Aklını kullan!.. Bu sözü hepimiz hayatımız boyunca defalarca duymuşuzdur. Gerek büyüklerimiz, gerekse amirlerimiz bu sözü bizlere mutlaka söylemişlerdir.
Akıllı olmak ve aklını kullanmak arasında çok ince ve hassas bir çizgi vardır. İstediğiniz kadar akıllı olun, şayet onu kullanmayı bilmiyorsanız hiçbir işe yaramaz. Sadece aklınızdaki akılla kalırsınız, bunun size veya başkalarına hiçbir yararı olmaz. Bu her konuda böyledir; çok konuda bilgi sahibi olabilirsiniz, fakat bu bilgileri doğru zaman ve yerlerde kullanmadığınızda, sizde potansiyel bir güç olarak kalırlar. Bu yüzden şunu unutmamamız gerekiyor; şayet bir yerlerden bir yerlere gelebilmişsek, bu yer küçük veya büyük olsun, bir arpa tanesi kadar da olsa üretebiliyorsak ve şayet istersek, daha da iyi bir şeyler yapabiliriz demektir.
Evet, akıllı davranmalıyız, aklımızı kulanmayı bilmeliyiz. Bana bir müdürüm şöyle demişti: “Aklını kullanman lazım. Bak kızım, her zaman bir gözün kapalı olacak, diğer gözünü de kimi zaman açıp kimi zaman kapatacaksın.” Yani, yer ve zamanına göre davranacaksın, her şeyi görmeye kalktığın zaman başın beladan kurtulmaz. Gerçekten dikkate değer şeyleri görmeyi öğreneceksin. Bu demek değil ki, kör olacaksın. Ama başarılı olmak için detayları kaçırmamak, olaya hakim olmak gerekir. Şayet aklınızı doğru bir şekilde kullanabilirseniz, bunu başarabilirsiniz.
Bu söylediklerim için “Sanki çok kolay!” diyenlerinizi duyar gibi oluyorum. Tabii ki kolay değil, fakat inanın bana, çok zor da olsa sonuçta elde ettiklerinizin size verdiği mutluluğu ve hazzı yaşayınca zorluğu gözünüze hiç görünmeyecek. Akıl, insan vücudunu olumlu veya olumsuz yaptırımlara taşıyan kendi kontrolümüzdeki güçtür. Bu gücü doğru kullanmak ne kadar bizim elimizde ise, yanlış kullanmak da bizim elimizde öyle değil mi?
Aynı araba kullanmak gibi, direksiyonu ne tarafa kırarsak o yöne gider, dikkat etmezsek bir yere toslarız. Sonra ceremesini gene kendimiz çekeriz. Aklımızı kullanırken de, aynı böyle kendi direksiyonumuzu iyi düşünerek yönlendirmemiz gerekir. Tabii bu yönlendirmeyi de yaşayacağımız tecrübelerle daha iyi yapabiliriz.
Her hareketimizin başkaları tarafından hatta bizden daha akıllı insanlar tarafından gözlendiğini sakın unutmayın. Öyle ezbere konuşmayın! Akıllı davranın ve akıllı düşünün ki, kendinizi komik duruma düşürmeyin.
Bu söylediklerime örnek olacak bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir gün adamın biri öyle akılsız ve saçma sapan davranışlar sergiledi ki, o tuhaf tavırları nedediyle kendini çok komik duruma düşürdü. İşin garip tarafı bu vatandaş, kendini çok akıllı ve ne yaptığının farkında olarak nitelendiriyordu.
Son iki yıldır kendi beceriksizlikleri ve hataları yüzünden işini kaybetti sıfıra indi. Başını öyle içinden çıkamayacağı bir duruma düşürdü ki, ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Fakat kendisine sorsanız ondan daha akıllısı ve başarılısı yoktur. O her şeyi bilir. Kırk küsür yaşına gelmiş, taş taş üstüne koymayı bırakın elinde nesi var nesi yok yemiş birisidir. Yıllardır hep birilerinden destek alarak yaşamıştır. Pek de gururludur. Beyimiz kendisine yapılan iyilikleri de asla iyilik olarak kabul etmez. Yapılan iyiliklerin ise o hakkettiği için yapıldığını düşünür.
Hatta onca başarısızlıklarında da asla onun suçu yoktur. Hep birileri sebep olmuştur da, sorun yaşanmıştır. Milletin hiç başka işi yok da sanki onunla uğraşacaklar. Bilmiyor ki hep kendi kazdığı kuyulara düşüyor.
Milet arkasından gülüyor da o bunun farkında değil, neyse bu vatandaşla maalesef aynı ortamda çalışma şanssızlığına nail oldum. Neyse ben bu tip insanlara bulaşmam ve uğraşmam. Benim için vasıfsız ve başarısız insanlarla uğraşmak, zaman kaybıdır.
Fakat bu arkadaş ben kendisinden çok daha üst bir konumda ve sözü geçen bir insan olduğum için arkamdan hep benim onu engelledğimi söyleyip duruyordu. Hiç sesimi çıkarmıyordum. Arkamdan aklınıza ne gelirse konuştu, gene sustum. Neyse bu vatandaş dediğim gibi kendini içinden çıkamayacağı bir duruma soktu ve bunu da benim yaptığımı söyledi.
Güldüm geçtim. Hayır, kendini ne kadar değerli kılıyor ki, ben onunla uğraşacağım. “Sevda yaptı! Sevda benim işlerimi engelliyor!” diyerek söylendi durdu.
Evet size akıllı olun dedim ya, bu adam benim hakkımda söyleyip durduğu saçmaları aklı başında birine daha aktarmış ve o akıllı adam ne demiş biliyor musunuz? “Ya kardeşim madem bu kadın bu kadar kuvvetli ve bu adama bunları yapabiliyor; sen salak mısın? Neden bu kadının arkasından bu kadar konuşuyorsun? Neden kendine düşman ediniyorsun.” demiş.
Bakın işte, akıllı insan ve aptal insan arasındaki fark budur. Sizden daha kuvvetli insanları sevmeseniz bile onların dalına da basmayın! İnsanlık hali size zarar verebilirler. Ya da hırs yapın siz o insandan daha kuvvetli olun. Bu vatandaş kendini çok başarılı olarak görüyorsa, ya beni ya da kendinden kuvvetli bir başkasını alt edebilmeli değil mi? Hiç olmazsa kendini başka firmalara kanıtlayabilir ve oralarda başarı sahibi olabilirdi.
Hoş, ben bu vatandaşın hiçbir işini engelleyecek bir şey yapmadım. Zaten böyle bir şey tarzım değildir. Esasen, sağolsun kendisi ne bana ne de başkalarına kendisini tökezletme fırsatı vermedi. Kendi kendinin ayağını kaydırmayı öyle güzel beceriyordu ki, kimseye gerek kalmıyordu.
O kendisini bitirdi, biz de karşıdan seyrettik o kadar. Siz siz olun aptal olmayın! Çok akıllı olduğunu zannetmek en büyük aptallıktır, unutmayın!
Tüm bu anlattıklarımın temelinde akıllı olma ve aklını kullanmak yatıyor.
Sonuç olarak, ilk yapacağımız şey neymiş? Allah’ın bize vermiş olduğu aklı en iyi şekilde kullanmayı öğrenmek!.. Ya birileri de bizi yakalarsa!…