Gerek kitaplarınız, gerek araştırmalarınız, gerekse demeç ve söyleşilerinizle Türkiye’de kişisel gelişimin bilimsel verilerle uygulanmasını sağlayan bir profesyonel olarak ülkemizde kişisel gelişime verilen önemin artmasını neye bağlıyorsunuz?
Bireyin önemi arttıkça kişisel gelişime verilen önemin de artacağına inanıyorum ben. Yani anahtar terim ‘birey olmak’. Ben varım. Benim hayatımın yaşamları benim seçimlerimden geçer. “Annem-babam şunu sever, bunu sever” değil de “Kendi yaşamımı ben seçerim” fikri yaygınlaştıkça kişisel gelişim bilinci artacaktır. Ben bu bilincin artması taraftarıyım elbette. Çünkü gerçek şu ki, J. Paul Sartre diyor ya, “insanoğlu özgürlüğe mahkumdur” diye; bence de kişisel gelişime …
Ebru CENGİZ
ebrucengiz06@hotmail.com
Gerek kitaplarınız, gerek araştırmalarınız, gerekse demeç ve söyleşilerinizle Türkiye’de kişisel gelişimin bilimsel verilerle uygulanmasını sağlayan bir profesyonel olarak ülkemizde kişisel gelişime verilen önemin artmasını neye bağlıyorsunuz?
Bireyin önemi arttıkça kişisel gelişime verilen önemin de artacağına inanıyorum ben. Yani anahtar terim ‘birey olmak’. Ben varım. Benim hayatımın yaşamları benim seçimlerimden geçer. “Annem-babam şunu sever, bunu sever” değil de “Kendi yaşamımı ben seçerim” fikri yaygınlaştıkça kişisel gelişim bilinci artacaktır. Ben bu bilincin artması taraftarıyım elbette. Çünkü gerçek şu ki, J. Paul Sartre diyor ya, “insanoğlu özgürlüğe mahkumdur” diye; bence de kişisel gelişime mahkumuz biz insanlar. Fikirleriyle yaşayan tek yaratık insandır. Fikrini yaşama geçirmemek de bir seçimdir. Yani ne yaparsak yapalım, seçtiklerimizle ve seçmediklerimizle, kabul ettiklerimiz ve reddettiklerimizle özgürlüğe mahkumuz. O nedenle ben, özgürlüğe mahkum olan insanın özgürlüğe sahip olmasını çok doğal ve olağan görüyorum… Özgürleşme oranında kişisel gelişiminiz de ivme kazanıyor.
Yetişkinler ilgili yayınları takip ederek, toplantı, seminer ve konferanslara katılarak kişisel gelişimi tanıyabilirler. Fakat biz biliyoruz ki bir akım, düşünce ya da felsefenin geleceğe kalmasının yegane yolu onu çocuklarla buluşturmaktır. Sizce bu kuralı uygulayabiliyor muyuz? Yani çocuklarımız kişisel gelişim uygulamalarından ne kadar faydalanabiliyor?
Bu konuyla ilgili 5 tespitim var ve bunların her zaman arkasında durdum:
1- Çocuğun kendisini tanımasına fırsat vereceksin. Bu şu demektir; her şeyi onun için yapmayacaksın. Düşecek, kalkacak, uykusuz kalacak, ayağına dinken batacak, kendisi çıkaracak, hayvan kovalayacak… Yani çocuğu çok korumayacaksın.
2- Yaptığı hataların sonuçlarını yaşamasına izin vereceksin. Çok kollamayacaksın onu. Düşünmemişse susuz kalacaktır o çocuk. İkinci kere çıkacağı zaman yola, nereden su içeceğini düşünmeye başlayacaktır. Böylelikle seçimlerinden sorumlu olmayı öğrenecektir.
3- Paranın değerini bilmesi, çocuğun gücünü yönetmesi ile ilgili… Çok önemli yani. Ama maalesef büyüklerimiz çocuk-para ilişkisi üzerine durup düşünmüyor. Halbuki 5 yaşından itibaren çocuğun bütçesi, harçlığı olmalı. O bütçe içerisinde karar verme özgürlüğünü yaşamalı.
4- Çocuk zamanın değerini öğrenmeli. Bilmezse başının derde gireceğini bilmeli.
5- İnsan ilişkileri kötüye gittiği zaman başına ne geleceğini öğrenmesi gerek çocuğun. İnsan ilişkilerinin iyi ya da kötü olmasının kendi seçimi olduğunu bilmeli.
Çocuğun kişisel gelişimi neye bağlı peki?
İnsanoğlu doğuştan gelişmeye mahkum zaten. Çocuk merak eden bir yaratık. Merak ettiği sürece de gelişmek zorunda. Yani; “Merak=Çocuğun gelişimi”
Ülkemizde çocuklarla daha ziyade anne ilgilenir. Baba ise çocuklarına karşı mesafeli kalmayı tercih eder. Gücü ve soğukluğu kutsayarak yetiştirilen erkek çocuklar büyüdüklerinde çocuklarına sevgi göstermeyen adamlara dönüşürler. Bir baba olarak babalara tavsiyeleriniz nelerdir?
Babalara en önemli tavsiyem “can” olmaları. Bu toplumun söylediği bir yüz olarak baba var, şusu busu olan bir baba… Bir de o kişinin kendisinin babalıkla ilgili olarak bildiği şeyler var. İkisinin dengesini bulabilmeyi öğrenmesi lazım bireylerin. Toplumun bize empoze ettikleriyle büyürken otomatikman sosyal robot oluyoruz. Ortam “Türkçe konuşacaksın” diyor, Türkçe konuşuyoruz. Ortam Galatasaraylı olacaksın diyor, o takımı tutuyoruz ve başlıyoruz “En büyük Galatasaray” diye bağırmaya… Bunlar birer sosyal robotluktur. Kişisel gelişim ise, sosyal robotluktan kurtulmaktır. Bir babanın görevi de toplumdaki yaygın “çocuklarına uzak ve güç sahibi baba” portresinden kendisini sıyırarak daha pozitif ve sevgi dolu bir yüz kazanmasıdır.
Babayı da yetiştiren anne olduğuna göre kadın eğitiminin önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor. Sizce kişisel gelişim her kesimden kadınımıza ulaşıyor mu?
Benim kitaplarımı okuyanların %65’i kadındır. Bu önemli bir rakam. Seminer verdiğim zaman da katılımcıların çoğunluğu kadın oluyor. Ben bunu oldukça önemsiyorum. Kadın çocuğu toplumun beklentilerine göre yetiştiriyor. Bunun yerine ruh ve sosyal baskıyla değil de can baskısıyla yetiştirirse her şey hallolur. Yani onu canı bilip, öylesine bir sevgi ve anlayışla, iyilik ve güzellikle…