmen çocuğun en fazla etkileşim içinde olduğu kişidir.
Anaokulu döneminde öğretmen faktörü, çocuğun kişiliğinin oturmaya başladığı dönem olması, zihinsel gelişimde hızlı bir süreç yaşanması nedeniyle ve daha pekçok nedenden dolayı çok önemlidir. Çocuk için bu dönemde iyi bir çevre oluşturmak önemlidir.

Çevrenin fiziksel şartları da önemli olmasına karşın, çocukla iletişim içinde olan kişilerin psikolojik özellikleri, programı uygulama yeterlilikleri, çocuklara karşı gerçek sevgi duyup duymamaları, mesleklerini severek yapmaları önemlidir.

Çevrenin oluşturulmasında göz alıcı özelliklerin, gerçekten çocukların gereksinimlerini karşılayıp, karşılamadığı irdelenmelidir. Çocuk, aile ortamının yansıttığı özelliklerin dışına ne ölçüde çıkmaktadır? Bu, yetişkinlere göre güzel ve gösterişli ortam, çocuk için huzur verici midir? Bunlar düşünülmelidir. Çocuk, kendi aile özelliklerinin dışında bu ortamda kendisini nasıl hissediyor? Ortama entegre olabiliyor mu? Yoksa kendisini emanet mi hissediyor?

Çocuk anaokulu ve anasınıfı dönemini geçtikten sonra ilköğretim döneminde çevresini daha da genişletir, arkadaş sayısı, iletişimde bulunduğu kişi sayısı artar. Öğretmen ve okul yönetimi etkili olsa da çocuk daha çok arkadaşları ile iletişim içindedir. Arkadaşlarının özellikleri ve aile yapılarındaki değişikleri farkeder.

Ailelerin, çocuklarından beklentilerini, kendi ailesi ile karşılaştırma imkanı bulur. Değişik aile yapıları hakkında bilgi edinir. Çocuk, genel şartlarda ailesi ile birliktedir. Okul gezileri ile biraz daha çevreye açılır. Günlük geziler, kültür turları çocuğun kendisini geliştirmesi, sosyalleşmesi anlamında önemlidir. Arkadaşlar ile sinemaya, tiyatroya gitmek, müze gezmek, sanat galerileri, sergiler gezmek çocuğa kültür anlamında pekçok şey kazandırır.

Bunlar dışında, okulların kardeş okul olarak seçtikleri okullara ve illere gezi düzenlemeleri var. Burada sosyo-ekonomik düzeyde yetersiz olan çocukların, gelişmiş illerdeki okullara ve ailelere gezileri dikkate alınmalıdır.

Bilgi, kültür paylaşımı önemli, ancak; çocuklar, çok iyi durumda yaşayan arkadaşlarını gördükten ve onlarla birşeyleri paylaştıktan sonra dönüşte kendilerini nasıl hissediyorlar? Hatta, geldiklerinde kendilerini rahat hissedebiliyorlar mı? Çocuklarda çevrenin tamamen değişmesi onları nasıl etkiliyor? Bunlar, araştırılması gereken hususlar… Şimdilerde çocuklar arasında konuşulan bir söylem var. ‘’EZİK’’. İşte, bu çocuklar kendilerini EZİK hissediyorlar mı? İmkanlardan geçici olarak yararlanmak, sonra tekrar dönüp, imkansızlıklar içinde yaşamak. Belki, bu geziler, çocukların gelecek planlarını olumlu etkileyecek. O da ayrı bir konu.

Çevre değişikliği ve çevre ile etkileşim içinde olmak ve sosyal gelişimi desteklemenin ilişkili kavramlar olduğundan bahsetmiştik.

Eğitimciler, anne-babalar, çocukla yakından ilgili olan uzmanlar nelere dikkat edebilir?
-Çocukların kendilerini bir guruba ait olduklarını hissettirecek düzenlemeler yapabilirler.
-Çocukların kendilerini KABUL edecekleri tavır ve tutum içinde olmalıdırlar.
-Toplumu oluşturan kişilerin değişik rollerinin olduğunun farkına varmalarını sağlamalı, çocuklara bu rollerin toplum için ne kadar önemli olduğunu anlatmalıdırlar.
-Çocukların kendilerini güven içinde hissedecekleri sosyal etkileşim ortamının hazırlanmasına uygun etkinlikler planlanmalıdır.
-Sorumluluk duygusunun kazanımının önemine uygun ortam yaratılmalıdır, ya da ortamda kendiliğinden gelişen durumlarda fırsatlar değerlendirilmelidir.
-Çocuklarda seçim yapma olanakları artırılmalı ve karar verme becerileri desteklenmelidir.
-Çocukların birbirlerini gerçek anlamda tanımalarına uygun ortamlar sağlanmalıdır. Örneğin, drama ve oyun ile bu gerçekleştirilebilir.
-Yaş ve gelişim seviyesine uygun, başka çocuklarla ve yetişkinlerle de iletişim kurmayı sağlayan ortamlar yaratılabilir.

Öznur Simav
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız