Evdeki Hanımlar, Dikkat! Av Peşindekiler, Gün Sizin Gününüz!

0
918

Aman aman dikkatli olalım. Yaz geldi, dalları kiraz bastı, herkes kabak çiçeği gibi açıldı. Özellikle evli bayanlara sesleniyorum: Kocalarınıza dikkat edin!
Daha yazın başları; ama size yol yapmaya başlamışlardır bile. Pek yakında duyarsınız iş seyahatleri veya bayii yemeklerini…
Bunlar da genellikle ya Bodrum, ya da Antalya dolaylarında organize edilir, yani tatil beldelerinde…
Şu gelişmişliğin teknolojik ve ekonomik nimetlerini hepimiz çok seviyoruz ama, beraberinde aşırı sosyalleşmeyi getirmesiyle birlikte ne kocamızın, ne de bekar hanımların arayışlarının önüne geçebiliyoruz.
Burada tabii ki sadece erkekleri suçlamıyorum, bayanların bunlara zemin hazırlamalarını hiç kimse inkar edemez. Zaten ben bu konuda bayanlara çok daha fazla kızıyorum. Yazılarımı takip edenler bilecektir, bu kızgınlığım erkekleri koruma adına değil elbette.

 

Sevda Türküsev
sevda_turkusev@yahoo.com

Aman aman dikkatli olalım. Yaz geldi, dalları kiraz bastı, herkes kabak çiçeği gibi açıldı. Özellikle evli bayanlara sesleniyorum: Kocalarınıza dikkat edin!
Daha yazın başları; ama size yol yapmaya başlamışlardır bile. Pek yakında duyarsınız iş seyahatleri veya bayii yemeklerini…
Bunlar da genellikle ya Bodrum, ya da Antalya dolaylarında organize edilir, yani tatil beldelerinde…
Şu gelişmişliğin teknolojik ve ekonomik nimetlerini hepimiz çok seviyoruz ama, beraberinde aşırı sosyalleşmeyi getirmesiyle birlikte ne kocamızın, ne de bekar hanımların arayışlarının önüne geçebiliyoruz.
Burada tabii ki sadece erkekleri suçlamıyorum, bayanların bunlara zemin hazırlamalarını hiç kimse inkar edemez. Zaten ben bu konuda bayanlara çok daha fazla kızıyorum. Yazılarımı takip edenler bilecektir, bu kızgınlığım erkekleri koruma adına değil elbette. Erkekler zaten adı çıkmış sekize inmez yediye misali yaşamaya alıştıkları için, onlara bu çapkınlık maceraları çok doğal geliyor. Mazeretleri ise sadece erkek olmaları. Ama “Kadınların mazeretleri ne?” derseniz bunu ben de cevaplandıramayacağım? Ben kadına hiçbir mazeretle çapkınlığı yakıştıramıyorum. Çünkü kadının bir asaleti, bir kapalılığı ve bir güzelliği olduğuna inanıyorum. Nikahlı veya nikahsız, kadına ciddi ve sürekli bir ilişki yakışır bence. Sonuçta nikah ilan etmekse, zaten sürekliliği olan bir ilişkinin ciddiyetini ortaya koymak demektir.
Neyse sevgili dostlar… Sonuç olarak çapkınlık her iki cinse de yakışmayan kötü bir huydur, diyorum, o kadar…
İşte bu kötü huyun en fazla depreştiği aylar yaz aylarıdır. Havaların ısınmasıyla birlikte çapkınlarımız sahil kentlerine akın etmeye başlarlar. Zengini, orta hallisi veya dar gelirlisi hiç fark etmiyor. Hepsi kendi çaplarında avlanmak üzere imkanları dahilinde faaliyete geçiyorlar.
Variyetli erkeklerimizin maddi problemleri olmadığı için, onlar hafta sonlarını mutlaka şehir dışında değerlendiriyorlar. Bunlar iki şekilde davranırlar. Şayet evlilerse, karılarını aldatacaklarsa ve aynı zamanda korkak bir yapıya sahiplerse, tek başlarına gidip, gittikleri yerde bir hatun bulup, o hatunla geri dönerler en fazla. Ya da biraz cesaretli iseler, İstanbul’daki birkaç sevgiliden birisini alıp gider ve her hafta başka bir sevgili ile yola çıkmayı tercih ederler.
Evet, gelelim işin püf noktasına… Bu evli erkeklerin zemin hazırlama ve durum kontrolleri şöyledir:  
< Hafta içi mutlaka eve erken gelmeye gayret edilir, çocuklar ve hanımla bol bol vakit geçirilir.
< Salı gününden hanımın bilinçaltına hafta sonu şehir dışında bir arsa, bir fabrika işi ya da bir arkadaşın düğünü, nişanı olduğu fikri işlenir. Bir de erkek o kadar merhametlidir ki, hafta sonu o yokken sıkılmasınlar diye hanım ve çocuklara ayrı bir seyahat planı yapar. Yani “Sen de bari çocukları al, annenlerin veya ablanların yazlığına git. Hazır ben de yokum, benim arabayı al… Eeee,  madem gidiyorsunuz, biraz da alış veriş yapın…”  gibi  girişimlerle hareket alanını genişletir.
< Bu arkadaşlarımız durumun anlaşılmaması için, giderken yanlarına fazla kıyafet almazlar. Hanım koymak istese de “Aman canım taşıyamam, sanki nereye gidiyoruz! Yeter bir gömlek pantolon.” derler. Bu genellikle hanım üzerinde olumlu bir etki oluşturur. Ancak bu erkekler yol üstünde güzelce alış veriş yaparlar, gittikleri yerde filinta gibi dolanırlar böylece.”
< Bu tip beylerimizin en belirgin taktikleri de şudur: Çarşamba, perşembe gibi birden bire hanıma sıkıntılı bir halde “Ya gitmesem mi acaba? O kadar yol, bizim çocuklar gitsin. Dur Ali’yi bir arayayım.” derler. Ali zaten önceden programlanmıştır. Kendisi aranır, isteksiz bir konuşma yapılır, fakat o da “Olur mu canım! Çok ayıp olur, grubu bozma. Hem iki günden ne çıkar ki?” gibi serzenişlerde bulunur. Ve tekrar gitmeye karar verilir. Yani bozacının şahidi şıracı olur misali…
< Ve en önemli konu da şudur: Her ne durumda olursa olsun kesinlikle ve kesinlikle ulaşılamayan bir durumda bulunmazlar. Hanım ne zaman ararsa mutlaka karşılarına çıkarlar, uygunsuz bir ortam veya gürültülü bir barda iseler cevap vermezler olsa olsa. Anında sesiz ve müsait bir yere geçer, geri ararlar eşlerini. Bu en önemli noktadır. Hani “Ben gizli bir şey yapmıyorum, ne zaman arasan bana ulaşıyorsun.” der gibi…
< Tabi şimdi hemen diyeceksiniz ki, “Bu adam gezdi tozdu güneşlendi. Eee haliyle bronzlaştı.” Bunun açıklaması da çok kolay. Gittikleri yerde kaldıkları otelin bir güzel havuzu vardır ki sormayın. “Zaten bütün gün yapacak bir şey yok ya, biz de güneşlendik.”
Pazar gecesi yorgun argın eve gelinir. Adamdaki hava, zorla gidilmiş yolculuğun bezginliğini taşımaktadır. Çocuklarına, karısına sarılır. Ve bir sonraki hafta için benzeri planlar yapmak üzere yeni haftaya başlanır.
Bekar beylerimize gelince, bekar beylerimizin eşlerini aldatmak gibi bir sorunları yok; fakat onlar için daha tehlikeli bir durum söz konusu. Birden fazla sevgilileri varsa hepsini idare etmek durumundalar. Yani akıllarında kırk tane tilki dolaşır, kırkının da kuyruğu birbirine değmez.
Tabi sevgiliyi aldatmak, eşini aldatmaktan daha kolaydır. En azından çok fazla açıklamaya gerek kalmaz. Bayan, ailenin içinde olmadığı için bekar beylerimiz bu tip durumlarda genellikle ailevi mazeretler uydururlar.
Mesela;
< Annemleri yazlığa götüreceğim,
< Kız kardeşimle ilgilenmem lazım,
< Babam hasta, onun doktor işlerini halledeceğim,
< Arabam tamirde, hiçbir yere çıkamam,
< Müşteriler geldi, onlarlayız,
< Hatta ciddi bir ilişkileri varsa ve bir kaçamak yapmakta kararlılarsa, birilerini hayal ürünü öldürüp cenaze işleri ile bile uğraşırlar.
< Veya yurt dışına çıkarlar (tabi hayali olarak…)
İşte erkeklerimiz bu tip mazeretleri uydururken, bu mazeretleri uydurmuş beyler ile seyahate çıkacak bayanlar veya kendilerini birilerini bulmak için tatil beldelerine atacak bayanlarda bir telaş bir telaş… Zannedersiniz ki düğüne gidecekler. Tepeden tırnağa yeni kıyafetler, seksi bikini ve mayolar satın alınır, saçlar başlara her türlü bakım yapılır, dişlerinden, tırnaklarından arttırdıkları ile en lüks otellere gitmek için yola koyulurlar.
İnanın şu taksitli tatiller çıktı da biraz nefes aldılar. Ben çevremde borç alıp gidenlerini bile gördüm. Bu nasıl bir hırstır, hiç anlayamam.
Tabi en lüks yerlere gidilir ki zengin birisi ile geri dönülsün. Bunları yazmaktan gerçekten esef duyuyorum; ama inanın bazı bayanlar bunları planlı ve programlı olarak yapıyorlar.
Şu kadınlardaki kısa yoldan yaşama kavramı maalesef çok üzücü. Erkekleri bir cüzdan olarak gören bayanlara sesleniyorum: Böyle yaparak kendi kalitenizi düşürdüğünüzün ya farkında değilsiniz, ya da farkındasınız ve bu farkındalık sizi rahatsız etmiyor. Çalışan, kendi imkanları ile ayakları üzerinde duran ve duyguları ile bir erkeğe bağlanmış bir çok kadın da arada kaynıyor sizler yüzünden. Ve siz erkekler! Küçük kaçamaklar, anlık zevkler ve bitmek bilmeyen hırs, arzu ve istekleriniz yüzünden hem evdeki gül gibi hanımlarınızı aldatıyor, hem de birçok kendini bilmez kadına zemin hazırlayarak doğru düzgün ilişki yaşayan namuslu kadınları da arada eziyorsunuz.
Değerlerimiz değişti diyemiyorum ben, değerlerimiz kalmadı bence. Erkeklerde de, kadınlarda da değer yargıları bitmiş tükenmiş durumda. Öyle ki erkekler bu tip kadınlarla günlerini gün ettikten sonra karşılarına doğru dürüst doymuş görmüş bir kadın çıktığında kendilerine güvenemiyorlar ve mutluklarını yaşayamıyorlar.
Kadın ve erkek, biri olmazsa diğeri de olmaz iki cins… Birbirleri için yaratılmışlar; ama birbirlerini ölesiye yıpratıyorlar.
Ve etrafınıza şöyle bir baktığınızda, çok az mutlu insan görüyorsunuz. Sözüm ona herkes hayatını yaşıyor; ama kimse mutlu değil. İşin temeline indiğinizde bunun nedenini açıkça görebiliyorsunuz.
Temel Değerlerinize Sahip Çıkmadığınız Sürece Mutlu Olamazsınız
Bu değerlerin başında doğru dürüst yaşamak geliyorsa, birçok erkeğe ve bayana sesleniyorum: Haydi gelin, elimizi vicdanımıza koyalım ve ne kadar dürüst olduğumuz konusunda bir değerlendirme yapalım.
İşinizde dürüst olabilirsiniz ama; en değerli varlığınız olan eşinizi ve çocuklarınızı, yani ailenizi aldatıyorsanız veya bazı bayanlar, siz de üç-beş elbise, iki günlük lüks bir tatil, biraz cep harçlığı için hovardalık yapıyorsanız, temel değerlerinizi alaşağı etmiş oluyorsunuz. Belki biraz ağır konuşuyorum ama bu böyle…
Evliliğin ve düzeyli bir ilişkinin en güzel tarafı her bakımdan sağlıklı olmasıdır. ağlık, beraberinde huzur, mutluluk ve ayrıcalıklı olma özelliklerini getirir.
Dünyanın en kolay şeyi hovardalık ve çapkınlık yapmaktır. Ama en zoru ve güzeli, önem verdiğiniz değerlere ve bu değerleri paylaştığınız insana sadık kalmaktır.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız