Berke ve Sıla, on beş yıllık evliydiler. On beş seneye kucak dolusu mutluluk ve biraz da hüzün sığdırmışlardı. On bir yaşında Suzan adında bir kızları, yedi yaşında Fatih adında bir erkek çocukları vardı. Orta düzeyde ekonomik gelire sahiplerdi. Ev, iş, araba gibi konularda problem yaşamıyorlardı.
Her ailede olduğu gibi zaman zaman Sıla ve Berke arasında da problemler yaşanabiliyordu. Problem çözümü noktasında Sıla ve Berke’nin bir iyi bir de kötü özelliği vardı. İyi özellikleri; problemleri halının altına süpürmüyorlardı. Konuşarak, çözüme ulaşmak için çaba harcıyorlardı. Hem Sıla hem de Berke, düşüncelerini rahatça ifade ettikleri için olumsuz duygular beyinlerde ve yüreklerde birikip katmanlaşmıyordu. Kötü özellikleri ise yaşadıkları en küçük bir olumsuz hadisede, sadece o olayı irdelemek yerine birlikte geçen on beş senenin değerlendirmesini yapıp, on beş senenin kirli çamaşırlarını ortaya döküyorlardı.
Yaşanan mutlulukların anında değerlendirilerek rafa kaldırılması, meydana gelen tatsızlıkların daha da uzatılarak geçmiş zamana yayılması evliliği ciddi anlamda sarsmaya başlamıştı. Yine bir tartışma anında Sıla, on beş sene önce yaşanan problemleri dile getirince Berke, olaya farklı bir bakış açısı getirmek istedi. Sıla’ya döndü ve yeni bir şey bulmuş gibi heyecanla anlatmaya başladı:
— Hayatım, markete gidip alışveriş yaptığımızda ödeme yapmak için kasaya gelince, önünüzdeki ve arkamızdaki müşterinin aldığı ürünler ile bizim aldığımız ürünler karışmasın diye küçük ayraçlar koyuyorlar, gördün mü?
—Gördüm de bizimle ne ilgisi var, anlayamadım.
—Olmaz olur mu canım! Bugün bir konu üzerinde tartışma yaşıyorsak bu sorunu evlilik hayatımızın geneline yaymanın bir gereği var mı? Marketlerde müşterilerin aldığı ürünü birbirinden ayırmak için kullanılan ayraçları, biz de kendi evliliğimizde kullanabiliriz.
—Nasıl yani?
—Şöyle ki, bugün bir problem yaşıyorsak, evliliğimiz üzerine bir genelleme yaparak olumsuz düşünceleri tüm geçmişe yaymanın bize bir yararı yok. Sadece o an yaşadığımız problemi ele alıp sorunu çözmeye çalışabiliriz.
—İyi ama nasıl olacak?
—Başarılı bir öğrenci düşün! Bütün sınavlardan güzel notlar alıyor. Bir sınavdan düşük not aldı diye o çocuğun bütün öğrencilik hayatını kötüleyebilir miyiz? Elbette kötüleyemeyiz. Ortada bir gerçek varsa, öğrenci bir dersten düşük not almıştır, çalışırsa bir sonraki sınavda kurtarabilecektir. Dolayısı ile bir dersten başarısız olan bir öğrenciyi başarısız bir öğrenci olarak değerlendirmemiz yanlış bir davranış olur. Bizim de yaşadığımız olumsuz bir davranıştan dolayı ilişkimizi genel anlamda olumsuz olarak değerlendirmemiz yanlış olur.
Sağlıklı Davranış Biçimi
İnsanoğlu nankör olmamalı. “Kırk gün sırtında taşıyıp bir gün sırtından indirirsen, senden kötüsü olmaz.” ifadesi doğru değildir. Bu nedenle çevremizdeki insanlar hakkında bir değerlendirme yapmadan önce o kişinin olumlu yönlerini düşünerek konuşmaya başlamak, daha sağlıklı bir davranış biçimidir.
Çevremizdeki insanları değerlendirirken davranışlar arasına koyduğumuz ayracı kendimiz için de kullanmayı ihmal etmemeliyiz. Hayatın genelinde başarılı bir performans sergilerken, herhangi bir olayda başarısız olduğumuzda kendimizi suçlayıp, “Ben işe yaramazın tekiyim zaten, ben hayatta başarılı bir insan olamam” şeklindeki bir düşünce tarzı kendi kendimize yapacağımız en büyük kötülük olacaktır. Unutmamak gerekir ki, bir insanın kendisi hakkındaki kehanetleri gerçeklere dönüşür.
Mahatma Ghandi’den Kulağınıza Küpe!
Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür.
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür.
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür.
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür.
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür.
Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür.
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür.
*
Yusuf YEŞİLKAYA