İşitme Engelli Bilgisayar Mühendisi Burak Uyanık. “işitme engelli olmama rağmen sıkıntılarımı avantaja dönüştürmeyi seviyorum”
SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz ve nerelerde çalıştınız ?
BURAK UYANIK – 1988 İzmir doğumluyum. Ailem, bir yaşında duymadığımı fark edince eğitimim için Eskişehir’e taşındı. Burada Anadolu Üniversitesi İşitme Engelliler Eğitim Merkezi’ne (İÇEM) kayıt ettirdiler. Öncesinde üç yıl olmak üzere ilköğretim İÇEM’de tamamladım. İlköğretim yedinci sınıfta babamın subay olarak görev yaptığı Birinci Hava İkmal Merkezi’ndeki Bilgi İşlem Merkezi’ni gittim Burada görevli bilgisayar uzmanlarının bulunduğu ortam beni çok etkiledi. Ben de bilgisayara karşı çok ilgim olduğu için sekizinci sınıftan sonra İÇEM’den ayrıldım ve meslek lisesi bilgisayar donanımı ve teknolojileri bölümüne kayıt oldum. Okulum, dereceye girdiğim için benim de dahil olduğum bir grup başarılı öğrenciyi Avrupa Birliği projesi kapsamında Almanya’ya götürdü. Burada staj yaptım. Liseyi ikinci olarak bitirdim. Eğitimime Anadolu Üniversitesi, Porsuk Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Teknolojileri ve Programı bölümünde devam ettim ve okul ikincisi olarak mezun oldum. Hedefim bilgisayar mühendisi olmaktı. Bunun için dikey geçiş sınavına girdim ve lisans seviyesinde bilgisayar eğitimi almaya hak kazandım. Mühendislik eğitimimi de bölüm ikincisi olarak tamamladım. Özetle; İlköğretim yedinci sınıfta ziyaret ettiğim Bilgi işlem Merkezi, kariyer hedefimi belirlemekte önemli bir rol oynadı. Hedefime ulaşmak için çok çalıştım ve ailemin de katkısıyla başardım. Koç Sistem de Ar-Ge bölümünde Otomasyon ve mobil çözümler biriminde olarak 3 sene boyunca çalıştım. Daha sonra işten istifa edip şuan TÜBİTAK TÜSSİDE’de araştırmacı olarak çalışmaktayım.
SORU-Engelli olmanızın hikayesini ve sebebini anlatır mısınız? Nasıl engelli oldunuz?
BURAK UYANIK – Engelli olmanızın hikayesi doğum sırasında havasızlıktan işitme kaybına neden olmuş.
SORU- Bugün engelinizin derecesi ne kadardır? Bu size hayatta ne gibi sıkıntı vermektedir?
BURAK UYANIK – Telefon görüşmekle ve o tarz durumlarda yaşamakta biraz sıkıntı çekiyorum. Mümkün olduğunca e-mail üzerinden ya da SMS yoluyla halletmeye çalışıyorum. Son çare olarak normal insandan rica ediyorum. Bunun için başka insanlara bel bağlanmayı sevmiyorum. Sıkıntıyı avantaja dönüştürmeyi seviyorum. Günümüzdeki teknolojiyle işitme engellilerle her yerden iletişim kurabilir. SMS, e-mail yoluyla iletişim kurabiliyoruz. İşitme kaybını yaşamış bütün insanlar telefon konuşamaz demiyorum. İşitme kayıpları olduğu halde kullandıkları cihaz sayesinde iletişim kurabilirler. Onlar bu konuda daha avantajlı olsalar bile telefonun karşısındaki konuşan insan çok hızlı, sessiz konuşurlarsa onlarda anlaşılması zor olabilir. Bu konuda normal insanlara hatırlatmakta fayda var. Çünkü takılan cihazdan alınan ses (duyma kabiliyeti ) normal insanın duyma kabiliyetiyle eşdeğer değildir. Dışarından gelen sesi insan sesleri sanki aynı tonlardaymış gibi algılar. Normal insanların duydukları sesleri şu ses şu taraftan geliyor bu ses bu taraftan geliyor gibi ayırt etme olağanı cihaz takılanda pek mümkün olmuyor. İşitme kaybı olan insanlarda ne olursa olsun her seslendiğiniz sese cevap veremeyebilir. O yüzden omzuna hafifçe dokunmak gibi yöntemler kullanabilirsiniz. Bazen de işitme engelliye bir şey anlatırken anlamadıklarını için tekrar sorarlar. Bunun karşılığında oflamak, puflamak gibi tarzla karşılaştıkları zaman onlar için çok kırıcı bir hareket oluyor. Bu yüzden de iletişim kurmakta kaçınıp her şeyi anlıyormuş gibi davranırlar. Buna benzer en az 8 olayla karşılaştım. Aklımda kalan bir anım da şudur. Ben Fatih ÜNİVERSİTE’ sinde okurken uygulama ödevi verilmişti. Tahta ödev konusu, atılacak e-mail adresi vs. hepsini yazmıştı. Bende ödevi bir an önce yazıp okuldaki hocaya e-maili attım. Ders saatine geldiğimde hocanın elinde kâğıtlar herkesin notlarını okuyordu. Ve ben ödevden 0 (sıfır) aldım. Şaşırmıştım. Bu konuda hocama itiraz ettim. Hocamın söylediği söz şuydu “Ben söyledim çıktı istiyorum diye.” Ben duyamadığım için hocanın söylediği sözü duymadım. O an sinirlendim. Hemen gittim çıktısını aldım. Odasına gittim. Notunu değiştirmeyeceğim, dedi. Benim için önemli olan uygulamanın doğru olup olmadığı, dedim. Sonuç olarak yaptığım uygulama doğruydu. Sadece “Çıktısını istiyorum.” Cümleyi duyamadığım için ödev notum 0 olarak geçti. Bu en basitiydi ama aklımda kalan anıydı. İşitme engelli demek iletişim engeli demek değildir. İletişim kurmak hepimizin elinde.
SORU- Kitap okuyor musunuz? Bu durum gelişiminize ne etki ediyor?
BURAK UYANIK – EvTet, okuyorum. Kitap okumayı çok seven bir insanım. Onlar benim için birer öğretmendir. Nasıl yani diye sorarsanız, ortaokuldan itibaren okuldaki hocalarla iletişim kurmakla gerçekten zorlanıyordum. Çünkü öğretmenler her şeyi anlatıyordu yazarak anlatmıyordu. O yüzden çok zorlandım. Benim umut ışığım kitaplar oldu. Hem öğretti hem yol gösterdi. Ben kitap okudukça hem başarı merdivenin zirvesine doğru ilerlerken hem de kendi cümle yapımımı düzeltiyordum. Hayal dünyalarım rengârenk oluyordu. Çok büyük adımlar atıyormuş gibi görünse de dışarıdan her şey benim için küçük adımlardı. Ortaokuldan şimdiye kadar. Hala da okuyorum. Okudukça gelişiyorum geliştikçe adımlarımı atıyorum. Ayrıca kitap benim için televizyon gibidir. Televizyonun diğer adı “aptal kutu” olduğunu biliyorum J demek istediğim Türk Filmi izlemek istiyordum ama anlaşılmadığı için onun yerine kitap okudum. Attığım adımın bir kelimenin anlamı öğrendiğimi, attığım adımın bir kelime daha geliştirebildiğimi her yeni adımımda daha da anlaşılır olduğumu hissediyorum. Hayatımı kitaplarla geçirdim onlarla büyüdüm. Bence Herkes kitap okumalı. Kimse farkında değil ama bizi değiştiren kitaplar olduğunu düşünüyorum. Bir düşünceyi tek pencereden değil de birden fazla pencereden bakmamızın nedeni de kitaplardır. Farklı yorumlar yapmamızın nedeni aynı tür kitabın farklı yazarların farklı düşünceleri olduğunu öğrendiğimizde daha geniş düşünüyoruz. Kitaplar bize hayal kurmamızı öğretiyor. Sürüklüyor hayalden hayale. Bizi düşüncelerimizi hayallerimizi özgür kılıyor. Gücüme güç katıyor gibi. Daha önceki yıllarda ne demek istediğimi ifade edemiyordum. Kitaplarla yola çıkıp artık ne demek istediğimi ifade edebiliyorum. Ve bu bizler için çok önemli iletişim kurmakta yardımcı olan bir araçtır. Kitap hayattır.
SORU- Engelliler genelde iletişim kurmaktan çekinir? Siz ise iletişim kurmayı seven insansınız bu size ne kazandırıyor?
BURAK UYANIK- Evet, çoğunlukla öyledir. Bende öyleydim ilk zamanlarda. Çünkü söylemek istediklerimi ifade edemiyordum. Ben A derken başkaları B diye anlıyordu. Yanlış anlaşılmak istemiyordum. Bununla ilgili bir anımı anlatayım. Anılar her zaman en iyi örnektir. Lise zamanına başladığımda hiç kimseyle çok fazla konuşmuyor, derslerden geride kalıyordum. Bir şekilde iletişim kurmalıydım. Çünkü aksi takdir de ortamda yok olup başarısız duruma düşecektim. Eğer o şekilde Sesimi duyuramazsam ne kadar bağırsam da bağırayım kimse duyamazdı beni. Ama bütün cesaretimi toplayıp lisedeki yanımdaki sıra arkadaşımla konuşmaya başladım. Okuldaki öğretmenler yazdırdıklarında ben geride kalıyordum çünkü hiçbir şey anlaşılmıyordu. Yanımdaki arkadaşımla konuşmaya başladım yavaş yavaş samimi oldukça iletişim kurmakta çok kolay oldu. Çünkü benim nasıl konuştuğum ne demek istediğimi artık anlıyordu. Bana alıştığında ben çok rahat bir şekilde konuşuyordum. Öğretmenlerin yazdıklarını kâğıdıma geçiriyordum. Her şey çok güzel derken bir gün sıra arkadaşım birden hastalanıp okula gelmedi. Ve ben oldukça yalnız kaldım. Ne anlayabiliyordum ne de iletişimde oluyordum. O an anladım ki iletişim kurmak için sadece bir kişiyle bağlı olmamak gerekir. Çevremle iletişim kurmalıydım Daha geniş, farklı kültürlere sahip insanlarla iletişim kurmalıydım. O anda ön sıradaki bir arkadaşım yanıma oturup kendini tanıtıp bugün ben yardımcı olacağım sana dedi. Ve bende bir anda iletişim kurmaya başlar oldum. Ve korkulacak bir şey olmadığını farkına vardım. Sanırım sadece birilerin beni dürtmeye ve güven hissettirmeye ihtiyacım vardı. İlk olarak o arkadaşım yapmıştı. Sonradan devamı geldi. Farklı arkadaşlarım yanıma oturdu. Bana yardımcı oldular. Sürekli konuşarak iletişim kurarak konuşmayı seven bir insan oldum. Normal insanlardan konuşmaktan çekinmemeye başladım. Adımımı atıp yoluma devam ettim. Ama tabi ki de trende yanımda oturan tanımadığım bir insanla ya da otobüse bindiğimde tanımadığım bir insanla çok rahat konuşamam. Normal insanlar da bile iletişim kurmakta çekiniyor. J İletişimi kurmak çevreden başlar. Çevre yardım ettikçe iletişim kurmakta rahat olur.
SORU- Ailenizden bahseder misiniz ? Anne ve babanız ne iş yapar? Kardeşleriniz nerede okur? Onların sızın çabalarınıza bakış acısı nedir?
BURAK UYANIK- Annem ev hanımı. babam emekli asker. ağabeyim asker, ağabeyimin eşi İngilizce öğretmeni.
Ben küçükken en çok annem benimle ilgilendi çünkü ilk işitme engelli olduğum içine ne yapmalıyım ne etmeliyim şeklinde. Babam liseye kadar bana baskı yapıyordu ders çalışmam için. Ben ders çalışmazdım haylazlığın peşindeydim. Ama liseye geçtiğimde normal okulda okumak istediğimi babama belirttim. Babam da endişeyle yazdırdı. Çünkü işitme engelli olduğum için zorluk çekeceğimi biliyordu. Annem ve abim çok rahattı benim arkamda durdular. Babam benden çok abime çok baskı yapıyordu ders çalış diye. Aynı şekilde bana yapılmadığında kırılmıştım. Bende abim gibi başarılı olmak için bu yolu takip ettim. Özel dersler aldım. Dershaneye gidemezdim çünkü okuldaki ortamla aynıydı ve birebir değildi dersi takip edemezdim. O yüzden özel ders aldım. En temelini güzel bir şekilde öğrendim. O şekilde yoluma devam ettim. Ben üniversite sınavına hazırlanırken babam bir gün odama geldi, dedi ki “Bu kadar çok çalışmana, çabana gerçekten takdir ediyorum oğlum sonuçlar ne olursa olsun daima arkandayım ” dedi ve bu benim için oldukça özel bir sözdü. Göğüs gerip çok çalıştım. 2 yıllık üniversiteyi bitirdikten sonra babam gelip bana “devlet memuru ol rahat yaşa” dedi. Benim tercihim mühendis olmaktı tabi ki de. Dikey geçiş sınavlarına çok çalışıp Fatih Üniversitesini kazandım. Zafer benimdi J Ailemden o zaman ayrı yaşamaya başladım. İş hedeflerimi kendim belirledim. Karar verdiğim yolda yürüyorum. Abim her zaman arkamdaydı çünkü biliyor ki abimin izinden gidiyordum. Annem bana her zaman güvendi, arkamda durdu. Şimdi bile bir şeye karar verdiğimde aileme danıştığımda duyduğum sözler şu oluyor “Ben karışmam senin hayatın senin kararın. Sana güveniyoruz arkandayız” diyor. Kendi ayaklarımın üstünde olduğumu farkındalar. J
SORU- Bir işitme engelli çok çaba harcarsa engelini ne derece aşabilir? Engelliler engelli olduklarından mı yoksa caba harcamadıklarından mı sıkıntı çekiyorlar?
BURAK UYANIK- Buna uygun güzel bir atasözü var “Terlemeden para kazanılmaz, solumadan can verilmez.”. demek istediğim doğru bir hedefte gösterdiğimiz çabalar hiçbir zaman boşa gitmez. Kendine inanmalı, çaba sarf etmeli, oluşacak olumsuz tüm şeylere karşı göğüs gerebilmeli ve en önemlisi olarak ne istediğimizi, doğru hedef bulmak önemlidir. Bu ise çevreden edindiğimiz tecrübeler, kendini bilmek gerekir. Ama bazı durumlarda ya da şartlardan dolayı hedefler her işitme engelliye uygun olmuyor. Sırf olmuyor diye bırakmamak gerekir. Çabalayınca mutlaka karşılığını alırız sadece hedefe ulaşmak süreci biraz daha uzatmış oluyoruz.
İşitme engelliler istediği dereceye kadar engelli aşabilir. Aşmamasının nedeni çevreden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bilimsel olarak kanıtlanmış bir terimi kullanmak isterim bu konuda “ öğretilmiş çaresizlik.” Deney de köpek balığıyla alakalıydı. Önüne cam, camın önüne taze yem koyuyorlar. Köpek balığı kokusunu aldığı anda yeme ulaşmak için çaba sarf ediyor ki cama vura vura burnu artık yara içinde pes ediyor. Ve bir süre sonra camı ortadan kaldırıyor. Yine taze yem koyuyor. Ama köpek balığı hiç yeme doğru adımı atamıyor. Hiç mücadele etmiyor. Nedeni psikolojik olarak orada hala cam olduğudur. Bu örneğe benzer işitme engellilerde de mevcut. Nasıl yani? Diye sorarsanız söyle bir şey biz çocukluk çağında büyüklerimizden öğrendiğimiz şey “çok zor, şunu yapmakta çok zorlanırsın, yapamazsınız, hayatta başaramazsınız” vs. kelimelerdir. O kadar işliyor ki bilinçaltımızda büyüyünce bir türlü bu düşünceden kurtulamıyorsunuz ve o bilinçaltında yatan düşünceye göre hareket ediyorsunuz. Ben bu durumlara maruz kaldım. Kalmadım değil. Normal liseye girdiğimde okuldaki öğretmenlerim bile üniversiteyi okuyamazsın, yapamazsınız dediler. Hedefim mühendis olmaktı. Ona güldüler. Hevesim hiç kırılmadı diyemem kırıldı tabi ki de. Buna rağmen yılmadım inadım inattı. Ve başardım. Esas bahsetmek istediğim konu şu sırf işitme engellisin diye Bütün İşitme engelli okullarına girmek zorunda değilsin. Mesela Eskişehir de İşitme Engellilere ait işitme engelli üniversitesi var. İşitme engelliler bunu “ha bu daha kolay zor değil, girelim” deyip direk o okula başvuruyorlar. Neden o okul ki? Normal üniversitelere de girebilirsiniz. Kendinize inanın, çabalayın, pes etmeyin. Hatta bazı durumlar var ki işitme engelliler üniversiteyi bile düşünmüyor. Şaşırıyorum gerçekten nedeni sorduklarımda genelde aldıklarım cevap şu “Çok zor yapamazsın diyorlar, Ben en iyisi işe gireyim hayatımı öyle geçireyim”. Bunun gerçekten öğretilmiş çaresizlik olduğunu bilimsel olarak ne kadar doğru olduğunu görmüş oluyorum. Bu soruyu bana en anlamlı gelen ve en uygun söz Michael JORDAN sözüyle bitiriyorum.
“Kariyerim boyunca 9000’den fazla başarısız atış yaptım, 300’den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım… Çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım… İşte başarımın sırrı.”
SORU- İşitme engelliler topluma kendini kabul ettirebilmesi için neler yapmalı?
BURAK UYANIK- Her işitme engellinin kendine göre yolları vardır. İşitme engelliler zorla kendini topluma kabul ettirmek zorunda değiller. Biz işitme engelliler olarak normal insanlarla anlaşabilmemiz için elimizden geleni en iyi iletişimi, bedensel dilini kullanmaya çalışıyoruz. Normal insanlar kendini ayarlayabilir daha yavaş konuşabilir, bedensel diliyle anlatabilir, varsa eğer kâğıt kalem üzerinden anlatabilir. Her şey karşılıklı olmalı. Biri uğraşırken diğeri da uğraşmalı. Biri anlatırken diğeri anlamaya çalışmalı. Çevre işitme engellilere yardım ettikçe daha da anlaşılır olur. Ekstradan farklı bir şey yapmamız gerekmiyor. Neyi anlatmak istiyorsa onu anlatırlar, normal insanlarda işitme engelliler neyi anlatmaya çalışıyorsa onu anlamaya çalışırlar. Her şey hepimizin elinde.
SORU- Çocuğu işitme engelli olan anne ve babalar çocuklarına nasıl davranmalı ki, çocukları gelişim göstersin?
BURAK UYANIK- Öncelikle çocuğu işitme engelli olan aileler normal çocuklardan daha çok ilgi beklerler. Çünkü ebeveynler onların kulağı olur. İşitme engelli çocuklar seslerden çok görselleri takip eder. Her olayı her adımı görsele dayanarak anlatılmalı. Onlarla iletişim kurmak için sadece sesle değil de beden diliyle görselle de anlatmak gerekir. Tabi ki de ek olarak konuşma ses çıkarma gibi eylemde bulunması gerekir. Seslere karşı vurdumduymaz tavırlar hareketler bulunabilir. Ebeveynler doğal olarak o işitme engelli çocukların davranışı yanlış anlayabilir. Onların isyan etme şekli vurdumduymazlık olduğunu anlayabilirsiniz. Çünkü onlar duymuyor, siz inadına duysun diye sürekli anlatarak konuşarak eğitmemek gerekir. Bazı işitme engelliler cihaz takıldığında sevmeyebilir. İlk ses alışılmadık bir gürültü olduklarında bile ağlayabilir. Cihazları kulağından çıkartıp atabilir. Bunlar doğal olan şeylerdir. O yüzden mümkün olduğunda en erken 1.yaşında cihaz kullanımı alıştırmak gerekir. İşitme engelliler hakkında bilgi toplamak, İnternetten araştırma yapmakla, iletişim kurmak için ne yapmak gerektiğini ve işitme engelliler için özel bir eğitim merkezi olup olmadığını araştırmak gerekir. Tanıdığınız çevrenizde çocuğu işitme engelli olan bir ailesi varsa onlarla iletişim kurup çocukların birbirleriyle arkadaş olup birlikte ilerlemesine ve gelişmesine daha çok yardımcı olursunuz. işitme engelli eğitimi daha çok yaşayarak yani iş üzerinde eğitim ON THE JOP TRAENING (OJT) iş üzerinde eğitim olmalı mesela şeker nasıl elde edilir eğitim için Şeker pancarı tarlasına giderek başlar sonra şeker fabrikasına. giderek görür. Yapma imkânız varsa çocuğunuzu konuşma eğitime göndermekte fayda var. Çünkü eğitim merkezlerinde ebeveynlerden daha fazla görsele sahip nesneler mevcut. Onları görürken ne olduğunu kavrar nasıl söylenir nasıl ifade eder onları merak eder. İmkân yoksa bile çeşit çeşit görselle anlatma şekli vardır. Mesela arabayı nasıl ifade ederim? Dışarı çıkarsınız gösterirsiniz bir arabayı bu araba olduğunu bu şekilde konuşulur bu şekilde ifade edilir gibi tarzlar olabilir. Ya da bir kuş u gösterirsin. Kâğıda çizersiniz, dergilerde gösterirsiniz. Her çocuk meraklı bir çocuktur. Merak etmeyen çocuk yoktur. Merak etme şeklini farklı şekilde gösterebilir. Bazıları atılgan bir şekilde işaret eder, bazıları utangacından gözleriyle işaret eder. Bu ebeveynlerin anlaması gereken bir şeydir. Ve her şeyden önce sabırlı olmak gerekir. “Sabır acı ise de meyvesi tatlıdır.” J Bununla ilgili ailemin benimle ilgilenmek hakkında bir anımı anlatayım. Ailem benim küçüklüğümü videosunu alırdı gelişimle hakkında. Sonra diğer ailelere gösterirdi şu şekilde yapın söyle böyle oluyor vs. şeklinde anlatırdı. Her zaman annemin yanındaydım. Çamaşır asarken kullandığı mandalların renkli olmasına özen gösterirdi. Çünkü seçtiği her mandalın görsel bir şekilde renklerin isimlerini öğrenir konuşmaya çalışırdım. Astığı çamaşırların kime ait olduğunu, küçük mü büyük mü ya da ne denir şeklinde öğrenirdim. Babam ise her akşam geldiğin kâğıt kalem alır karşıma oturur bugün ne yaptığını görselle ifade etmeye çalışırdı. Mümkün olduğunca kelime hazinelerimi çoğaltmaya çalışırdı. İşitme engellilerin çok rahat iletişim kuramamanın nedenlerinden biri de kelime hazine azlığından kaynaklanmaktadır. İşitme engelli çocuğun büyüdükçe ona gerçekten engelli olduğunu hissettirmemek gerekir. Normal çocuklarmış gibi davranılmalıdır. Aksi takdir de ya çok şımarır ya da çok içine kapanık biri davranır. Dengeyi de tutturmak gerekir. İnancını kaybetmeyiniz.
SORU- Toplumda kendini kabul ettirmek isteyen işitme engellilere ne önereceksiniz?
BURAK UYANIK- Engellilere vermek istediğim bir mesaj var. Aşılamayacak hiçbir engel yoktur. Ampulü icat eden Thomas Edison da bir işitme engelliydi, ama işitme engelli olması onun ampül icat etmesine engel olamadı. Çünkü Thomas Edison işitme engelini, hiçbir zaman engel olarak görmedi. Ben , karşımda bir engel gördüğüm an, alternatiflerini düşünmeye başlarım. Bunu söyle bir örnekle açıklayabilirim: Bilgisayara karşı ilgim olduğu için meslek lisesini seçtim. Ancak daha sonra meslek lisesinden üniversitelerin mühendislik bölümleri geçiş olamadığı için(ÖSS katsayısından dolayı, şuan katsayı farkı inmiş durumda) öğrendim, ama beni bu yıldırmadı. Bunun yerine iki yıllık meslek yüksekokuluna gittim. Bilgisayara teknolojisi ve programlama bölümünü bitirip Dikey geçiş Sınavı ile bilgisayar mühendisliğini kazandım. Meslek lisesinden mühendisliğe geçiş olmadığı halde kendime, amacıma ulaşmamı sağlayacak başka bir yol çizdim. Bunu başaracağıma hiç kimse inanmadı. Lisedeki bir hocamın ne olmak istiyorsun sorusuna “Bilgisayar mühendisi” yanıtı verdiğimde, o bana “Bu mümkün değil, okul birincisi olsan bile bu bölümü kazanamazsın” demişti. Yani işitme engelimin önüne bir engel daha koymuştu. Ama geldiğim noktada, işitme engelli olmamı gerçek bir engel olarak görmedim ve hayallerimi gerçekleştirdim. Aslında engel yoktur, onu siz yaratırsınız.
Engel olduğunu gördüğünüz anda ise alternatifleri düşünmelisiniz. Hiçbir zaman sadece bir seçeneğiniz olmaz. Seçenek yoksa kendiniz yaratmaya çalışım. Eğer seçenekleri yaratamıyor ve alternatif bulamıyorsanız, işte o zaman gerçekten öğretilmiş çaresizlik içindesinizdir. Bunu yenmek de yine sizin elinizde!
Çok güzel bir röportaj oldu Burak sana tüm işitme engeliler ve aileleri adına teşekkür ederim.
*
Turan Yalçın
www.gencgelisim.com