II. Abdülhamid, 1876’da tahta çıktığında, Abdülaziz devrinde hazırlanmış güçlü bir Türk donanması vardı. Bu donanma, İngiltere’den sonra, Fransa ile beraber dünyanın ikinci büyük deniz kuvvetiydi.
Bu donanma, 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı’nda Karadeniz’de hâkimiyeti sağlamış, ordumuza önemli destek olmuştu. Savaştan sonra donanma, Haliç’e çekilmişti.
1897’de Yunanistan’la savaş başlayınca donanma alelacele tamir edilerek üç filo halinde Çanakkale Boğazı’na gönderilmiş, fakat çürük çarık gemilerle denize açılmak sakıncalı görülerek donanma Nara Koyu’nda demirlemişti.
Donanmanın feci halini gören II. Abdülhamid, deniz kuvvetini canlandırmak için harekete geçmiş, eldeki gemileri tamir ettirmek için İtalya’ya, Almanya’ya, İngiltere’ye ve Amerika’ya göndermiş; yine bu devletlere yeni kruvazör, muhrip ve torpitobot siparişi vermiştir. Yine bazı gemiler, Haliç’te Ansaldo işçileri ve mühendisleri tarafından modernleştirilmişlerdir.
1907 sonlarında donanmanın mürettebat mevcudu 31.000 subay ve er, deniz piyadesi de 9.000 olarak görülmektedir. Fakat mürettebatın talim terbiye yapmak şöyle dursun denize bile çıkmadığı görülmektedir.
Abidin Dav’er, II. Abdülhamid’in, Sultan Abdülaziz’den dünyanın ikinci büyük deniz kuvvetini devraldığını ve Meşrutiyet devrine birkaç yeni gemi müstesna, bir enkaz yığını bıraktığını; II. Abdülhamid tahta çıktığında zırhlıya varıncaya kadar yapabilen tersanenin ise, esaslı bir tamir bile yapamaz hale geldiğini belirtmiştir. Aynı yazara göre, II. Abdülhamid devri Türk donamasının ve Türk denizciliğinin felâket ve çöküntü devri olmuştur. (Daha ayrıntılı bilgi için bakınız. Abidin Dav’er, İkinci Abdülhamit Devrinde Donanmamız, Resimli Tarih Mecmuası, Cilt:3, Sayı:29, Mayıs 1952. 1486-1491 ss.)
Sultan Abdülaziz devrinde ordu ve donanma büyük bir kuvvet haline gelmişti. Fransızlar ve İngilizler Osmanlı donamasından çekiniyorlardı. Sultan Abdülaziz’in orduyu ve donanmayı güçlendirme yoluna gitmesi, büyük devletleri telaşlandırmış ve bu girişimleri hayatına mal olmuştu.
Osmanlı Devleti donanmanın teknik bakımını yapacak güçte değildi. Donanma çağın şartlarına göre yenilenmemişti. Orduda yapılan düzenlemelerin boşa gitmediğini 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda gören II. Abdülhamid, sayı üstünlüğüne rağmen donanmadan istenen faydanın sağlanamadığını iddia etmektedir ve nedenini de şöyle açıklamaktadır:
“Çünkü bizim gemilerimizin hemen hepsinde İngiliz çarkçıbaşıları vardı. Bu, donanma İngilizler’in elindeydi demektir. Bu çarkçıbaşıların bazılarını muharebenin başında değiştirmek istediğimiz zaman, İngiltere elçisi saraya koşmuş ve bu teşebbüsün İngiltere’ye itimadımız olmadığı biçiminde yorumlanacağını açıkça söylemekten çekinmemişti. Öyleyse, bir donanmamız yok demekti. Çünkü bu donanma, hem Fransızlar’la, İngilizler’i bize düşman ediyor, hem savaşta bir işe yaramıyordu. Faydası olmayan, fakat mazarratı olan bir şeyi muhafaza etmek aklın icabı dışındadır. Donanmayı Haliç’e çektirdim ve böylece Fransız ve İngilizler’e, Akdeniz’de kendileri ile boy ölçüşmeye niyetimiz olmadığını anlatmış oldum. Gerçekten bu tedbir uzun süre İngilizler’i ve Fransızlar’ı bizimle uğraşmaktan uzak tutmuştur.” (İsmet Bozdağ, Sultan Abdülhamid’in Hatıra Defteri, 9. Baskı, Pınar Yayınları, İstanbul 1992. s. 72)
II. Abdülhamid, teknik ve ekonomik nedenlerden ötürü donanmayı Haliç’e çekmiştir.
Donanmayı ihmal eden II. Abdülhamid, orduyu devrin en güçlü ordularından biri yapmak için büyük çaba sarf etmiştir. Orduyu yeni silahlarla donatmış, yeni harp sanatına uygun olarak eğitimden geçirmiş, orduyu modernize etmek için Wander Golt’u İstanbul’a getirmiştir.
II. Abdülhamid, donanmayı ihmal edip orduyu güçlendirirken şu ihtimali hesap etmiştir hep: “Yarın kopacağını umduğum ve beklediğim savaşta denizlere hâkim devletle bir olursam, ordularım onun işine yarayacak, donanması da benim işimi kolaylaştıracaktı ve üstelik elimde, dövüştüğüm milletin harp oyunlarını çok iyi bilen bir ordum olacaktı.” (İsmet Bozdağ, Sultan Abdülhamid’in Hatıra Defteri, 9. Baskı, Pınar Yayınları, İstanbul 1992. s. 65) Sonunda II. Abdülhamid’in beklediği an gelmişti ama, O tahttan indirilmişti.
II. Abdülhamid’in Abdülaziz’in hal’inde donanma işe karıştığı için donamayı kızağa çektiğini iddia ederler. “Ben bir Padişahın iki parça gemi ile tahttan düşmeyeceğini herkesten fazla bilirim” diyen II. Abdülahmid, bu iddianın tamamen yalan olduğunu söylemiştir.
II. Abdülhamid, donanmayı gözden çıkarmamış, teknik ve ekonomik olarak modernize edilmesi zor olduğundan Haliç’e çekmiştir. Abdülhamid donanmayı gözden çıkarsaydı 1878 Ayastefanos Antlaşması’yla donanmayı ısrarla isteyen Ruslar’a verirdi. Ruslar İstanbul’a dayandıkları halde donanmanın Ruslar’a teslimini kabul etmemiştir.
Mehmet Bicik
www.gencgelisim.com