Lilay Koradan / lilaykoradan@gmail.com
Kadın Erkeği Nasıl Etkiler?
Marcel Chantel, “Bazen bir kadının çekici güzelliği, zekası ve cazibesi karşısında bir insan adeta şapşallaşır.” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Buna aniden kopup gelen aşk denir. Fakat, kadın bu ilk hissi devam ettirmezse ortada sevdadan eser kalmaz. Kadın, üzerinde etki bıraktığını anladığı erkeği o etki altında tutmayı bilmelidir. Bunu yapamazsa her şey kendiliğinden söner, kadının güzelliği, cazibesi, çekiciliği suya düşer.”
Harvey de, “Erkekler, kadında bir parça gizem ve tılsım arar.” diyor.
Kadın, zekası, samimiliği, içtenliği ve sevgisi ile erkeği etkilemeyi ve bu etkiyi sürdürmeyi bilmelidir.
Konstand Benet, kadınlara seslenerek şöyle diyor:
“Neşeli olunuz, şen olunuz, güler yüzlü olunuz. Bir kadına yakışan budur. Neşeli ve müşfik bir kadın kocasını etkiler.”
Yapılan anketler de, erkeğin, kız ve kadınlarda önce canlılık, sonra cazibe, daha sonra da sadelik, zarafet, sevimlilik ve güzellik görmek istediğini göstermektedir.
La Fontaine, “Birbiriniz için daima yeni, daima başka olunuz.” der. Kimi kadın gülünce daha sıcak ve cazip görünür. Kiminin sesi, kahkahası, kiminin sessiz duruşu bir alım, bir sıcaklık katar ona. Kocasına kendisini sevdirmek isteyen ve aşklarını sürekli kılarak yuvasını korumak isteyen kadın bunları bilmelidir. Erkeğinin kendisiyle meşgul etmeyi bilen kadın, onu muhafaza etmeyi de biliyor demektir.
Dorothy Lamour, “Kadın cazibesinin en büyük sırrı, kadının bir parça muammalı olmasıdır.” diyor ve kadının erkek tarafından çekici olabilmesinin tahlilini şöyle yapıyor:
“Erkek, bir kadının yüzüne baktığı zaman düşüncelerini, arzularını gözlerinden hemen okursa kadının hiçbir cazibesi kalmaz.”
Bir İtalyan atasözü şöyle der: “Kadın sabırlı, erkek tedbirli olmalıdır.” En sıkıntılı dönemlerde bile sabrını ve metanetini korumayı, tatlı dil ve güler yüzünü eksik etmemeyi bilen kadın erkeğin gözünde daha da kıymetlenir. Ancak erkek kadının bu huyunu kötüye kullanmamalı, onu üzecek hatalardan ve ayıplardan sakınmalı, her daim tedbirli ve dikkatli olmalıdır.
Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı ilk bakışta sıradan bir kadın resmi gibi durur. Fakat bu tablonun yüzyıllardan beri erkekleri etkilemesinin bir sebebi olmalı. Bu kadının gözlerinde, gülüşünde tuhaf bir tılsım vardır. Ancak bunun ümitten mi, memnuniyetten mi, gizlilikten mi, yoksa kederden mi kaynaklandığı hâlâ anlaşılabilmiş değildir. İşte anlaşılamadığı içindir ki, bu tablo beğenilmiş, bugüne kadar şöhretini koruyabilmiştir.
Erkeğini muhafaza temek isteyen ve aşkına aşk katmak isteyen kadın süs, takı ve giyimine de özen göstermelidir. Süs, kadının güzelliğidir, takı ise onun büyüsüdür. Ancak kadın doğallığı hiçbir zaman elden bırakmamalı, aşırı süs ve şatafattan kaçınmalıdır. Çünkü erkeği tiksindiren, iten sebeplerden birisi de kadının her konuda aşırıya kaçmasıdır.
Amerikalı kadın uzmanı Reusse’ye göre renklerin dili var ve erkekler üzerinde bu dil son derece önemli. Şöyle diyor Reusse:
“Erkekler nar kırmızısını sever. Kızıl renk cinsel duyguları daha çok uyandırır. Bu renge bürünenler eş bulmaktan çok gönül eğlendirirler. Sarı dostluk, mavi ise tereddüt hissi verir. Siyah ürkütür. Menekşe yaşlı gösterir. Yeşil ve parlak kırmızılar erkeği çekmez. Genç kızları en fazla açan renk ise toz pembedir. Daha sonra beyaz gelir. Pembe cazibeyi artırır. Beyaz nazik, narin gösterir. Erkekleri en çok bu renkler etkiler. Fakat her şeye rağmen kadın, kendisine yakıştığına inandığı renkteki giysileri seçmeli, son kararı yine kendisi vermelidir.”
Kadın kılık kıyafetine de özen göstermeli, giysi seçiminde bir kimlik ve karakter oluşturmalıdır. Her yaşın kendine göre çekiciliği vardır ve kadın her yaşta güzel olmayı bilmelidir.
Erkeğin kalbine yerleşmek isteyen kadın dış görünümde olduğu kadar manevi olarak da güzel olmalıdır. Erkekte etki bırakan en büyük özellik, kadının iffet ve terbiyesidir. Yuvada erkeği en çok bu özellik etkiler. Kadının böylesi daima güzel ve sevimli olarak kalmakla beraber erkeğin kalbinde yer tutar. “Güzelliğin beş para etmez, şu bendeki aşk olmasa!” derken şair, aslında gerçek sevginin altını çiziyor ve erkeğin kalbine yerleşmeyi bilen bir kadının onun gözünde her daim ve herkesten güzel olduğunu söylüyor. Hırçın, şımarık bir kadının güzelliği zamanla can sıkar, soğukluk ve donukluk yaratmaya başlar. Kadına yakışan ise uysallığı, ağırbaşlılığı ve nezaketidir.
Erkek Kadını Nasıl Etkiler?
Ovidius kadını şöyle tarif ediyor:
“Kadın… O pek anlaşılır gibi değildir. O bir muammadır. O, bir hiç uğruna meşgul olur, sevinir, eğlenir, sevindirir, kızdırır, baştan çıkarır, etkiler, etkilenir. O, her yaşta çocuktur, oyalanmak, sevilmek, okşanmak ister. Tatlı sözlerle avutulmak ister. O, şeytanın kurduğu bir tuzaktır. Hayatı cennet de edebilir cehennem de… Onunla geçinecek olan yerinde emretmek yerinde söz dinlemek özelliğine sahip olmalıdır. Kimi zaman akıllı, çoğu zaman deli olmalıdır. O, ele avuca sığmaz, kovalanırsa kaçar, arzu ve hevesleri bitmez. İnat, kıskaçlık, kin intikam onun oyuncaklarıdır. O, erkeği büyüleyen bir sihir, neşe ve sarhoşluk veren bir saadet güneşidir. Sevgisiz yaşayamaz, aşk onu büyüler. İhmal edilmek istemez, tatmin edilmezse boş durmaz, gönülden gönüle koşar, aşkı, zevki kovalar. Kadın… Etkileninceye kadar belki üzer; fakat sevince de sevmesini bilir. Sevdiğine bütün gönlünü verir. Sevgide talihsizlik erkeği yaralar, kadını öldürür.”
Kadın kalbinin en iyi aldığı ses sevgidir. Başka kuvvetler onu belki oyalar; fakat onu yalnız aşk etkiler. Kadın hep sevilmek ve okşanmak ister. Onu öven, hislerini okşamasını bilen erkek gönlünü elde eder.
Dante, “Gözlerle eller sevgiyi hep yeniden tutuşturmazsa bu ateş kadında uzun zaman yanık kalmaz.” derken, bizdeki bir atasözünü ifade etmiş: “Gözden uzak olan gönülden de uzak olur.” Kadını etkilemede ilk adım, samimi bir yakınlık ve sıcak alakadır. Kadını etkileyen en önemli yaklaşımlardan biri de ona “Güzelsin!” şeklinde yapılacak komplimanlardır. Kadına güzelsin demekle bir bakıma her şey söylenmiş olur. Bu, onu en çok okşayan sözdür. Her kadın erkekten önce bu sözü bekler. “Güzelsin!” sözü, onun sevip duymak istediği, dinlemekten bıkıp usanmayacağı büyülü sözdür. Samimi bir his ve incelikle söyleyen bir erkek, kadını okşamış olur. Kadın, hislerine karşılık vermesini bilen, beklediği sırada kendisini tatmin eden erkeğe yakınlık duyar, kalbinde ona yer açar.
Kadın ne kadar anlaşılmaz ve gizemli görülse de erkek, davranış ve hareketleriyle, söz ve sohbetleriyle kadını büyüleyebilir; zekasıyla bu gizemli düğümü çözebilir.
Kadın, ister ki gönül vereceği erkek canlı, ateşli, ciddi ve samimi olsun. Erkeğin böylesi kadını etkiler. Kadın, manalı ve sıcak erkekten hoşlanır.
Kadın, gönül yollarından koşan erkeği sever. Baki’ye “Kadınları etkilemek nasıl olur?” diye sormuşlar. Baki, “Gönlü alınan kadın etki altındadır.” demiş ve bunun böyle olduğuna yemin dahi etmiştir:
Güzeller mihriban olmaz demek yanlıştır ey Baki
Olur vallahi, billahi hemen yalvaranı görsünler
Sevdiği kadına her gün yalvaran, onun gönlünü almak isteyen adamın biri bunu duyunca Baki’ye gelir ve “Sen yalan yere yemin ettin.” der. “Ben her gün sevdiğim kadının gönlünü almaya çalışıyorum, yalvarıyorum; ama bir türlü gönlü olmuyor. Söyle bakalım yeminin nerede kaldı?” Baki güler: “Benim yeminim doğrudur” der, “Ben, kadına Hint altını gösterip yalvaran onu elde eder, dedim. Sen para göstermemiş, sadece ağzınla yalvarmışsın.”
Kadın, karşısında güçlü erkek görmek ister. Daha doğrusu erkekte güç ister. Bu da paradır, evdir, iyi bir geçimdir. Maalesef kadının doğasında bu vardır ve gerçektir.
Kadın ve Erkeğin Birbirini Sevdiği Nasıl Anlaşılır?
Birbirini seven kadın ve erkek, birbirinin maddi manevi varlığını korur ve hep bu hisle çırpınır durur. His, hal ve hareketleri daima samimidir, daima inanç ve güven verir. Birbirlerini incitmez, birbirlerinin duygusunu okşamaktan zevk alırlar.
Öfkelenseler de sevgi, öfkelerine galip gelir. Kin nedir, bilmezler, hiç küs duramazlar. Birbirlerini görmeden edemezler, buluşunca hiç ayrılmazlar. Birbirlerini esrarlı, güzel görür, his ve hayallerini doldururlar. Hayalleri ve zevkleri birdir. Mutluluk ve saadetleri baş başa kalmalarıdır.
Kadın ve erkeği birbirine bağlayan, hem de en kuvvetli hislerle bağlayan sevgidir. Bu aşk bağı, özellikle evlenecekler arasında belirgindir. Peki bu bağ ve yakınlık nasıl oluşur? Ya hissi olarak başlar, ya da kendiliğinden hayat bulur. Bu yakınlık, kadın-erkek arasında bir dostluğa, bir doğal anlaşmaya doğru gelişir; birbirini daha yakından görmek, birbirinin duygularını anlama fırsatını verir.
Kadın ve erkeğin duygusal olarak birbirini tatmin edip edemeyecekleri, birbirlerine gerçekten aşık olup olmadıklarını anlamanın yolu bir müddetlik birlikteliklerden geçer. Elbetteki bu birliktelik aşkın mahremiyeti içerisinde samimi duygularla olmalı, kendini bilmek, kendinden geçmemek, sınırı korumak şartı ile yaşanmalıdır.
Bu tür birlikteliğe flört de denilir. Ancak flört çoğu kez yanlış anlaşılmaktadır. Flörtte yeşeren aşk, her zaman için ince duygularla beslenmeli ve korunmalıdır. Cinsi zevkler, aykırı yaklaşımlar ise başta öyle sanılsa da aşk değildir, bu hislerin tuzağına düşmemek gerekir. Flörtte aşk perdesi zevk perdesine dönüşmemelidir.
Bazı erkekler vardır ki, flört döneminde kızdan zevk arzu eder, aşk bekler. Onunla şakalaşır, karşılığını görmek için onu zorlar. Arzusuna da kavuşunca bu defa kızı ayıplar, başından atmak ister. Erkek kokladığı çiçekten aldığı zevkle doyar, sonra başka bir renk, başka bir çiçek arar. İki önce kızda bulduğu esrar, onu çeken cazibe, bağ ve düğümler artık çözülmüştür. Şimdi başka bir cazibe, daha çekici ve gizemli bir düğüm ister. Başka bir aşk kovalar. Bu yüzden erkeklerden ziyade kızlar, flört esnasında gerçek aşkın varolup olmadığını tespit etmeye çalışmalıdırlar. Oluşan yakınlığın cinselliğe dayalı aşk mı, yoksa duygulara dayalı aşk mı olduğunu başından kestirmek, hüsrana uğramanın
Erkeğe Aşk Hissi Verilmeli; Ancak Onun Oyuncağı Olunmamalı
Flört bir keyif oyunu olunca, kız-kadın belki bir eğlence bulur ama koca bulamaz, idealinden olur. Sevdiği erkek eline geçer, fakat onun olamaz.
Flörtteki aşk nedir? Veya nasıl olmalıdır? Flört, erkeği oyalar, onu avutur. Bu his oyunlarında kimi erkek ele geçer, çok defa da ele girmişken kaçar. Flört sahnesi, duygusal bir renk almalıdır. Kızlar bunları bilmeli ve ona göre duygu yolunda zevk adımlarını ölçe ölçe atmalıdır. Bu yolda sevimli, ciddi ve samimi olmalı. Anlattığımız durum aksi ve soğuk olmak demek değildir. Ne kendinden geçecek kadar bu zevke kendini vermeli ne de aşk duygusunu öldürecek kadar donuk olmalıdır.
Kadın demek, aşk ve duygunun gizemi ve düğümü demektir. Bu gizem ve düğüm sınırsız bir şekilde açığa çıktığında olayın büyüsü bozulur.
“Aşk, ahlâktır; sevgi kutsallıktır. Ahlâk ve kutsallığa sürülecek bir leke aşkı ve sevgiyi öldürür.” diyen eğitimci yazar Ömer Faruk Reca, aşkı ve sevgiyi yorumlarken şunları anlatıyor:
“Sevgi ve aşk, evlenildiğinde değer kazanır. Sevgi ve aşk, evlenilecek yuvaya mutluluk getirir. Evlilikte yapılması gereken davranışlar, evlilikten önce yapıldığında mutsuzluk ve ayrılık yaratır. Aşka ve sevgiye inanan herkes bunların kutsal değerler olduğunun farkında olmalıdır. Sevda denilen kitapta çevrilen son yapraklar, hep açılan ilk yapraklar gibi olmalı değil mi? Bu sayfaların renginin solması aşka ve sevgiye verilecek kutsal değere bağlıdır.”
Sevgi Nasıl Muhafaza Edilir?
Aşkın cazibesini ve büyüsünü muhafaza edebilmesi için birbirini sevenlerin arasına negatif akımlar karışmamalı. “Aramıza kara kedi girdi” benzetmesi söz konusu negatif akımları ifade etmek için yapılır. Böyle bir durumda sevgi bağları gevşer. Birbirine aşık olup evlenme planı yapan bazı insanlar bu durumlarını “ince iş” diye niteler ve kimseye söylememeyi, ketum davranmayı tercih ederler.
Aşıkların arasına giren negatif elektrik dalgaları sevgiyi gevşetmekle kalmaz, tamamen ortadan kaldırabilir. Tıpkı güzel ve ilahi rüyaların ulu orta yerlerde söylenmemesi gerektiği gibi, güzel ve temiz aşkların da herkese açılmaması gerekir. Nazar denilen gerçeklik dikkate alınmalıdır.
Nasıl ki çok kuvvetli bir ışık karşısında, küçük bir ışık karanlığa gömülürse, bir aşk dalgası da kendisinden daha büyük negatif dalga karşısında küllenebilir. Bir kadın, erkeğini kaybetmekten, bir erkek de sevdiği kadını kaybetmekten korkar. Bu korkuyu yenmenin yolu da çiftlerin kendilerini huzursuz hissettikleri negatif ortamlara girmekten mümkün olduğunca kaçınmaları; böylelikle kötü bakışların, kötü niyetlerin yolunu kapamaları gerekir.
Kaynak: KisiselGelisim.Co