Bir Motivasyon Terapisi

0
814

Kadir Akel

sinavcanavari@gmail.com

Şimdi sen, motivasyon da terapi de nerden çıktı diyeceksin. Deme lütfen! Sadece bana takıl. Hadi!

“İnsanın bir eşref saati vardır” derler atalar. Biz bu sözü şöyle çevirelim: “Çalıştığında daha iyi anlayacağın saat vardır.” Bir okumayla hafızana attığın bilgiler… Rahat öğrenirsin, unutmazsın. Bir de gerçekten çalışsan da iyi öğrenemediğin bir saat var ki sorma! Dön dön dur. Oku oku, tekrar oku. Olmaz bir türlü. Bilgiler beyin zarından içeri girmez. Şimdi ne mi yapacağız? En iyi anladığın saati bulacağız. Tabi hazırsan. Güzel. Hazır olduğuna sevindim.

Düşünmeye başla: Saat öğleden sonra dört. Eve geldin, karnın aç. Gözünün önünde pastırmalar, dönerler uçuşuyor. Kitabımı açayım dedin, biri midene ip bağlamış gibi mutfağa çekiyor. “Aç dolabı, götür iki tabak dolma, dünden kalan bir tabak baklava…” Kitap sayfası bile normal değil. Oktay ustanın yemek tariflerini yazmışlar sanki. Acilen annene söyle, yemeğini hazırlasın.

…Ve nihayet yemeğini yedin. O gün çok acıktığın için karnını tıka basa doldurdun. “Oh be, midem bayram etti valla. Şöyle bir geğireyi…” Şaka şaka. Göbeğin davul gibi şişti. Nefes almada zorlanıyorsun. Dersin başına otursan ne olacak ki, böyle tısıl tısıl. “Şöyle yarım saat kestirsem süper olacak” diye düşündün. Sakın ha! Bırak miskinliği. Giy spor ayakkabılarını. İn aşağıya. Yarım saat yürü. Miden bir fabrika gibi çalıştı.

…Bir saat sonra kendine geldin. Nihayet evdesin. Şimdi hazırsan terapiye başlayalım. Şimdi gözünü kapat. Gülmeyi bırak da dediğimi yap. Tamam, oldu. Sahi gözünü kapatırsan nasıl okuyacaksın? Okuduktan sonra yaparsın.

Beynini düşün; tozlanmış, bütün günün yorgunluğuyla kirlenmiş. Ağır yük çekmiş kamyon motoru gibi. Yorgunluk ağrısı hissediyorsun. Bugün arkadaşınla tartıştın, annende bilmediğin bir gerginlik var. Yan komşun Elif teyzen yine işsiz kocasıyla tartışıyor. Tabak tencere sesi birbirine giriyor. Dışarıdan çocukların kahkaha sesleri geliyor. Ablan bir kadın programı açmış, iki zavallının ağlaşma sesleri… Çok önemli olduğunu düşündüğün telefonun şarjı bitmek üzere. Cırt cırt edip duruyor. Duvarında asılı duran, arkadaşınla bir anınızı gösteren resme dikkatle baktın, resimdekilerin suratının asık olduğunu fark ettin. İçindeki şeytanın “Bir an önce çık şu odadan” diye seslendi. Beynin iyice bunaldı, nefes almakta zorluk yaşamaya başladın.

Kaçan Korkak Olsun!

Kaçmak kolay gelebilir. Kaçan korkak olsun. Sanki şu anlattıklarım her gün olmuyor mu? O zaman ne yapmalı? İnadına durmalı. Gitmemeli. Yetmezmiş gibi anti sosyal Fırat’ın pitbulu havlayıp duruyor. Eee, dediğini duyar gibiyim. Bu sesler hep olacak. Seslerin formatı değişecek, sahnesi değişecek ama her zaman olacak. Kim dağ başında yaşıyor ki! Gerçi dağ başında da başka sesler duyarsın. Tabi eğer duymak istersen!

Nerde kalmıştık? Kirlenmiş bir beynin vardı. Toros dağlarının çiçekleri arasındaki nadide pınardan alınmış, bir sürahi billur gibi su getirdim. Alıp beynine döküyorsun. Şırıl şırıl su, beynini tertemiz yıkadı. Ne toz kaldı ne kir. Yağmur sonrası güneşte pırıl pırıl parlayan bir kuşburnu çiçeği gibi oldun. Zihnin duru bir göl gibi oldu. Derin derin nefes alıyorsun. Artık hiç yorgunluk hissetmediğini düşün. Sabah yatağından yeni kalkmış gibi dinçleştin. Başının ağrısı da kalmadı. Göz damarların zonklamıyor.

Elif teyzen de sürekli abartıyor zaten, her gün tartışıyor. Arkadaşınla okulda yaşadığın problem çok küçüktü, yarın gider konuşur, tatlıya bağlarsın. Telefonunun şarjı tamamen bitti. Annen sana sesleniyor: “Yavrum çay ister misin?” Gözünü aç ve duvardaki resme bak. Dikkat et, sen güldüğün için resim de sana gülümsüyor.

Şimdi tebessüm et. Gülümse güne. Gülümse yorgunluğu yendiğin için. Şimdi hazırsın. Neye mi? Tabi ki çalışmaya. Hadi kolay gelsin!

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız