Reçel Kralı
Halk üniversitesinin birçok zorluğu aşarak 25 yıl boyunca yürüttüğü hizmetin ardından Snel-man’ın yaşadığı Kuopio şehrinde bir şenlik düzenlenmişti. Törenin sonunda Finlandiya’nın her tarafında “Reçel Kralı” olarak tanınan Jarvinen söz alarak, bir saatten fazla süren bir konuşma yaptı.
Davetlilerin dinledikleri bir dizi konuşmanın ardından yorgun olmasına rağmen Jarvinen’in konuşmasını ilgi ve dikkatle dinlediler.
Jarvinen konuşmasına şöyle başladı:
“Bir zamanlar fakir ve sıradan bir satıcıydım. Çocukluğumda bir sepet içinde simit satardım. Sonra çarşıda küçük bir dükkan açıp şekerlemeler satmaya başladım. Toptancılar bana güvenirlerdi ve dilediğim kadar mal alabiliyordum. Ben de bunları satarak borçlarımı düzenli olarak öderdim. Bundan dolayı hepsi beni sever ve daha büyük bir dükkana geçmem için bana yardımda bulunacaklarına söz veriyorlardı.
O zaman karnımı doyurabiliyor, temiz elbiseler giyebiliyor ve iyi bir odada yaşıyordum. Fakat bununla beraber o zamanki halimi bilmem ki nasıl ifade edeyim, beğenmiyordum. Psikolojik olarak rahat değildim, acı çekiyordum. Kendi hayat ve geçimim bana yetmiyordu. Şöyle düşünüyordum; dükkan küçük, müşteri az, kar az! Bütün bir hayat böyle azlıklar içinde mi geçecek?”
Jarvinen orada bulunan profesörlere dönerek sözlerini devam etti:
“Efendiler! Sabredin ve benim maceramı dinleyin! Sizlerin de bildiği gibi, her simitçi çocuktan bir reçel kralı olmaz ve her simitçi çocuk doğduğu kasabada bir tiyatro binası inşası için on binlerce mark veremez. Jarvinen’in yaptığı gibi, doğduğu kasabada büyük bir gazetenin kurulması için gerekli olan yardımı yapmaz.
Tüm bunları kendimi övmek için söylemiyorum. Burası, bir şahsın kendisini öveceği yer değildir. Sizin huzurunuzda, benim şahsımda genç, kuvvetli ve sağlam olan Fin milletinin şahsiyeti bulunmaktadır. Ben burada sizin karşınızda, ağaç kabukları ile karışık çavdar ekmeğiyle beslenen, ormanlar ve bataklıklar arasında sabırla çalışan Fin milletini temsil ediyorum. Fin milleti arasında reçel kralları belki azdır. Fakat bu milletin arasında benim gibi Jarvinenler yok değil.
Benim gibi binlercesi halk arasında mevcuttur. Benim gibi olan birçok Jarvinenler ormanda ağaç kökleri söküp, dağlardan taşları koparıyorlar.
Bunların birçoğuna da fakir hayatları dar gelmektedir. Biz çalışmaktan korkmayız. Daha iyi yaşıyor diye başkalarını kıskanmayız. Yalnız Jarvinen gibi kişilere elindekilerle yetinemez. İçindeki bulundukları durum canlarını sıkmaktadır. Onlar daha fazlasını ister, daha parlak iyi bir gelecek ümit ederler. Onların ruhundaki coşku taşmak ister; fakat çıkış yolu bulamaz. Geçen yıl İtalya’nın güneyine reçel yapımında kullanmak üzere portakal satın almaya gitmiştim. Bu geziyi fırsat bilerek Napoli civarındaki Vezüv Yanardağı’na çıktım. Dağın tepesindeki volkanın ağzını seyrederken kendi gençliğimi hatırladım. O zamanki duygu ve düşüncelerim geldi aklıma. Sonra bütün Fin milletinin halini düşündüm. Kraterin içinde kara ve koyu bir lav kitlesi kaynıyor ve köpürüyordu. Lavlar kraterin dar ağzına doğru bazen yükseliyor, bazen alçalıyordu. Sakin volkanın içinde kraterin darlığına rağmen nefes almak isteyen kocaman cüsseli bir dev vardı. Dağın içinde biriken ateşli lavlara volkanın ağzı dar geliyordu, işte bu yüzden yeraltında varolan güçler ve içteki ateş, lavları dışarıya fırlatıyordu.
Ben de bir zamanlar bu haldeydim. Şimdi Fin milleti de bu haldedir. Jarvinen demek, Fin milleti demektir.”
kaynak: beyaz zambaklar ülkesi