Anneyle ilişkiler
Bir kız dünyaya geldiğinde genellikle en çok annesi sevinir. Kendisinin devamı, modeli olacak küçük bir kız gelmiştir dünyaya. Kızını giydirir, süsler, şirinliklerine hayranlık duyar.
Bir çok kız çocuğu da bu ilgiden memnundur. İsteklerini ihtiyaçlarını rahatça söyler annesine, şikayetlerini dertlerini paylaşır. Anneler kızlarının en yakın sırdaşı ve yardımcısıdır uzun zaman. Hatta saçma sapan duygusal taşkınlıklarını bile anlayışla karşıladığı için anneler ergenlikte de en önemli sığınaktır.
Ancak kızlar büyüdükçe kendi benliklerini annenin modelliğinden bağımsız olarak kurma isteği duyarlar. İçin için, annelerinin zamanının geçtiğini düşünmeye başlarlar. Bu nedenle artık akıl hocaları, alış veriş partnerleri kız arkadaşları yada gruplar olmaya başlamıştır.
Annelerin çoğu kendi genç kızlık dönemlerini göz önünde bulundurarak bu durumu anlayışla karşılarlar. Hatta zamanın değiştiğini kabul eder, kızının zamana- modaya ayak uydurmasını teşvik ederler. Fakat artık kızlarının gözündeki değerlerini yitirdiklerinin de farkındadırlar. Bu nedenle çoğu zaman anneler sabırlı bir şekilde, uzun vadeli bir stratejiyle kızlarının gözlerinde yeniden en önemli kişi olmaya uğraşırlar.
Mesela kızlarının sorunlu dönemlerinde onun yine dert ortağı, sırdaşı olur, hala “tek güvenebileceği kişinin kendisi olduğunu” hissettirirler. Böylece kızlar için anne sığınılacak en büyük güvence olmaya devam eder.
Görünüşte anneler; babalara oranla daha yumuşak, hoş görülü, affedici, izin vericidir. Ama öte yandan babaların beklediği saygı ve itaat daha yüzeysel iken anneler daha kuvvetli ve içten bir bağlılık beklerler. Kızlar da sezgisellikleri nedeniyle bunu algılarlar ve erkek çocuklarının aksine bu tesirden daha fazla etkilenirler.
Anne kız ilişkisi her anne kızda farklı olabilse de çoğu zaman oldukça derin bir ilişkidir. Bazı anneler kızlarının tüm seçimlerinde akıl hocası olmaya devam etmek isterler. Kızlarının kendilerinden ayrı, farklı yönlere sahip bir fert olduğunu bilmekle birlikte “görmezden gelirler.” Bunun için mesela kızlarının onlara hiç benzemeyen taraflarını anmak istemez, benzerlikleri üzerinde dururlar.
Hatta kızları tercih farklılığında ısrar etse bile, “eninde sonunda kızlarının da onların dediğine geleceğini” iddia eder; dediklerini gerçekleşmesini sabırla beklerler. Bu kehanetlerini gerçekleştirmek için de kızlarında gördükleri ufak tefek pişmanlık belirtilerini değerlendirmeyi ihmal etmezler, “sana dememiş miydim, onu gözüm tutmamıştı diye.”
“Sana söylediğim gibi eczacılığı seçseydin böyle olmazdı.”
Maalesef hayatta önemli başarılar kazanmış kadınlar bile anneleriyle olan bazı sorunlarını çözmeyi başaramamaktan şikayet edebilmektedir. Özellikle güçlü bir benliğe sahip anneler, tek çocuk anneleri daha sıkıntı vericidir.
Yedi, sekiz çocuk dünyaya getirip “Allah’a emanet” diyerek hayat macerasına bırakan anneler genellikle daha kolay memnun edilirler.
Aslında annelerin istediği, “kızları onun hayat tecrübesinden yararlansın, en doğru kararları verip mutlu olsun. Bu arada elbette annesini de takdir etsin.”dir.
Annelerin çoğunun hayatta tek yatırımları ve başarıları çocuklarıdır. Bu nedenle onları anlamak mümkündür. Özellikle erkek çocuklarının aileden koptuğu günümüzde kızlar elde kalan tek kazanım olmakta; bütün duygular ona yönlendirilmektedir.
Gerçek şu ki bu kadar kuvvetli duygu ve tutkularla bir genci bağımlı hale getirmek; riskli bir oyundur. Bazı kızlar annenin şefkat ve acımasında bulduğu güvencenin adeta bağımlısı olmakta, hayatın zorluklarını yenmek için uğraşacağı yerde sürekli gelip annesine sığınmakta, şikayet edip durmaktadır. O zaman da kendi hayatını yönetme gücü olmayan, aciz, melankolik, hep olumsuzlukları gören bir kişilik geliştirmektedir.
Annelerin bazen kalplerine taş basıp kızlarına “git ve evliliğin için mücadele et.” “Git ve ayaklarını üzerinde dur” demeyi bilmesi gerekir.
Bunu belli bir yaştan sonra, kişilik bozukluğu iyice yerleştikten sonra söylemek çoğu zaman işe yaramaz. Bu nedenle daha çocukluktan itibaren kızlarını kişilikli, güçlü, kendi hayatını yönlendirebilen biri olarak yetiştirmek önemlidir.
Bir çok zaman uslu ve anneye bağlı kızlar bir yaştan sonra, “hep senin yüzünden” diyerek tüm hayatlarının sorumluluğunu annelerine yıkmaktadırlar. Bunda bir noktada haklı da olabilmektedirler.
İşin bu noktaya gelmemesi için, anne kız bağının akıl-his dengesi içinde kurulması önemlidir. Bununla birlikte ergenlik dönemindeki gençler, tutum ve davranışlarını örnek alacağı, kendisini onlarla özdeşleştireceği uygun modellere ihtiyaç duyar. Modelin kişiliği sosyal gelişme açısından önemlidir. Erkek çocuğun baba ile, kız çocuğun anne ile özdeşlik kurabilmesi gerekir.
Anne ve babanın ev içi rollerindeki aksaklıklar ergenin uygun olmayan modellere yönelmesine yol açar, bu da ergenin gelişiminde aksamalara neden olabilir. Bu nedenle annenin iyi bir eş, iyi bir insan olarak çocuğun gözünde örnek bir şahsiyet sıfatını koruması önemlidir.
Her halukarda genç kızlar; ne kadar anneyi aşmak yada farklı alternatifleri de tanımak istese de yine dönüp dolaşıp yine annesini model alacaktır. Zaten yıllardır onu izlemiş, farkında olmadan onu bilinçaltına onu işlemiştir.
Bir anne kızına güzel bir kişilik inşa etmesi için rehberlik etmelidir. Bu arada seçtiği yolda destek olmalı, ama aynı zamanda kızının kişiliğine saygı duymalıdır. Bu konuda eksiklikleri olduğunu düşünüyorsa destek alabilir. Kızına iyi bir model teşkil edeceğini düşündüğü kimselerle ilişki kurmasını sağlayabilir.
Babayla ilişkiler
Kızların babayla ilişkisi genelde oldukça iyidir. Küçük bir kızken şirinlikleriyle babanın kalbine taht kuran kızlar, büyüdükçe babalarına daha da yakınlaşırlar. Özellikle oğlan çocuklarının babalarıyla sürtüşme çağlarında baba kızını kendine daha yakın hisseder.
Genellikle erkek çocukları baba otoritesine karşı anne hoş görüsünü siper etmeyi tercih ederler. Bu aralarda anne oğlunun tarafında yer alırsa baba kendisine kızını daha yakın hisseder.
Bu yakınlık kızların da işine gelir. Çünkü kızlar kendilerini kolayca kabul ettirme ve sevdirme ihtiyacını babada giderir. Ne de olsa babaya yapılan ufak tefek jestler, hizmetler kolayca ve cömertçe takdir edilmektedir.
Kızlar babalarına genellikle acırlar, onun fedakarlığını takdir ederler. Onun gibi iyi bir eşi olup olmayacağını bilemedikleri için, “keşke babam gibi bir kocam olsa bana yeter” hissi içindedirler.
Annelerinin beklenti ve isteklerini haksız bulmaları yaygındır. Bilhassa karşılaştırma yaptıkça…
“Biz okulda o kadar öğretmenin kahrını çekiyoruz, bir babamla geçinemiyor.” Diye içerleyen, ama itiraf edemeyen kızlar çoktur.
Tabi eğer babada sorun varsa, mesela aşırı ihmalkar, alkol, kumar vs. bağımlısı, eşini aldatan bir koca ise durum değişir.
Sorunlu babaların kızları genellikle erkekler konusunda kuşkucudurlar. Annelerinin durumuna düşmekten için için korkarlar. Öte yandan garip bir şekilde babalarına benzeyen sorunlu tiplerle evlenmeye kalkıştıkları olur.
Bunun nedeni, “annesinin yapamadığı başarmak, sorunlu bir eşi iyileştirmek veya eve bağlamak.” Hayalidir. Oysa genellikle işe yaramaz.
Bazı kızlar ise babalarının işine çok düşkün olup kendilerini ihmal etmesine içerler. Hayatı boyunca erkeklerde gördüğü ihmalciliği affedemez, kıskanç ve baskıcı bir kadın kimliği geliştirir.
Elbette sonsuz sayıda baba kız ilişkisi tipi vardır; bunlar genellenemez. Ama şu var ki babaların kızlarının geleceği üzerinde çok tesiri vardır.
Bir çok kız, babasının ideallerini devam ettirmek ister, hatta başarır. Erkekler babadan kopmayı önemserken kızlar babayı hayata geçirmekten keyif alır. Mesela büyük mütefekkirlerin kızlarını; babalarının yolunu devam ettirirken görürüz. Örneğin Cemil Meriç’in kızı Ümit Meriç gibi. Çünkü “baba” çoğu kız için en büyük kahramandır.
Kızlar çoğu zaman yaşlılık çağında babalarının hemşiresi, bakıcısıdır. Hatta araları bir dönem bozulmuş olsa bile; çünkü ekseriyetle kızlar babalarını kolay affeder ve acırlar.
İster babasıyla gurur duysun, ister babasına acısın; kızlar için babaları önemlidir.
Yeter ki babalar kızlarını; “damada teslim edilip kurtulunacak bir emanet” gibi görmekten vaz geçsinler…
Babamız; çocukluğumuzdan beri dış dünyaya olan güvenimizi temsil eder. O bizi korur, sosyal etkinliğimizi sağlar, gücümüz, cesaretimizidir. Onunla toplumsal rolleri benimseriz, kurallarla karşılaşırız. Kişiliğimizin temel taşı olan benlik onayını ve takdirini babamızdan alırız.
Baba sadece yasaklar ve kurallar koyan değil, takdir veren ve onaylayandır. Anneden alınan temel sevgi ve güvenin üzerine babanın gösterdiği hedefler ve kurallar ile kişisel hedeflerimizi-sınırlarımızı belirleriz.
Eğer ailede babanın rolü fazlaca silikse, anne-baba ayrı ve baba ilgisizse, veya bir şekilde çocuğun hayatında baba yeterince yoksa, çocuk kendisine kural koyup, onaylayan; takdir edip cesaretlendiren bir figüre sahip olmayacaktır. Çoğu zaman genç bu durumda kendine güvensiz, devamlı kaygılı; onay ve takdiri dış ortamlarda arayan bir ergen kimliği ortaya çıkaracaktır. Duygusal ihtiyacını tamamlamak için dengeli ya da dengesiz ilişkiler içerisine girebilir.
Baba aynı zamanda özgürleşmenin kapısıdır. Bağımsızlaşmak ve özgürleşmek için babayla olan bu çatışmanın çözümlenmesi gerekir. Babanın verdiği destekle ergen bu çatışmaları çözümleyecek gücü kendinde toplar ve bağımsızlaşmanın ilk adımlarını atar. Babanın kişiliği; ergenin önüne hedef koyan, değerleri belirleyen ve elinden tutup rehberlik eden rolde olmalıdır; sadece kısıtlayan ve eleştiren değil.
Hatice K. ERGİN
www.gencgelisim.com