ZOR PATRONLA ZORLANMADAN BAŞ ETMEK

0
830
Bir arkadaşım var, iki haftada bir patronuna kızıp istifa ediyor. Adam en ufak terslikten alev alıp direkt bağırıyor, yanında çalışan herkese geri zekalı muamelesi yapıyor, yapılan hiçbir işi beğenmiyor, imkânsıza yakın mükemmellikte iş istiyor, canı sıkıldığı an küfür edip hakaretler sıralamaya başlıyor. İş yerinde korku ve gerginlik ortamı yaratıyor. “Ağlamayana meme yok, ben olsam hakkımı arardım, onlar aramadığına göre şartları iyileştirmek için bir neden göremiyorum” diyerek kasım kasım dolaşıyor.

İnsanlar da patlayan öfkesinden, ölçüsüz edepsizliğinden, sınır tanımayan hakaretlerinden nasiplerini almamak için ’gözlerimi kaparım vazifemi yaparım’ misali çaresizce adamın hedefi olmamak için çırpınıp duruyor. Arkadaşım da adamın azarlarından, hakaretlerinden payını alıp sıkça yerle yeksan oluyor. Adam patladıkça eli ayağına dolaşıyor, iyi bildiği, emin olduğu şeyleri de unutuveriyor karşısında, gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi öylece donup kalıyor. Ardından Japon çizgi filmlerindeki gibi fışkıran gözyaşları eşliğinde ağlama seansları geliyor, sonrasında hıçkırıklar arasında boğularak konuşamadığı için adamın “gözyaşların beni etkileyemezzzzz” nidaları eşliğinde tuvalete koşma sahnesi…

Tam istifa planları yaparken patron derhal hiçbir şey olmamış gibi davranmaya hatta kendi üslubu içinde birtakım gönül alıcı hareketler yapmaya başlıyor. Bizimki suratına kondurduğu bozuk ifadeyle odasına girip çıkarken iki gönül çelici hareketle olayı (bir kez daha) unutuveriyor.

Patronuyla başını bir kez daha belaya sokmamak adına, ismini vermediğim bu arkadaşım pek çoklarıyla ortak bir kader paylaşıyor aslında. Direkt direkt bağıran, işlerde en ufak terslik olduğu anda derhal alev alan, iş çerçevesinde kalmayı beceremeyip hakaretler eden, gücünü kötüye kullanan bu insanlar hayatı kabusa çeviriyor. Yazar Amy Sutherland, hayvan terbiyecilerinin çalışma sistematiğini inceleyerek dengesiz davranışları olan ve altında çalışanlara hayatı zindan eden patron ve müdürleri ’hizaya’ sokmanıza yarayacak nefis bir rehber hazırlamış. Sözümün tüm meclislerden dışarı olduğunu, gelmiş geçmiş tüm patron ve müdürlerimi tenzih ettiğimi açıkça ifade ettikten sonra işin ilk adımına, egzotik hayvan terbiyecilerinin sahip olması gereken ’poker suratı’na geliyoruz.

Gösteri için terbiye etmeye çalıştığınız morina balinası bir ağız dolusu soğuk suyu suratınıza tükürdüğünde ne yapabilirsiniz? Çığlık atmak ya da kaçmak kontrolü kaybettiğiniz anlamına geliyor. İşte bu yüzden eğitmenler hiç ifadesiz, tepkisiz, anlamsız bir yüz ifadesiyle öylece durup devam ediyor. Bunun “en az ödül senaryosu” benzeri bir adı bile var. Sutherland balinalara tükürmemeyi, yunuslara çemberlerin içinden atlamayı, maymunlara kay-kaya binmeyi öğretenleri incelerken bir gün aynı teknikleri kocasına da uygulayabileceği kafasına dank etmiş ve ortaya “What Shamu Taught About Life, Love and Marriage” yani “Maymun Shamu’nun Bana Hayat, Aşk ve Evlilik Hakkında Öğrettikleri” adlı kitap çıkmış. Adı oldukça kibar olsa da içeriği, kocaların bir maymun gibi eğitilmesiyle ilgili. Stanfordlu psikolog kardeşler Dan ve Chip Heath de bu yöntemi kocalardan alıp egzotik hayvanların en rahatsız edici türü olan “dengesiz patronlara ve müdürlere” genişletmiş. Eğer sizin patronunuz/müdürünüz de bağıran cinstense işte yapabilecekleriniz…

Kural 1: Kötü davranışı görmezlikten geleceksiniz Bağırmaya başladığında ağlamak ya da istediği şeyi derhal yapmak en büyük hata olur. Çünkü davranışı ödüllendirmiş olacaksınız. Mermer gibi, ifadesiz bir suratla öylece duracak, bir an sessizlik yakaladığınızda da konuşmaya kaldığınız yerden, sükûnet içinde devam edeceksiniz. Bariz aldırmazlığınız, ateşini söndürecek. Bu kural bu aralar popüler olan “empati kurma”, “birbirini anlama” gibi kavramlara ters düşse de altı fili, sıraya girip bir komutuyla işemeye ikna eden birinden geldiği için dikkate almaya değer. Hem bu kuralın arkasında sağlam bir mantık da var: Hayvan terbiyecilerine göre hata, hiçbir zaman hayvana ait değil. Yani eğitmenin yaptırmayı başaramadığı bir şey için hayvanı suçlamayın. Patronun kötü davranışını görmezden gelmemek yani ödüllendirmek sadece sizin hatanız olabilir!

Kural 2: Her etkileşim bir eğitimdir Farkına varmadan kötü davranışı besliyor olabilirsiniz. Köpeğiniz, 15 dakika yalvardıktan sonra tabağınızdan bir köfte almayı başardığında şunu öğretmiş oluyor: Israr işe yarıyor! Yani patronunuzun uzun ve sıkıcı hikâyelerine teslim mi oluyorsunuz? Hiç de komik olmayan şakalarına çok mu gülüyorsunuz? Kötü planlama yaptığında arkasını toplayıp işi kurtarıyor musunuz? O zaman adam “çok hoş sohbet, komedyen düzeyinde komik, kötü planlama yaptığında iş yükü azalan bir insanım” diye düşünüyorsa bu sizin hatanız.

Kural 3: Beğendiğiniz davranışı ödüllendirin Artık terbiyeciler bile hayvanları cezalandırmıyor. Tersine davranışsal bir hedef koyup buna giden her adımı ödüllendiriyorlar. Maymunun kafesine kaykayı koyduğunuzda dehşete kapılmadığında bir muz… Ona dokunduğunda bir tane daha, üzerine oturduğunda ve eğitmenin ileri geri itmesine izin verdiğinde tekrar… Hemen uygulayalım: Diyelim yöneticiniz zaman baskısı olduğunda canınıza okuyor. İlk kez sakin kalmayı başardığı an “baskı altında sakin kalabilmenize her zaman hayran olmuşumdur” deyiveriyorsunuz (muz 1). İkinci defa sakin olabildiğinde ise onun yükünü hafifletecek bir işi üzerinize alıyorsunuz (muz 2). Birkaç muz sonra “baskı altında müthiş sakin kalabiliyorum” dediği an, hayatınız kurtulmuş oluyor. Arkadaşım gerçekten istifa etmeye cesaret edene kadar işine yarayacağını umduğum bu üç basit kural için Heath kardeşlerin uyarısını da aktarmadan bitiremeyeceğim: “İşe zamanında geldiğiniz bir gün patron havaya sizin için bir dilim muz fırlatırsa şaşırmayın. Zira bu kurallar, çalışanlar üzerinde de en az yöneticiler kadar etkili!”

Yazan : Burçak Güven

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız