Kadın Erkeği, Erkek Kadını Niçin Anlamaz ?

0
883

Çağan Irmak’ın Issız Adam’ını bayan arkadaşlarımızın gözyaşları içinde seyrettik. Filmi seyretmeden önce bayanlardan çok erkeklerin seyretmesi gereken bir film olduğu ısrarla, üstüne basa basa söylendi. Çağan Irmak nedense şöyle bir intiba …

 

 

 

 

Yazar : M. Abdullah YILMAZ  
ayilmaz67@yahoo.com  

Çağan Irmak’ın Issız Adam’ını bayan arkadaşlarımızın gözyaşları içinde seyrettik. Filmi seyretmeden önce bayanlardan çok erkeklerin seyretmesi gereken bir film olduğu ısrarla, üstüne basa basa söylendi. Çağan Irmak nedense şöyle bir intiba bırakmış bende: “Çağan Irmak’ın imzası varsa seyredilmeye değer.” Şimdiye kadar yanılmadım, birçok kimse gibi.
Issız Adam’ı seyretmem, bugünlerde sancısını çektiğim doğmak üzere olan kitabım “Dilin Karakutusu”nu bitirmek üzere olduğum döneme rastlaması özellikle iletişimin en can alıcı noktası olan kadın-erkek iletişimi üzerinde durduğumuzda bir kere daha anladım ki çok haklıyım. Ben kişisel gelişim uzmanı olmadığım için rahatlıkla söyleyebilirim. Normal şartlar altında bir kadının erkeği anlaması ya da bir erkeğin kadını anlaması mümkün değildir. Cümleyi değiştirelim: Bir kadının bir erkeğe bir şeyler anlatması ya da bir erkeğin bir kadına bir şeyler anlatması mümkün değildir.
Şimdi cümlelerin sertliği karşısında irkildiniz. Çok acımasız geldi. Ya da hele bugünlerde kadınlarla iletişim sorunları olan bir erkekseniz veya erkeklerle iletişim sorunları olan bir bayansanız: “Valla doğru söylüyorsun. Ne kadar da haklısın.” dediğinizi duyar gibiyim. Peki, karşı cinsi anlamak için ne yapmak gerekir? Aslında bu sorunun cevabı çok basittir. Karşı cinsi anlamak diye bir şey yoktur. Kadın ya da erkeği anlayabilmeniz için sizin karşı cins olmamanız gerekir. Yani bütün sorun/çözüm “karşı” sözcüğünde gizli.
Şimdi bu beraberinde neyi getiriyor. İş çok ciddileşecek ve şu anda hem bayan okurlarım hem erkek okurlarımın ne demek istiyorsun dediklerini duyar gibiyim. Evet, söylemek istediğim Eşcinseller, hem kadını hem de erkeği çok daha rahat anlayabilirler. Ya da hem kadınlara hem de erkeklere dertlerini çok daha rahat anlatabilirler. Kadının erkeği, erkeğin de kadını anlaması mümkün değildir. Her iki tarafı da anlayabilmek için eşcinsel olmak gerekir. Niçin?
“Dilin Karakutusu”nda üzerinde durduğumuz konu: “İletişimde Etkili Dil Kalıpları”. Yani dili, felsefeyi, sosyolojiyi, psikolojiyi bir araya getirdik ve birçok teknik çıktı karşımıza. İletişimin doğuştan kazanılan bir yetenek olmadığını, öğrenilebilir bir davranış olduğunu ortaya koymaya çalışıyoruz. İnsanların beklentileri ile emeklerini bağdaştırmak ve işlerine çok yarayacağına inandığımız uygulamalarla pekiştirmeye çalışıyoruz bu tezimizi.
İşte bu kitaptaki tekniklerden biri de “empati” üzerine. “Kişinin kendini ……. yerine koyma sanatı.” da diyebiliriz bir anlamda. Gel gelelim, bir kadının kendini bir erkeğin yerine koyabilmesi ya da bir erkeğin kendini bir kadının yerine koyabilmesi ne kadar mümkündür? Mevlana’nın tespitini de hatırladığımızda "Ne kadar çok şey bilirsen bil, anlatabildiğin karşındakinin anlayabildiği kadardır." bir bakıyoruz ki elimiz kolumuz bağlanıyor.
İşte Issız Adam’la bu yazının bağlantısı da bu noktada… Filmi seyrederken, kadın erkek ilişkilerini anlatan birçok film gözümün önünden geçti. (“Bir film şeridi gibi geçti.” deyimini kullanamamak bana garip geldiği için parantez içinde de olsa paylaşmak istedim.) Gördüm ki birçoğu ya bir erkeğin sorunlarını çok iyi ele almış ve bunları irdelemiş ya da kadının sorunlarını ele almış ve kurcalamış ama aynı filmde hem erkeğin hem de kadının sorunu bu kadar açık ve başarılı bir biçimde ele alınması işte beni hayran bırakan…
İnternette de sık sık karşılaşmışsınızdır: Kadınların erkeklerden istedikleri, Erkeklerin kadınlardan istedikleri, tarzındaki esprili maillere… Şimdi onları tekrar önünüze getirecek değilim ama şöyle bir hafızanızı tazelemenizi istiyorum. Hatırlayın. Kadınla erkek bazen sebze ile meyve kadar, sıvı ile katı kadar, yaş ile kuru kadar, görünürle görünmez kadar birbirinden farklıdırlar. Onun için kitaplar yazılır, “Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten”, “Erkekleri Anlama Kılavuzu”, “Kadınları Anlama Kılavuzu. “Erkekleri Tavlama Sanatı”, “Kadınları Tavlama Sanatı”… böyle onlarca kitap ismi geliyor aklıma. Gerçi bir tanesini açıp okuma şerefine nail olabilmiş(!) olmasam da vitrinlerde gördüğüm kadarıyla. Ama tahminimi söylemeden de geçemeyeceğim. Ticari bir kaygı taşımaları yanında espri konusu olmaktan öteye geçen var mı bu kitaplardan. Yanlış anlaşılmak hiç istemem. Aslında ilgi çekmenin bir yolu da popülize olmuş şeylere tepki göstermektir. Alışılmış yaklaşımların dışına çıktığını göstermektir her ne kadar çıkamasan da. İsimlerde oynama yapmaktır. Sloganlarla oynamaktır. Bunlar üzerinde pek durmak istemiyorum çünkü daha önce defalarca üzerinde durduğumuz konu olmasına rağmen sadece haklı olduğumuzu gördüğümüz ama eylem platformunda pek de işe yaramadığımızı anladığımız bir alan.
Şimdi aşağıda bir konunun hem kadın-erkek diyaloğunu hem kadın-kadın diyaloğunu hem de erkek-erkek diyaloğunu okuyacaksınız. Bazı bayan okurlarımız kesinlikle bir erkek kaleminden çıktığını söyleyecekler. Evet doğrudur, buna itirazımız yok. Ama asıl üzerinde durmamız gereken konu bu değil.  Önce bir okuyun.
Aynı konunun 3 değişik versiyonu:
1. Versiyon: Kadın / Erkek
 Kadın: Saçımı kestireyim mi?
Erkek: Olur.
Kadın: Ama kıyamıyorum.
Erkek: öyleyse kestirme.
Kadın: Canım değişiklik istiyor…
Erkek: O halde kestir.
Kadın: Bana akıl vermeyi bırak.
Erkek: Eğer nasıl hoşuma gittiğini bilmek istiyorsan, sana derim ki uzun saçlı. Bunu biliyorsun.
Kadın: Beni tanıdığında kısaydı..
Erkek: Ve sana tam olarak ne dediğimi hatırlıyorum:" Ne güzel olurdun uzun saçla".
Kadın: Ama herkes kesmemi söylüyor.
Erkek: Bu durumda kuaföre git, ve bırak uyuyayım lütfen. Bunu senden Allah rızası için istiyorum.
Kadın: Peki nasıl kestireyim? Kat kat mı yoksa perçemli mi?
Erkek: Kat kat.
Kadın: Bana yakışacağını sanmıyorum, çünkü saçım çok düz.
Erkek: Bırak perçemli olsun öyleyse.
Kadın: Çok yorucu.
Erkek: Yorduğu zaman tekrar kestirirsin.
Kadın: O zaman asla uzatamam.
Erkek: Uzatmak istiyorsan kestirme güzelim.
Kadın: Bana güzelim deme!
Erkek:…………..
2. Versiyon: Kadın / Kadın:
1. Kadın: Ah şekerim saçını mı kestirdin? Ne kadar güzel olmuşsun!
2. Kadın: Ay sahi mi söylüyorsun? Ben pek emin olamıyorum. Ay çok mu kısa oldu acaba?
1. Kadın: Amaaan ne alakası var?  Benim yüzüm bu kadar geniş olmasa, aynı kesimi ben de denerdim. Benim şu saçım klasik oldu artık, yeni bir modele hiç cesaret edemiyorum.
2. Kadın: Ay yapma Allah aşkına nesi varmış yüzünün? Bak şöyle şuralarından kat verdirsen, harika olur! Benim de boynum uzun olmasa aynı seninki gibi bir model yaptırırdım.
1. Kadın: Ah şekerim sen de bir âlemsin. Keşke benim de boynum seninki gibi olsa. En azından şu çökük omuzlarımın dikkat çekmesini engellemiş olurdum.
2. Kadın: Ayol sen ne diyorsun? Senin gibi omuzları olmasını isteyen bir sürü kız var… Giydiğin her şey sana öyle yakışıyor ki… Bir de benim şu kısa kollarıma bak. Omuzlarım seninkiler gibi olsaydı, giydiğim bluzlar üstümde emanet gibi durur muydu?
3. Versiyon: Erkek / Erkek:
1. Adam: Saçını mı kestirdin?
2. Adam: Evet
1. Adam: Sıhhatler olsun abi!..
2. Adam: Sağol…
Gelelim konumuza:  “Issız Adam”ı seyrettiğinizde bu senaryo bir erkek tarafından ya da bir kadın tarafından yazılmış, bu filmin yönetmeni bir erkek ya da bir kadın demiyorsunuz. Bir insanın hem kadını hem de erkeği bu kadar iyi tanıması karşısında hayran kalmaktan başka çareniz yok. Bütün erkekler Alper gibidir, bütün kadınlar da Adadır, gibi bir gaflete asla düşmeyiz. Filmin kahramanlarının bütün insanları ifade etmesini beklemek de boşuna. Biz asıl anlatmak istediğimiz: Kadını, erkeği ve kadın-erkek ilişkisini ele alışı ile ilgilidir.
Art niyetli iseniz bu yazının insanları eşcinsel olmaya özendirdiğini bile söyleyebilirsiniz. Hatta yayın yönetmenimizin bazı yerleri kırpmasını bile isteyebilirsiniz. Belki de yayın yönetmenimizin bay mı bayan mı olduğunu bile bilme ihtiyacı duydunuz.
Amacınız iletişimde bir adım daha ileri gitmek ise anlamakta güçlük çekseniz dahi şu anda bulunduğunuz çerçevenin dışına çıkmaya çalışırsınız. Filmi seyrettiyseniz bağlantılarla ilgili ayrıntıları görmeye çalışırsınız. Bizim söylediklerimizle film arasındaki ilişkileri kurmaya çalışırsınız. Filmi seyretmediyseniz en kısa zamanda seyretmeyi düşünürsünüz. Ya da bunların hepsini bir tarafa bırakırsınız. Belki de gökkuşağının altından geçmeyi düşünürsünüz, bir dilek dileyerek…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız