Bilim kurgu meraklıları, yerçekimine karşı koyabilen teknolojiyle uğraştıkları bilinen Nazilerin, birgün Ay’daki uzay üssünden devasa uzay araçlarıyla geri geleceğine dair teoriler öne sürüyorlar.
Nazilerin bir uzay programı yürüttüğü ve dev UFO’larla ilk önce Antarktika, ardından da uzaya gittikleri yönündeki iddialar, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından o zamanki müttefik ülkelerinde tartışılmaya başlanmıştı. 20. asrın en önemli bilim kurgu yazarlarından Robert. A. Heinlein, 1947’de yazdığı kitabında, Nazilerin Ay’da üssü olduğu düşüncesini ortaya atmıştı.
Üzerinde gamalı haç sembolü taşıyan Nazi UFO’larının göklerde dolaştığı Finlandiya yapımı “Iron Sky” filminin bu yıl gösterime girecek olması, Nazilerin “çok gizli” uzay programı hakkındaki tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
ABD’nin başkenti Washington’daki Smithsonian Uzay Tarihi Müzesi yetkilisi Michael Neufeld, “Naziler bir uzay programına hiçbir zaman başlamadılar. Bu, yanlış anlamadan kaynaklanan bir durum… İnsanlar bir roket programıyla, bir uzay programını aynı tutuyorlar. Nazilerin roket programı, sadece silah üretmeye yönelikti. Almanların gayesi, ilk olarak V-2 roketlerini, daha sonra da devasa ve uzun menzilli roketler üretmekti” diyor.
Nazi İmparatorluğu, 1933 ile 1945 yılları arasında muharebe alanında kullanmak için çok büyük askeri projeler başlattı. Almanların silah teknolojisine bu kadar odaklanmış olması, bilimsel çalışmaların ne boyutta olduğunun anlaşılmasını zorlaştırdı.
Von BRAUN ve ROKETLERİ
Almanlar, Wernher von Braun gibi çok değerli bilim insanlarına sahipti. Ancak uzay keşfine kafayı takmış olan von Braun’un dehası, her zaman daha güçlü bir roket geliştirilmesi için kullanıldı. Von Braun, II. Dünya Savaşı’nda Alman roket sanayiinin başındaydı. Savaş bittikten sonra Amerikalıların gizli Paperclip Harekâtı ile kaçırılarak ABD’ye götürüldü. Tüm SS geçmişi silinerek Amerikan vatandaşlığına geçirildi. ABD kıtalararası balistik füze programında ve Uzay Yarışı başladıktan sonra Amerikan uzay programında çalıştı. Ay’a insan gönderilmesini sağlayan Apollo projesinin roketi Saturn V, von Braun tarafından tasarlanmıştı.
Von Braun’un biyografisini yazan Bob Ward, “Alman bilim insanları, roket programını, bir uzay programıyla devam ettirmek istiyordu… Nihayetinde bir uzay programının olacağını düşünüyorlardı ancak buna imkan oluşması için ilk önce askeri programlar ürütülmeliydi. Almanlar’ın güç yapısında bir uzay programına yönelik planlar yapıldığını zannetmiyorum” dedi.
UZAY YOLCULUĞU HAYALİ
Almanların uzay programına olan ilgisi, Nazi iktidarının öncesindeki yıllarda çoktan başlamıştı. Adolf Hitler’i Almanya’nın lideri olma yolunda her zaman destekleyen ve Nazi partisinin kurulduğu günden itibaren arkasında olan Thule teşkilatı, elektro-manyetik yerçekimi motorları geliştirmeye çalışıyordu.
Yerçekimine karşı koyabilen uzay araçları, ilk defa 1935 yılında Hauneburg kasabasında test edildi. Ünlü Alman fizikçi ve mühendis Hermann Oberth’in, uzayda yolculuğun gerçekleştirilebileceğini öne sürdüğü yıllarda, Almanlar Haunebu adını verdikleri uzay araçlarının projesini hayata geçirmişti bile.
Almanların tutsak ettiği Avusturyalı deha Viktor Schauberger, 1939’da Haunebu–1 uçan dairesinin yerden yükselmesini sağlayan kişi oldu. Ancak ilerleyen yıllarda savaşın gidişatının değişmesi ve düşmanı durdurmak için V-2 gibi büyük silahlara ihtiyaç duyulması, Schauberger’in çalışmalarını arka planda bıraktı.
Smithsonian Uzay Tarihi Müzesi yetkilisi Michael Neufeld, “Naziler yönetime geldiğinde bütün kaynaklarını füze teknolojisine aktarmaya başladı” diyor. Savaşın kaybedilmesiyle de, suyun sihirbazı olarak bilinen Viktor Schauberger’in çalışmaları müttefiklerin eline geçti.
HİZMET EDENLER, “İYİ” NAZİ OLDULAR
İkinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin ardından, Alman bilim adamları ABD ve Sovyetlerin uzay programlarına öncülük eden isimler oldular. Karizmatik von Braun, NASA’nın itici gücü haline gelirken, Almanların uzay programı hakkındaki efsanelerin de canlı kalmasını sağladı.
Neufeld, “von Braun ve yanındaki bazı önemli isimler, Nazi yönetimi altında çalışırken aslında kafalarında yatan asıl konunun uzay olduğuna dair yanlış bir izlenimin yayılmasına neden oldular… Birçoğu silah projelerini açıkça destekledi, hatta bazıları çok hırslı Nazilerdi. Ancak savaşın ardından eski kimliklerinden uzaklaştılar” diyor.
Alman bilim adamlarının gerçekte neyi savunduğu, müttefikler arasında onların “iyi ve kötü Naziler” olarak ayrılmalarına sebep oldu. Von Braun ve arkadaşları ilk gruba girerken, SS birliğinin komutanı Heinrich Himmler ve Auschwitz toplama kampında yaptığı deneylerle bilinen SS komutanı Josef Mengele, ikinci gruba giriyordu.
Neufeld, “von Braun bir uzay tutkunuydu… Feza onun umursadığı tek şeydi. Aynı zamanda sağcı bir milliyetçi ve Nazilere sempatisi olan bir insandı. Silah üretmek, onun için bir çelişki değildi. Hem savaşa hem de uzay keşfine hizmet edecek roketler yapabilirdi” diyor.
V-2 ROKETLERİ SAVAŞI KAZANAMADI FAKAT…
Almanlar, ilk V-2 balistik füzesini 3 Ekim 1942’de Almanya’nın Peenemünde kasabasında test ettiler. Walter Dornberger, başında olduğu proje için, “Uzay yolculuğundaki ulaşımı temsil eden yeni dönemin ilk başarısı” ifadesini kullandı.
Bir ton ağırlığındaki 14 metrelik dev V-2 roketleri, 5 bin 700 km hıza ulaşabiliyordu. Üç yılda 2 bin 724 İngiliz’in hayatına mal olan V-2’ler, Nazilerin teknolojik araştırmalarının maksadını açıkça ortaya koyuyordu.
V-2, nihayetinde Almanlara istediklerini veremedi. Neufeld, “Bu roket Sovyetler, ABD, Fransa ve dolaylı yollardan diğer müttefik ülkelere fayda sağladı. Uzaya yolculukta ise temel taşı oluşturdu” diyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, V-2, silah teknolojilerinin geliştirilmesinde kullanılmaya devam etti. Alman mühendisler, ABD ve Sovyetler arasındaki yarışta kıtalararası balistik füzelerin (ICBM) geliştirilmesinde rol oynadı. Dünya, her an patlayabilecek bir nükleer füzenin tehdidiyle yaşamak zorunda kaldı.
Nazilerin savaşı kazanması halinde, 1940’lı yıllarda uzay keşiflerinin başlamış olacağını savunanlar halen var. Ancak Neufeld, “bana kalırsa Almanların zaferi yaşansa bile uzayın keşfi uzun yıllar beklemek zorunda kalırdı… Savaş, havacılık veya başka bir alan olsun, her zaman teknolojik gelişmelerin öncülüğünü yapıyor. Fezaya seyahat, önüne geçilemez bir mevzu… Yine de hayata geçmesi çok uzun sürerdi” yorumunda bulunuyor.
Dr. SCHUMANN’IN UÇAN DAİRELERİ
Haunebu III Uçan Dairesi’nin bazı özellikleri:
Çapı: 71 metre
İtiş şekli: Thule –Takyonator 70 + Schumann Levitatörleri(zırhlı)
Kumanda Tertibatı: Mag-Feld –Impulser 4a
Sürat: 7000 km/saat
Mürettebat: 32 kişi
Silahlar: 4×11 cm KSK (Lazer Işın Topu) ve diğer konvensiyonel silahlar.
Dr. Schumann başkanlığındaki bir grup bilim adamının, Almanlar adına Andromeda Geraet denilen 139 m. Uzunluğundaki silindir şekilli puro tipli uzay gemisi tasarladıkları iddiaları hep gündemdeydi. Silindir şeklindeki bu ana uzay gemisi, Aralık 1944’e kadar plan ve eskizler halinde idi. Bu silindir şekilli ana gemi bir Haunebu II, iki tane Vril-1 ve iki Vril-2 uçandairesi taşıyacak şekilde planlanmıştı.
Vril-7 Gezegenlerarası Uzunmenzilli Uzay Gemisi’nin Teknik Özellikleri:
Çapı: 45 m.
Yüksekliği: 15 m.
İtiş şekli: Y-7/0 motoru + SM Levitatör E-24 V
Hız: Tak. 300000 km/sn. (ışık hızı) Normal kozmik antigravitasyon uzay uçuşu.
Işık hızının 3 katı = Tak.900000 km/sn. = Uzay üstü boyut kanalı uçuşunda kullanılan hız.
Mürettebat: 14 kişi
Vril-7’nin, Ocak 1944’de ilk boyut kanalı test uçuşuna çıktığı ve bir saat sonra, çok hasar görmüş bir durumda döndüğü iddia edilmişti. Yapılan araştırmalardan sonra bu hasarın, uzay gemisinin hücrelerinin zayıf yapılmasından kaynaklandığı anlaşıldı ve Vril-7 bir müddet dinlendirildikten sonra, hücreleri yenilenerek, bazı ilavelerle Nisan 1945’de SS’lere devredildi. Bu işlemden sonra Vril-7’ler, dünyadaki gizli taşıma işlerinde kullanıldı. Hem yapı, hem de itiş şekli olarak Vril-7, Vril-1’in oldukça genişletilmiş bir versiyonu idi. Fakat “Boyut Kanalı” yolculuğunu başaranın Vril-1 mi, yoksa Vril-7 mi olduğu kesinlikle bilinmemekte…