“Şu soruyu sormak isterdim. Sinemada bir fikri olmak ne demek? Eğer biri sinema yapmayı umuyorsa bu ne demektir? Ama bir fikri olmak ender bir olaydır. Neredeyse bir tür bayramdır. Ve bir fikri olmak, genel olarak bir fikre sahip olmak demek değildir. Bir fikir her zaman bir şeylere adanmıştır. Bir fikir bazen resimde, bazen romanda, bazen felsefede, bazen bilimde bazen de sinemada olabilir.”
“Şu soruyu sormak isterdim. Sinemada bir fikri olmak ne demek? Eğer biri sinema yapmayı umuyorsa bu ne demektir? Ama bir fikri olmak ender bir olaydır. Neredeyse bir tür bayramdır. Ve bir fikri olmak, genel olarak bir fikre sahip olmak demek değildir. Bir fikir her zaman bir şeylere adanmıştır. Bir fikir bazen resimde, bazen romanda, bazen felsefede, bazen bilimde bazen de sinemada olabilir.”
“Fikirler gizli güç kaynaklarına benzer, bu yüzden ifade edildikleri tarzlardan ayırt edilemezler.”
“Genel olarak bir fikrim olduğunu söyleyemem. Her zaman bildiğim bir tekniğin içinde, mesela sinemada, bir fikrim olabilir.”
“Kavramlar elde hazır olarak bulunmazlar. Bir yerlerden bir filozofun gelip, onları alıp kavramasını beklemezler. Kavramların yapılmaları, imal edilmeleri gerekir.”
“Sinema yapanlara sinemayı nasıl yapmaları gerektiğini söyleyemem. Bu kısır bir şey olur. Sinema yapanlar, hareket blokları icat ederler. Sinema hareket blokları kullanarak öyküler anlatır. Resim çizgi-renk bloklarıyla öyküler anlatır. Müzik ise seslerle öyküler anlatır.”
“Yaratım yalnızlıkta gerçekleşir; ama birilerine bir şey söylemek, bir şeyleri paylaşmak her zaman mümkün.”
“Sinema başka disiplin alanları ile ortak bir takım fikirler paylaşabilir. Romanda mükemmel olan bazı fikirler, sinemada da mükemmel fikirler olabilir. Fakat sinemadaki fikirler sinematografik fikirlerdir.”
“Bir romanın bir filmle yakınlığı olabilir. Sinema da romanın sahip olduğu fikirlere sahip olabilir.”
“Bir şey hatırlatayım. Dostoyevski’nin kahramanları çoğu zaman şaşkınlık verici insanlardır. Genel olarak çok tedirgin, hareketli ve acelecidirler. Sürekli sevdiklerinden bahsederler. “Sevdiğim kız Tanya. Başı belâda, yardım istiyor. Yardımıma ihtiyacı var. Yoksa ölecek.” Kahramanımız hızlıca sokağa iner. Sonra da aniden köşe başında bir arkadaşıyla veya ezilmiş bir köpekle karşılaşır. Sonra da her şeyi unutuverir. Tanya'yı bütünüyle unutur. Sonra başka bir arkadaşıyla karşılaşır. Onunla çay içmeye gider. Sonra yine aniden Tanya beni bekliyor, gitmeliyim der.”
“Dostoyevski’nin kahramanları hep bir aciliyet hali içinde olan tiplerdir. Ama hep acil olan bir sorun daha vardır.”
“Sanat bir iletişim değil, ölüme karşı bir dirençtir. Sanat bilgi vermez. Sanat bir enformasyon türü değildir.”
“İşte Bach'ın müziği, Rönesans sonrası kurumsallaşmış kilise müziğiyle onun karşıtı profan, dünyevi müziğin seslerini bastırmaya çabalayan bir çığlıktır: Defolun! İkiniz de çekip gidin! der”
“Tarkovsky'yi çok özlüyorum. 54 yaşında iken vafat etti. Genç yaşta vefat etti. Bana çok parlak gözlerle bakardı. Bakışlarındaki hayranlığı asla unutmayacağım. Hayata ve sinemaya dair çok ortak düşüncelerimiz vardı. Kişiliklerimiz biraz farklıydı, farklı eğilimlerimiz vardı.”
“Biz Tarkovsky ile birçok meseleyi konuşurduk. Sinemanın bir şeyi anlatmaya kalkışmaması konusunda hemfikirdik. Sinema bir şeyleri anlatmak için kullanılacak bir araç değil. İnsanlar onun içeriğini istedikleri gibi hissetmeliler. Sinema bir çok yoruma açık olmalıdır. Tarkovsky asla bir şey açıklamazdı. Onun doğrudanlığlı muhteşemdi.”
Akira Kurosawa
Akira Kurosawa dördü kız, dördü erkek olan 8 kardeşin en küçüğü olarak 1910 yılında Tokyo'da doğdu. Babası bir ortaokulda müdür olarak görev yaptı ve samuray savaşları üzerine araştırmalar yaptı. Sinemaya 1936'da senaryo yazarı olarak girdi. Bu sırada resim ile uğraşıyordu.
İlk çıkışını 1950'de yönettiği Rashomon filmi ile yaptı. 1951'deki Venedik Film Festivali'nde En İyi Yabancı Film Oscarını alan Rashomon, yönetmenin adını dünyaya duyurduğu ilk flim oldu.
“Run” ve “Düşler” adlı flimleri yönetmenin en iyi filimleri arasında yer alır. Büyük Usta 6 Eylül 1998'de hayata veda etti.
