Example:
1 — You mustn’t smoke here. It’s dangerous.
(Burada sigara içmeniz yasaktır. Tehlikelidir.)
2 — We mustn’t park our car here. There’s no-parking sign.
(Arabanızı buraya park etmemiz yasak. Park edilmez işareti var.)
Şimdi de kesin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden cümlelere örnekler verelim:
Example:
1 — Must you go to the dentist now?
(Şu anda dişçiye gitmek zorunda mısınız?)
No, I don’t have to. I can go tomorrow as well.
(Hayır, zorunda değilim. Yarın da gidebilirim.)
2 — Must your father sell his car?
(Babanız arabasını satmak zorunda mı?)
No, he doesn’t really have to.
(Hayır, aslında mecbur değil.)
3 — Do they really have to buy that old house?
(Onlar gerçekten o eski evi satin almak zorundalar mı?)
No, they don’t really have to.
(Hayır, aslında mecbur değiller.)
4 — Have you got to leave now?
(Şimdi ayrılmak zorunda mısınız?)
No, we haven’t got to leave now. We can leave later.
(Hayır, şimdi ayrılmak zorunda değiliz. Daha sonra ayrılabiliriz.)
5 — Does he need to take his car to a repair-shop immediately?
(Arabasını hemen bir tamirhaneye götürmesi gerekiyor mu?)
No, he doesn’t really have to. He can take it tomorrow as well.
(Hayır, aslında mecbur değil. Yarın da götüre. bilir.)
B — STRONG PROBABILITY (Kuvvetli olasılık):
Bir cümlede kullanılan esas fiilin anlamına kuvvetli bir olasılık ifadesi vermek için sadece MUST yardımcısı kullanılır. Diğer yardımcılar bu anlamı vermezler. Geçmiş zamanda kuvvetli bir olasılığı ifade etmek için,
MUST + HAVE + ESAS FİİL (3. biçimi)yapısı kullanılır.
Example:
1 — The weather was very cold last night, the plants in the garden must have frozen, (
Dün gece hava çok soğuktu, bahçedeki çiçekler muhakkak donmuştur.)
2 — You worked all day, you must have been tired.
(Bütün gün çalıştınız, muhakkak yorulmuşsu-nuzdur.)
3 — Sibel looks very happy. She must have heard good news.
(Sibel çok mutlu görünüyor. Muhakkak iyi bir haber almıştır.)
4 — How I believed such a lier. I must have been a fool.
(Böyle bir yalancıya nasıl inandım. Akılsız olmalıyım.)
C — PROHIBITI0N (Yasak kesin gereklilik):
Bir cümledeki esas fiile yasak anlamım vermek için MUST NOT / MUSTN’T biçimi kullanılır.
I MUSN’Tdisobey laws and rules.
You
We
They
He,She,It
Example:
I — You mustn’t cross the roads when the lights are red.
(Işıklar kırmızıyken caddeleri geçmememiz gerekir.)
2 — We mustn’t smoke in the theatre. It’s forbidden.
(Tiyatroda sigara içmememiz gerekir. Yasaktır.)
3 — He mustn’t go near that machine. It’s dangerous.
(O makinenin yanına gitmemesi gerekir. Tehlikelidir.)
Şimdi yukarda anlatılanları daha ayrıntılı olarak ele alalım:
A — INESCAPABLE OBLIGATION
(Kesin zorunluluk – gereklilik):
MUST – HAVE TO – HAVE GOT TO – NEED / NEED TO
Example:
1 — We must eat if we want to be healthy.
(Sağlıklı olmak istiyorsak yemek zorundayız.)
2 — We must go. We are late.
We have to go. We are late.
We have got to go. We are late. (
Gitmek zorundayız. Geciktik.)
(Belki istemiyoruz ama başka seçeneğimiz yok.)
3 — You say that you want to go to university. You must finish high school, then.
You say that you want to go to university. You have to finish high school, then.
You say that you want to go to university. You have got to finish high school, then.
(Üniversiteye gitmek istediğinizi söylüyorsunuz. O halde liseyi bitirmek zorundasınız.)
(Başka seçeneğiniz yok.)
Yukarıdaki üç örneği incelediğimiz zaman şu sonuca varmamız mümkündür: 1. cümlede en güzel ve anlamlı ifade MUST ile yapılabiliyor. 2. ve 3. cümlelerde, özellikle 3. örnekte verilen cümlelerde MUST – HAVE TO – HAVE GOT TO kullanılabiliyor. Karşımızdakine konuştuğumuz zaman HAVE TO biraz daha uygun düşüyor.
Olumlu cümlelerde MUST ile HAVE TO / HAVE GOT TO arasında ufak da olsa bir anlam farkı görülür. MUST daha çok konuşanın bakış açısından bir zorunluluk veya bir gereklilik ifade ederken HAVE TO / HAVE GOT TO konuşanın karşısındakine iletmek istediği bir zorunluluk veya gereklilik ifade eder.
Şimdi aşağıdaki örnekleri karşılaştırıp söz konusu bu far. kı görmeye çalışalım:
Example:
a) I must go now.
(Gitmek zorundayım.)
b) What a pity! You have to go now.
(Ne yazık! Şimdi gitmek zorundasınız.)
a) We must leave early, or we shall miss ,the train.
(Erken ayrılmak zorundayız, yoksa treni kaçıracağız.)
b) We have to leave early. We have an appointment (
Erken ayrilmak zorundayız Randevumuz var.)
a) He must go to bed early.
(Erken yatması gerek.) (Onu biz zorluyoruz anlamı vardır.)
b) He has to go to bed early.
(Erken yatması gerek. (Buna kendisi mecbur.)
a) He must paint the walls himself..
(Duvarları kendisi boyamak zorunda.)
(Ona başkası yardım etmeyecek anlamı vardır.)
b) He has to paint the walls himself.
(Duvarları kendisi boyamak zorunda.)
(Yardım edecek kimsesi yok anlamı vardır.)
a) You must take off your shoes. I can’t let you enter with these shoes.
(Ayakkabılarınızı çıkarmak zorundasınız. Bu ayakkabılarla içeri girmenize izin veremem.)
b) You have to take off your shoes. That is the rule.
(Ayakkabılarınızı çıkarmak zorundasınız. Kural böyle.)