KİM KİME AŞIK OLUR?

0
971

Lilay Koradan

www.gencgelisim.com

Evli çiftlerin birbirlerine ne kadar benzedikleri dikkatinizi çekti mi hiç? Son araştırmalar, insanların kendi ebeveynlerine benzeyen birer eş seçmek istediklerini gösteriyor. Kadınların tercihi, babalarına benzeyen erkeklerden yana olurken, erkekler, rüyalarının kadınında annelerini görebilmek istiyorlar. Scotland St. Andrews Üniversitesi’nde bilişsel psikoloji uzmanı David Perrett yüzü çekici yapan etkenleri incelemiş. Belli bir kişinin yüz ifadesini başka bir yüze uyumlu bir şekilde adapte eden Bilgisayarlı Morphing sistemini kullanarak öğrenciler arasında bir deney yapmış. Öğrencilerin kendi yüz imajlarını alarak karşı cinsten bir yüze yerleştirmiş. Bundan habersiz olan öğrenciler, kendilerine gösterilen bu fotoğraflar arasından kendi imajlarının kullanıldığı fotoğraflardaki yüzleri tercih etmişler. Resimdekinin kendileri olduğunu anlayamasalar da, bildikleri şey, gördükleri yüzden hoşlandıklarıymış. Perrett’in ileri sürdüğüne göre kendi yüzlerimizi çekici buluyoruz; çünkü kendi yüzümüz, çocukluğumuzda sürekli olarak baktığımız iki kişiyi anımsatıyor bize: annemizi ve babamızı…

Pek çok araştırmanın gösterdiğine göre erkekler özelikle simetrik yüzlü, yani yüzünün sağ yarısı diğer yarısıyla olabildiğince özdeş olan bayanları tercih ediyorlar. Kadınların simetri tercihi ise erkeklerdeki kadar yoğun değil. Bayanlar genellikle erkeklerin statüsünü önemsiyor ve baskın, özgüveni yüksek erkeklerden daha çok hoşlanıyorlar. Başka bir teori de, elde etmesi diğer insanlar için zor, ancak bizim için kolay görünen insanlara daha fazla eğilim duyduğumuzu öne sürüyor.

Araştırmaların şaşırtıcı bulgularından biri de çiftlerin bazı organlarının büyüklüğü arasında belli bir oranını göze çarptığı yönünde. Adı geçen organlar ve vücut bölümleri şunlar:

Akciğer volümü

Orta parmak uzunluğu

Kulak memesi ve kulak büyüklüğü

Boyun ve bilek çevresinin uzunluğu

Vücudun metabolik hızı

Bu Kalp Kimi Severse Güzel Odur!

Aşkın kuvvetli bir cazibe alanı olduğunu söyleyen Madam Simpson, aşkın gücüyle ilgili başından geçen bir öyküyü anlatmıştır: “Ben güzel bir kadın değilim. Fakat kral bana tüm davetlerde hep iltifatlarda bulunur. Bir gün, ‘Çok güzel bir kadını kralın davetlerinden birine getireyim de kral kadın görsün!’ diye içimden geçirdim. Sonra arkadaşım olan bu çekici kadınla kralın davetlerinden birine katıldık. Fakat kral yine sürekli bana dönük olarak konuştu. Yanımdaki çekici kadına dönüp bakmadı bile.

Krala sordum: ‘Sayın Kralım, harikulade bir kadın değil mi?’ Kral ise:

‘Öyle mi? Görmedim!’ diye cevap verdi. Orada anladım ki gönül kimi severse güzel odur.”

Miss Maksuel, Bayan Simpson’la ilgili olarak şunları söylüyor:

“Madam Simpson pek güzel bir kadın değildi; fakat çok şirin ve sevimli, her daim neşeli, bülbül gibi şakıyan ve bütün sevimliliği de işte bu neşesine ve güler yüzlülüğüne bağlı olan bir kadındı Simpson.”

Erkek Hangi Kadını Sever?

Erkek,

Manalı, içli ve sevecen olan,

Her halinde başka bir güzellik ve incelik taşıyan,

Söyledikleri ve davranışları heyecan veren,

Temiz ve güler yüzlü olan,

Kendisini gülerek ve içten karşılayan,

Uysal olan ve susmasını bilen,

Tatlı günde, acı günde kendisiyle beraber olan,

Arzu ve isteklerinde aşırıya kaçmayıp ölçülü olan,

Kendisini kıskanan,

Edepli, anaç ve merhametli kadını sever.

İnsan Nasıl Sever ve Sevilir?

Sevilmek isteyen sevmesini bilmelidir. Tıpkı merhametli olmayanın merhamet bulamayacağı gibi sevgi de tek taraflı olmaz.

Sevgiyi dokuyan ve işleyen özellikler incelik, zarafet, içtenlik, dürüstlük ve zekadır. Bu niteliklere sahip kişiler aşkın en kuvvetli büyüsünü yakalamışlar demektir. Aşk yalnızca sevene güler. Sevmeden sevilmek isteyenler aşktan uzaklaşmıştır. Gönüllerin görünmeyen anlaşma yolları hiç kuşkusuz ki sevgi ve aşktır. İnsan sevildiğini anlayınca, sevenine karşı içten bir saygı ve zafiyet içerisine girer.

İnsan sevdiği zaman kendi benliğini sevdiğinde bulur. Sevilenin neşesi onu da neşeye, hüznü onu da hüzne boğar. Onsuz bedeninin de ruhunun da bir parçası kayıptır. Varlığı sevilenle bütünlük bulur, tamamlanır. Aşık olan kişi, maşukuyla karşılaşmadan önce nasıl yaşadığına, onsuzluğa nasıl tahammül ettiğine şaşar kalır. Onu tanıyana dek aslında hiç yalamadığını, yalan sevgilere tutulduğunu, zaman öldürdüğünü düşünür. Onsuz geçen yaşam bir kayıptır, varlık değil yokluğun ta kendisidir. O geldiğinde gerçek anlamda soluk alıp vermeye başladığını, öncesindeyse soluklarının bedenini yürütmekten başka bir işe yaramadığını keşfeder.

İnsan sevdiğinde, sevilmeyi umacaktır elbette. Kalbinden yayılan tatlı ve biraz da hüzünlü duyguların sevdiğinin bedeninde de anlam bulmasını, bir manaya kavuşmasını, kıymetlenmesini ve yankılanıp kendisine dönmesini bekler. ‘Seviyorsam, sevilmeyi de hak ediyorum’ diye geçirir içinden. Artık tasası aşkına karşılık bulmak, kendi bedeninde vücut bulan sevdasını karşıdaki bedene de ulaştırabilmektir. Aşkına cevap aldığındaysa artık bütünleşmiş, kalbi feraha ulaşmış, bedeninde ve ruhunda hissettiği o meçhul yarım da artık tamamlanmıştır.

Büyük aşklar birden parlar. Bazen ölmez yaşar, bazen de çabuk geçer. Fakat birbirini anlayan, samimiyet ve dostluğa dayanan sevgiler, kül altındaki kıvılcımlar gibi için için yanar.

Sevmek güzeldir de önemli olan bu sevgiyi doğru şekilde ifade edebilmek, karşımızdakine onu sevdiğimizi hissettirebilmektir. Bunun yolu da paylaşmaktan ve fedakarlıktan geçer. Yazar, Guy de Mauppassant sevgiyi anlatırken şunları söylüyor:

“Sevebilmek için seven daima vermeli. Hep vermeli. Her şeyi… Hayatını, düşüncesini, vücudunu… Nesi varsa hepsini vermeli, bütün varlığını ortaya koymalı. Ve daha fazlasını verebilmek için çırpınmalı.”

Sevgide zeka var mıdır? Elbette vardır. Özellikle duygusal ve ruhsal zeka sevgiye giden tünelde yolunuzu aydınlatır. Duygusal ve ruhsal zekaya sahip bir insan etrafına olumlu enerji yayar. Böylece etrafının güven ve sempatisini kazanır. Zekası ile sevdiklerinin zayıf ve ince noktalarını bulan aşıkların sayısı az değildir. Bu yolda kadın ve erkek, birbirine susadığı zevk dileklerini verme zamanını bilmelidir.

Sevip sevilmek için karşılıklı anlayış gereklidir. Fedakârlıklar insan benliğini öldürmez, bilakis coşturur, canlandırır. “El öpmekle dudak aşınmaz.” diyen atalarımız ne kadar da doğru söylemiş. İncelik ve fedakârlık ulu ve yüksek bir benliktir. Sevgiyi ince ince dokuyarak kalbe ulaşan yol, sevgililerin birbirinin hoşlandıkları yollarda birlikte koşmalarına bağlıdır.

La Fontaine, “Birbirinize sonsuza dek açılmak istiyorsanız birbirinizin sevgilileri olunuz.” derken, aşkın tılsımını fısıldamaktadır. Aşk tatlı dil, güler yüz ister. Tatlı bir bakış, tatlı bir gülüş gönül yollarını açar.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız