Bir mucize beklediğinizde bunu çok iyi düşünüldüğünüzden aslında mucize olmadan da siz mucizeye kavuşmuş oluyorsunuz. Zihninizi buna şartlandırıyorsunuz. Böylece olumsuz şeyler yerine olumlu şeylere odaklanıyor ve değerinizi biliyorsunuz. Sizin hiçbir işinize yaramayacak olan şeyleri düşünmeye vakit ayırmıyor, bunun yerine sizi mucizelere götürenlerle meşgul oluyorsunuz. Hayatınız bir nehir gibi hayallerinize ve mucizelerinize doğru akmaya başlıyor. Siz çok iyi hissetmeye başlıyorsunuz…
Mucize sözcüğünün diğer anlamları da “harika, üstün olay”dır. İnsanüstü olaylardan farklı olarak doğaüstü olaylarda da bu kelime kullanılmaktadır. Ayrıca sıra dışı etkiler yaratma gücü de mucize kelimesiyle ifade edilir. Dolayısıyla mucizeler olağanüstü, sıra dışı, harika, nitelikli başarılar gerektirir.
Her zaman küçük adımlarla başlayım diyorsanız şimdi önce küçük mucizeleri bekleyin. Sonra da büyüklerine doğru gidin. Yapacağınız tek şey inanmak, hem de çok inanmak. İşe bu denli benliğinizle tutunduğunuzda hiç olmaz dediklerinizi bile başardığınızı göreceksiniz. İnanın ve hayallerinize sarılın yeter ki.
Kendini küçümseyen insanlar mucizeleri kendilerinin gerçekleştirebileceklerine inanmazlar. Büyük işlerle uğraşmazlar. Uğraştıklarında ellerindeki fırsatları veya yetenekleri de küçük görüp tüm kapıları kapatacaklardır. Kendisini yeterli görüp, yeteneklerine inandıkları zaman ise mucize psikolojisine girecekler ve mucizeler birbirini takip edecektir.
Umutlu olmak ve olumlu düşünmek engellerin hiç sevmediği iki şeydir çünkü insanlar bunlara sahip olduğunda başarısızlık da onları terk etmeye başlar. Engelleri mutlu etmek istiyorsanız olumsuz düşünün. Sürekli umutsuzluğa kapılın.
Mutlaka amacınıza ulaşırsınız. Umut etmeye devam edeceğim diyorsanız, engeller şimdeden bağırmaya başladı; “Başarı geliyor, yolu kapayın” diye.
Bunun toplumsal anlamda bir ispatını görmek için şu örneği ele alalım.
Bir iş iş toplantısında bulunan yöneticiler içinden beş tanesi erkek, bir tanesi kadındır. Toplantı tüm hızıyla devam ederken yöneticiler bir sorunla karşılaşırlar. Erkek yöneticilerin hepsi soruna farklı açılardan bakar ama hepsi de sonu umutsuzluğa giden farklı açılardan… Uzun tartışmalar sonucunda çözüm bulunamaz ve sözleşmenin iptali gündeme gelir. Sonra kadın yönetici buna karşı çıkar ve “sorun varsa çözüm de vardır” diyerek şöyle devam eder: “Düşünmemiz gereken şey, kesinlikle bir çözümün olduğu ve kesinlikle o çözümü bulabileceğimiz. Sonrasında sorun diye bir şey kalmayacaktır.”
Bu sözler erkeklere hiç inandırıcı gelmez ve alaycı bir ifadeyle gülümserler. Kadın ise konuşmasına devam eder: “İlk yapacağımız şey olumlu düşünmeye başlamak, şu umutsuz bakış açımızı bir kenara bırakalım artık. Burada mutlaka çözümün olduğunu ve bunu bulabilecek kadar akıllı olduğumuzu kabul edelim.”
Bu sözlerin üzerine ortamdaki olumsuz hava dağılır ve konuyu adım adım ele alıp çözümü bulmaya kararlı hale gelirler. Sonunda da bulurlar.
O kadın, yönetici arkadaşlarına, eğer başarabileceklerini düşünürlerse başarabileceklerini öğretir. Bu iki sonuç arasındaki tek fark olumlu düşünmektir. Aklınıza güvenin ve imkânsızlık, başarısızlık gibi kelimeleri hayatınızdan silin. Her problem için bir çözüm yolu vardır, tıpkı bugüne kadar çözdüğümüz test sorularında olduğu gibi. Bu kapasiteye sahipsek tek olay kendimizi inandırmak; başarabileceğimize, yapabileceğimize… En karanlık zamanda umutlu olunursa her yer aydınlanır…
Yenilgiyi aklınızdan çıkardığınızda yaşamınızda yenilgi diye bir şey olmaz.
Felç geçirmiş ve tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş biri ÖSS’ye hazırlanmaya çalışıyordu. Motivasyonu oldukça iyiydi ve onu hiçbir şey durduramıyordu. “Felçli olan yerim sadece vücudumdur, beynim değil.” diyordu…
Çok fazla insan aşağılık duygusunun, korkunun, kendinden şüphe etmenin acısını çekiyor. Gözlerini olası sonuçlara öylesine kapatıyorlar ki nasıl olumlu olanları düşünebilsinler.
Sizin en iyi aracınız zihniniz. Lütfen ona hak ettiği değeri gösterin ve sağlıksız düşüncelerin beyninize sızmasına engel olun.
Mucize kavramı, gitgide yaygınlaşan kötücülük, olumsuzluk tavırları yüzünden yok olmakta. Bu gençliğe karşı işlenen bir suçtur ve cezası ağırdır, gelecekte karanlık içinde görmek zorunda kalacak insanlar… En büyük hata genç insanların hayallerini çalmaktır. Bu suçları işlemekten uzak durunuz.
Şu günlerde gençlerden birçok mail alıyorum. İçlerinden birini sizinle paylaşacağım. Bu, benim en çok etkilendiğim başarı hikâyelerinden biri:
“Ben 20 yaşındayım. Size iki sene önce üniversiteye hazırlanırken mail göndermiştim. Ben geçirdiğim bir trafik kazasında bacaklarımı kaybetmiştim ve bundan dolayı iyi motive olamıyordum. Bu durum benim neredeyse tüm yaşantımı alt üst ediyordu. Dolayısıyla ÖSS’ye hazırlık sürecimi de… Sizinle iletişime geçmiştim, umarım hatırlıyorsunuzdur, uzun bir dönem de ne yapmam gerektiği konusunda bilgilenmiştim.
Bu süreç içinde beni sürekli yönlendirmeniz ve motive etmeniz bana çok şey kazandırdı. Şu an üniversite 2. sınıftayım.
Tıp okumak istiyordum ve istediğime ulaştım. Şu anki mutluluğumu anlatmam çok güç; çünkü olağanüstü bir değişim sağladım ve istediğim yeri kazandım. Ben bu kadar şeyi yapabildiysem herkes isteklerine ulaşabilir. Tek iksir, inancı yitirmemek; hedeflere ulaşılacağına dair inancı...”
Kaynak: www.gencgelisim.com