Sinemaya kaç yılında ve nasıl başladınız?
Sinemaya 1951 yılında, Erman Film Stüdyosu'nda, ağabeyim Orhan Atadeniz'in yanında kurgucu olarak başladım. Yönetmen olarak ilk filmimi 1963'te, Kurt Film Şirketi adına çektim. Adı, "Yüz Karası"ydı.
Türk Sineması'nın en ünlü kurgucularından Orhan Atadeniz'in kardeşisiniz. Orhan Atadeniz'in sizin sinema serüveninizdeki etkileri nelerdir?
Türk Sineması'nda Orhan Atadeniz'in yeri hâlâ doldurulmuş değildir. Orhan Atadeniz'in yanında yetişmem, elbette ki benim için büyük şanstır. Erman Film'in yaptığı "Damga" adlı filmin, bazı sahneleri flu olarak çıkmış ve filmin hiç iş yapmayacağı düşünülmüş.
Röportaj: İncilay ÖZDEMİR
Yılmaz Atadeniz Kimdir?
Yönetmen Yılmaz Atadeniz 1932 yılında İstanbul'da doğdu. Kabataş Lisesi'nden mezun oldu. Yönetmen Orhan Atadeniz'in kardeşidir. Sinemaya 1951'de montaj-senkron dalında çalışarak başladı. Bir süre yönetmen yardımcılığı yaptı. 1963'te "Yedi Kocalı Hürmüz" ile yönetmenliğe geçti. Filmleri arasında "Yedi Kocalı Hürmüz", "Dağların Oğlu", "Kovboy Ali", "Dağ Kanunu", "Öpme Sev", "Kadı Han", "Tatlı Melek", "Biyonik Futbolcu", "Kalleş Adam" var.
Kaynak: http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3512
Sinemaya kaç yılında ve nasıl başladınız?
Sinemaya 1951 yılında, Erman Film Stüdyosu'nda, ağabeyim Orhan Atadeniz'in yanında kurgucu olarak başladım. Yönetmen olarak ilk filmimi 1963'te, Kurt Film Şirketi adına çektim. Adı, "Yüz Karası"ydı.
Türk Sineması'nın en ünlü kurgucularından Orhan Atadeniz'in kardeşisiniz. Orhan Atadeniz'in sizin sinema serüveninizdeki etkileri nelerdir?
Türk Sineması'nda Orhan Atadeniz'in yeri hâlâ doldurulmuş değildir. Orhan Atadeniz'in yanında yetişmem, elbette ki benim için büyük şanstır. Erman Film'in yaptığı "Damga" adlı filmin, bazı sahneleri flu olarak çıkmış ve filmin hiç iş yapmayacağı düşünülmüş. Ağabeyim, filme gerekli sahneleri tespit etmiş ve "Gidin bunları çekin" demiş. Erman Film'de muhasebeci olarak çalışan Lütfi Akad, bu sahneleri çekmiş ve film inanılmaz bir iş yapmış.
Bildiğimiz kadarıyla "Yedi Kocalı Hürmüz" adlı eseri, sinemaya ilk olarak siz aktardınız. Bu filmle ilgili bir anınız var mı? Filmin negatifinin kayıp olduğu söyleniyor, doğru mu?
"Yedi Kocalı Hürmüz", Sadık Şendil'in ünlü eseriydi. Yapımcı Mehmet Arancı tarafından bana teklif edildi. Ben başrol oyuncusu olarak, o günlerde "Susuz Yaz" filmiyle büyük ün kazanmış Hülya Koçyiğit'i istedim. Fakat Mehmet Arancı, Suna Pekuysal'ı oynatmakta ısrar etti. Filmin negatiflerinin kaybolduğu maalesef doğrudur.
Yılmaz Güney'le birçok çalışmanız oldu. "Çirkin Kral" efsanesinin yaratılmasında ve yaygınlaşmasında etkin bir rol oynadınız. Yılmaz Güney Nasıl bir oyuncuydu?
Yılmaz Güney'le, ismimin yazıldığı on bir film çektim. Ayrıca, üç filminin de avantür sahnelerini ve finalini yönettim. Montajını yaptım. Yılmaz Güney oyunculuk yönünden dünyaya açılacak bir pencere gibiydi. Gereği gibi kullanamadığımızı düşünüyorum. Yılmaz, sadece bir şöhret değil, şöhretin üstündeki kişiydi.
Aksiyon filmlerinizin yanında, çizgi roman kahramanlarına da yer verdiniz. Bu tarz filmleri çekerken gösterdiğiniz başarının sırrı nedir?
O devirde Türkân Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın gibi sanatçılardan tarih almak çok zordu. Ne yapmalıydık ki, onların filmleri ile rekabet edebilelim? Ağabeyim Orhan Atadeniz'in yaptığı "Tarzan İstanbul'da" tüm dünyaya satılmıştı. Biz de onun yolunu takip ettik. Başarımın sırrı, o dünyayı iyi kurgulayabilmemdedir.
Çeşitli diziler de çektiniz. Sinema filmiyle dizi arasındaki farklar nelerdir?
Sinemada çok küçük mimik ve jestlerle oynanır. Oysa dizilerde oynayan bazı tiyatrocuların büyük oyunları, adeta televizyon kadranından dışarı bağırıyor. Sinemada objektifi bilerek oynamanın ne olduğunu, maalesef dizilerde az kişi biliyor. Ayrıca, dizi günlük gazete gibidir. Okundu mu hükmü geçer. Sinema ise kalıcıdır.
Genç yönetmen adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir? Sinemanın günümüzdeki yeri hakkında neler söyleyeceksiniz?
Yeni yönetmenlerin, kendinden önceki yönetmenlerin filmlerinin halkla nasıl buluştuğunu analiz etmeden yola çıkmamaları lazım. Unutulmamalıdır ki, sinema pahalı bir sanat dalıdır. Son dönemde çekilen otuz dört filmin içerisinde, sadece beş filmin kendini kurtarması, halkla buluşamayanlara ders niteliğindedir.