Kendinizi Geliştirmek İster misiniz?

0
826

İçtenlikle davranan herkes, kendi içselliğini yansıtır yakınlarına… Neyi deneyimlemek istiyorsak ona yöneliriz; ancak çevremizde yaşanan olayların ve çevremizde yaşayanların etkileri de karışır adımlarımıza. Aldığımız olumlu katkılar, iyilerden gelir. İnsanları kesin çizgilerle iyi ve kötü diye yaftalamak doğru olmayabilir.

Bugün düşüncelerimizi hayata geçirirken geleceğimizi de oluşturuyoruz, geçmişe bırakacaklarımızı da… Bu nedenle, yaşananların muhasebesini yapıp, ders alıp “an”ın farkındalığıyla ve bilinçli seçimlerle yaşamayı öğrenebilmek, hayattaki en önemli hedefimiz olmalı. Hayatımızı planlarken, öncelikle kişisel gelişimimizin gerçekleşmesini sağlamak çok önemli… Sonuçta, ne ekersek onu biçiyorsak, “neyi, neden ekmek istiyoruz, neyi biçmeyi umut ediyoruz?” sorularının yanıtlarını araştırıp öğrenmeliyiz.

Kimi zaman iyi zannettiğimiz bir insan bilinçli ya da bilinçsizce bize zarar verebilir veya aslında kötü olduğunu düşündüğümüz birini yakından tanıyınca farklı olduğunu görebiliriz. Şu da bir gerçek ki, iyi ya da kötü dediklerimizi ne kadar tanıyor, kime ya da neye göre değerlendiriyoruz? “Fayda gördüğüm iyidir, zarar veren kötüdür.” denilir. Bir diğer genelleme de şudur: “Ben, beni nasıl görüyorsam, başkaları da beni ben gibi görsün.” Ancak ne yazık ki herkes kendi penceresinden baktığı için kendi bakışıyla görür bir diğerini. Sevdiklerimizin kusurlarını görmezden geliriz de sevmediklerimizin kusurları büyür gözümüzde. İşte bu noktada duygularımızın bakış açımızı ne kadar etkilediğini görürüz. Hırs, kıskançlık, arzu, güç mücadelesi, rekabet hissi, yenilgiye kapılma telaşı, karamsarlığa düşme ve korkularımız… İnsanı insan yapan duygulardır bunlar; ama insanlıktan çıkaran da ne yazık ki yine egoyu besleyen ve tutkuya dönüştüren, bu duygulardır. Hayata ve insanlara yaklaşımımızı duygular ve tutkular yönetmeye başlarsa, giderek içimizdeki karanlık yan daha çok açığa çıkar. Her yanlışta, daha çok beslenir ve güçlenir kötülük… Ne yazık ki insanı var eden dengeli duygular, tutkunun karanlık güçlerine esir olduğunda insan, içini aydınlatan ışığı çoktan yitirmiş olur ve tutkularının karanlığında yok olur gider. Bu olumsuzluklardan uzaklaşmanın yolu, kendimizi doğru eğitmek, bilgilenmek, yönlendirmek ve farkındalığı, bilinçli davranış geliştirmeyi öğrenmektir.

Hedeflerinize ulaşabilmenizi engelleyenlerden, cesaretinizi kıranlardan uzaklaşıp ilgi duyduğunuz alanlarda gelişim yolunu seçtiyseniz, okuma ve gözlem yapma yeteneğiniz de sentez ve analiz yeteneğiniz de gelişir. Bu safhada önemli olanı önemsizden ayırabilme yetiniz de artar. Sebep-sonuç ilişkisi, farklı disiplinler arasında bağ kurabilme yeteneği, sizi düşünce gelişiminde üst basamaklara taşır. Örneğin bir fizik kuramının edebiyata nasıl yansıdığını Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şiiriyle kavrayabiliyorsanız, yaratıcı düşünceye de ulaşabilirsiniz.

Bulut Atlası, bu konuları içeren ve bugüne dek izlediğim en etkileyici filmlerden biri. Filmden aklımda kalan birkaç cümle şöyle: “İnsan ana rahminden başlayıp ölene dek, kendi hayatının hâkimi değildir. Onun hayatı, başkalarının hayatlarıyla bağlantılıdır. Bugün yaşadıklarımız, geçmişte yaptıklarımızın sonucudur. İyilik yapan, iyiliklerle karşılaşır.” Filmin bir yerinde, parayı değil, kölelerin özgürleştirilmesi için mücadeleyi seçen damadına ve kızına, zengin köle tüccarı şöyle der: “Koskoca bir düzen var; siz yapacaklarınızla okyanusta sadece bir zerre olacaksınız…” Damadı ona şu sözlerle yanıt verir: “Okyanus da zaten zerrelerden oluşmuyor mu?”

Her yaptığımızın, her düşüncemizin evrende var olacağını, hayatımızın bir noktasında bizi bulacağını farkedebiliyor, bilinçli, doğru, kendimiz ve insanlık için yararlı seçimlerle hayatımızı oluşturmanın önemini kavrayabiliyorsak kişisel gelişimimizi de gerçekleştirmişiz demektir.

 

 

Özden Aykac

www.gencgelisim.com

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız