Akra’da Bulunan Elyazması,

0
830

Kitaplar 17

 

Yazın bitmesi beni her zamankinden daha fazla hüzünlendirdi. Saçlarımı kurutmadan, ayağıma bir terlik geçirip dışarı çıktığım günler geride kalıyordu… Ben zaten yaz çocuğuydum. Kışı sevmemem normaldi.

Her mevsimin kendine has güzellikleri vardır elbette ama benim gibi sürekli üşüyen ve haziran ayına kadar ayaklarında çoraplarla yatan, kat kat giyinip, doğalgaz faturasına söven biri için kış, közde kahve ya da çizik kestanenin çıtırtısından biraz öte anlam taşıyordu. Fakat şunu da fark ettim, sahilde kitap okuduğum günler güzeldi ama evde kitap okumaya ara vermiştim. Evin beni boğan havası ve sürekli terleten İstanbul’un nemi ile sapsarı akan leş gibi kokan suda duş alamamam nedeniyle kendimi hep dışarıda bir yerlerde bulmuştum. Bu nedenledir ki, kitap yorumları yazılarımın arası açıldı, kusura bakmayın. Kışın sıklıkla kitap okuyarak yorumlarımı yazmaya devam edeceğim. Buyurunuz yorumlarıma:

Kitap Adı: Akra’da Bulunan Elyazması, Yazar: Paulo Coelho

Paulo Coelho’nun “Akra’da Bulunan Elyazması” eseri bir solukta okunabilecek niteliğe sahip. Kitabın başında yazıldığı üzere her şey 1945 yılında Mısır’da bir mağarada testinin içinde bulunan parşömen kağıtları ile başlıyor.

Kağıtlarda kardeşçe bir arada Kudüs’te yaşayan Hristiyan, Musevi ve Müslüman bir topluluğun haçlı seferlerinden bir gün önce hayatı sorgulayışları yer alıyor. Günümüzde bile geçerliliğini koruyan evrensel bilgi ne din, ne ırk ne de cinsiyet ayıt etmeksizin insanlığa sunuluyor. Sevginin en büyük güç olduğunu anlatan eserde, “Kimlere mağlup denir?”, “Yalnızlık nedir?”, “Güzellik nedir?”, “Hangi yöne gitmeliyim?”, “Neden yaşamımız kaderimizi belirlemeye girişir?”, “Neden kimi insanlar öteki insanlardan daha başarılıdır?”, “Mucize nedir?”, “Sadakat nedir?” gibi soruların cevapları bulunuyor.

Kitaplardaki cümlelerin altlarının çizilmemesi gerektiğine inanırken, bu kitaptaki cümlelere öylesine bayıldım ki, altını çizmeden edemedim. Bu kitap sadece bir kere değil, özümsemek için birkaç kere okunabilecek bir kitap.

Kitap Adı: Adım Agop Memleketim Tokat, Yazar: Agop Arslanyan

Agop Arslanyan’ın “Adım Agop Memleketim Tokat” adlı anlatısıyla yakın tarihe Anadolu’da yaşayan Ermeni bir çocuğun gözünden şahitlik ediliyor. Arslanyan, bu kitapta Tokat’taki sosyal yaşamı ve özellikle Tokat mutfağını öyle bir anlatmış ki, insanın hemen bir bilet alıp o yöreye gidesi geliyor.

Anadolu’da Müslüman – Ermeni halkları gül gibi geçinip giderken, herkes birbirinin inancına saygı duyup birbirinin bayramlarını kutlarken, nifak tohumlarının ekilmesi, sürgünler, çocuk kavgalarına kadar yansıyan anlaşmazlıklar minik bir çocuğun gözünden hiç kimseyi ya da hiçbir birimi suçlamadan objektif olarak öyle bir anlatılmış ki, hayat hikayesinin sıcaklığı sizi sarıp sarmalıyor.

1950’li yılların İstanbul’unun da anlatıldığı bu hayat hikayesinde insanın köklerinin kendini çekmesi, sonrasında dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar bu kökleri yaşatması çok güzel işlenmiş.

Kitap Adı: Ölüm İlanı Yazarı, Yazar: Ann Hood

Ann Hood’un “Ölüm İlanı Yazarı” adlı eseri son zamanlarda okuduğum en sürükleyici ve sürprizlerle dolu roman! Mutsuz bir evliliği yaşayan ve hayatını sorgulayan Claire adlı bir kadının gözüyle 1960’ların A.B.D.’sine bakarken Başkan John Kennedy ve eşi Jackie Kennedy’nin orta sınıf Amerikan ailelerinde nasıl da gündem konusu olup hayranlıkla izlendiğine de şahitlik ediyorsunuz.

1900’lü yılların başındaki A.B.D’ye ise Vivien adlı bir kadının gözünden şahitlik ederken, yaşanan depremle her şeyin alt üst oluşu, sevgilisini kaybeden Vivien’in yıllarca onun hayaliyle yaşarken acıyı sindirip ölüm ilanı yazarı oluş serüvenini de bir solukta okuyorsunuz.

Roman boyunca farklı zamanlarda yaşayan bu iki kadının hikayesi ayrı ayrı anlatılırken ne zaman yolları kesişecek diye merakla bekledim. Bu iki kadının yolları öyle sürprizle birleşti ki, ne zaman ne mekan farkı onları ayıramadı. Onlar kadınlardı ve farklılardı…

Yazar Ann Hood, gerçek hayatında kızını küçük yaşta kaybetmesi nedeniyle olsa gerek, acı çeken insanları öyle cümlelerle anlatmış ki, kaybın ardından geçen süreçle başa çıkmanın zor da olsa yöntemlerinin olduğunu okura bu romanıyla hissettiriyor. Acıyı ve kaybı tarifi de öylesine yüreklere dokunuyor ve sözcükleri öyle ete – kemiğe bürünüyor ki…

“Ölüm İlanı Yazarı”, okuma listesinde en başlarda yer alması gerektiğine inandığım nadir romanlardan biri.

Şimdilik bu kadar! Yeni kitaplarla tanıştıktan sonra sizleri de tanıştırmaya devam edeceğim.

 

*

Seren Muyan

serenuyan@gmail.com

 

 

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız