İş Hayatının Hassas Dengelerini Hafife Almayın

0
779

İşlerini ayakta tutarak kar elde etme ve çalışanlarla sağlıklı ilişkiler kurabilme arasındaki dengeyi sağlamak, yöneticilerin önünde halledilmeyi bekleyen en önemli konu. Asla, ‘Bunun ne önemi var ki?’, demeyin. Kısa vadeli düşüncelerle hareket kabiliyeti belirlemeye kalkan yönetimlerin uzun vadede ne büyük kayıplara uğradıklarının örnekleri, ‘iş hayatının mezar taşları’nda kayıtlı bulunmaktadır. Bu kayıtlarda ‘ne umutlarla kurulmuştu, şimdi burada metfun!’ yazılı olması diğer işletmelerin önünde ‘ibretlik’ olarak durmaktadır.
İşverenler, öncelikle işletmelerine yön verecek ve işlerini daha güzel düzeylere getirecek yöneticilere sahip olmalılar. Başarılı çalışanlar üstlerini yönetebilen veya yönlendirebilen üretkenlikte olmalı, inisiyatif alabilmelidirler.

 

 

ABDÜLLATİF ERDOĞAN
abdullatiferdogan@hotmail.com

 

İşlerini ayakta tutarak kar elde etme ve çalışanlarla sağlıklı ilişkiler kurabilme arasındaki dengeyi sağlamak, yöneticilerin önünde halledilmeyi bekleyen en önemli konu. Asla, ‘Bunun ne önemi var ki?’, demeyin. Kısa vadeli düşüncelerle hareket kabiliyeti belirlemeye kalkan yönetimlerin uzun vadede ne büyük kayıplara uğradıklarının örnekleri, ‘iş hayatının mezar taşları’nda kayıtlı bulunmaktadır. Bu kayıtlarda ‘ne umutlarla kurulmuştu, şimdi burada metfun!’ yazılı olması diğer işletmelerin önünde ‘ibretlik’ olarak durmaktadır.

İşverenler, öncelikle işletmelerine yön verecek ve işlerini daha güzel düzeylere getirecek yöneticilere sahip olmalılar. Başarılı çalışanlar üstlerini yönetebilen veya yönlendirebilen üretkenlikte olmalı, inisiyatif alabilmelidirler.

İşverenlerin ve yöneticilerin çalışanlarıyla diyalogları işin başarılı yahut başarısız olmasındaki en büyük etkendir. Hizmet sektöründe ‘Müşteri kral’ anlayışı doğru iken, işveren açısından ‘Çalışan kral!’ anlayışının yer etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü tatmin edilmemiş bir çalışan, işletmeye her açıdan kayıp ve zarar oluşturmaktadır. İşverenlerin bu durumu görmesi bir hayli zaman almaktadır. Problemli çalışanların maliyetleri zamanla çok büyük rakamlara ulaşabilmektedir.

Problemsiz işyeri olmaz. Fakat en az problemle çalışabilmeyi başaran işletmelerin işlerini ayakta tutmaları ve kar elde etmeleri mümkündür. Çalışanlarına iş gereklerini ve niteliklerini anlaşılır açıklıkta anlatabilen, onların sorularını yanıtlamaya açık olan işverenler doğru bir iletişim yolunu benimsemiş olmaktadırlar.

Türkiye’de ve dünyada günümüz işletmelerinde bu yönde çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İşverenler ile çalışanlar arasında büyük uçurumlar bulunmakta ve taraflar birbirlerini anlamakta güçlük çekmektedirler.

Çalışanlarına mesleki bilgi-beceri, iletişim ve aidiyet kültürünü eğitim yoluyla aşılayabilen işverenler kurumsallaşmada da önemli bir adım atarak ‘güven unsuru’nu kazandırmış olmaktadırlar.

İŞVERENLER;

Çalışanlarını dinlesinler
Bu, en büyük çözümlerden biridir. İşverenler genelde ya dinlemezler, ya da dinler gibi yaparlar. Bu da büyük kayıpların en önde gelen habercilerinden olmaktadır. Çalışanlarına değer vererek kazanç sağlayan işletmeler bu işe onları dinlemekle başlıyorlar ve daha hızlı yol alıyorlar.

Çalışanlarını anlasınlar
Dinlemeyi başarabilenler, ‘anlama’ konusunda empati oluşturmaya özen göstermeliler. İşverenler, çalışanların gözüyle işi ve niteliğini yorumlamaya çalışmalılar ki, daha sağlıklı bir ‘verimlilik yapısı’na sahip olsunlar.

Çalışanlarına eğitim yatırımı yapsınlar
Çalışanların eğitimi uzun vadede getirisi oldukça yüksek olan bir yatırımdır. Öğrenmeyi sürekli kılmak çalışanların kendilerini geliştirmelerini sağladığı gibi işveren tarafından önemsendiklerini hissetmelerini de sağlar. 

Çalışanları ile iletişim kursunlar
Her zaman ve zeminde onlarla kurulacak iletişim ve diyalog işletmeye birçok değer katar. Mevcut olan veya gelecekte karşılaşılması muhtemel olan problemlerin çözüme kavuşturulması sürecini kısaltır.  

Çalışanlar arasında dedikodu ve çekişme ortamını kaldırsınlar
Pek çok farklı karakterin bir arada bulunduğu iş yerinde laf taşınması, lüzumsuz bilgilerin aktarılması zamanın ve enerjinin heba olmasına, sömürülmesine zemin hazırlar. İnsanın olduğu yerde benzer problemlerle karşılaşılması kaçınılmazdır. Ama bunu en aza indirebilmek verimi artırmak açısından zorunludur. 

Ancak çalışanların işletmelerini sahiplendikleri zaman verimin artacağının farkına varsınlar

Aidiyet oluşturan anlayışlar, sahiplenmeyi beyin ve yüreklere yayabilirlerse çalışanlarıyla başarıyı yakalamanın keyfine ve hazzına ereceklerdir. Çalışanlarını robotlaştırmadan işe katmak, işte niteliklerini artırmak, yönetim ve kuruluşları ile yürekten bağlılıklar oluşturmak daha verimli şirketler yaratır.

Çalışanlarına değer verdiklerini hissettirsinler

Kendi bünyelerindeki kişilere değer vermeyi bilmeyen anlayışlar, başkalarına değer veremeyeceklerdir. İşverenler çalışanlarına değerli olduklarını hissettirebildikleri oranda onların yüreklerini kazanabileceklerdir. Kurumsal bağlılık ve aidiyet kültürünü yaşatabilenler bu işte ‘yükselen iş dünyası’ örgüsünü kurmanın da keyfini yaşayabileceklerdir.
Bütün bunları yapmak işletme için sanıldığı kadar maliyetli değildir. Yapılması gereken beyin, yürek, bilgi ve sabır harmanından iyi mahsul alabilmek için kaynakları iyi kullanmayı bilmek ve bunlardan maksimum kazancı sağlamak için samimi bir uğraş vermek olacaktır.

İş hayatının derinlikleri, yöneticilerin ‘denge unsuları’nı doğru zamanda devreye sokmaları, fakat daraltıp bunaltmadan hareket oluşturmalarıyla şekillenecektir.

Çalışanlarla sağlıklı ilişkiler kurulabilirse yüksek karlar elde etmek de daha kolay ve mümkün olacaktır. Tıpkı sağlıklı ilişkilerle güzelleşen ve yaşanılır kılınan bir dünya gibi, iş hayatı da aynen böyle görülmeli ve algılanmalıdır.

Hassas dengelerle örülü iş hayatında işverenlerin ve çalışanların aynı hassasiyette adımlar atmaları dileğiyle…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız