En Ünlü 10 Türk Düşünürü

0
5734

İşte hepimizin bilmesi gereken 10 ünlü Türk düşünürü:

Nurettin Topçu(1909-1975): Türk yazar, akademisyen ve fikir adamı. Milletimizin son dönemde yetiştirmiş olduğu önemli fikir ve aksiyon adamlarından biridir. Hayatını, sık sık idealize ettiği mesuliyet duygusunun yoğun baskısı altında Anadolu’da Türk Milletinin yeniden dirilişinin ilham kaynaklarını arayacak, münevver bir zümre meydana getirmeye çalışmıştır. Bu münevver kadroyla aklın saltanatını yönetimde, eğitimde, sanatta ve bilimde hâkim kılacak bir “Türk Rönesansı”nı gerçekleştirme çabası içerisinde olmuştur. Hayatı, bunun mücadelesi ile geçmiştir. Ahlâk alanında doktora yapmış olan Topçu, imanlı, ahlâklı debdebeden ve gösterişten uzak hayatı, doğru bildiğini söylemekten ve yaşamaktan çekinmeyen tavizsiz karakteri ile örnek bir şahsiyettir. Ömrünü her an büyük mahkemenin huzurundaymış gibi hesap vermeye hazır, hiçbir otoritenin etkisinde kalmaksızın milletinin meseleleriyle ve ahlâk dersi vermekle geçmiştir. Felsefeden sanata, dinden ekonomiye ve eğitime kadar pek çok sahada kendine has tahlilleri, bakış açıları ve önerileri olan Topçu, hem Batı’yı çok iyi tahlil eden, gözlemleyen ve Batı düşüncesini bilen hem de ailesi ve muhiti dolayısıyla geleneksel yapı ve değerleri tanıyan, bilen ender düşünürlerden biridir. Birçok kaynaktan etkilenmiş olan Topçu’nun eserlerinde bu etkilerin izlerini görmek mümkündür.

Ahmet Necip Fāzıl Kısakürek(1904-1983): Türk ve İslamcı şâir, yazar ve düşünür. Eserleri, fikirleri, şiiri ve hayatıyla Tük düşünce ve sanatına damgasını vuran, ama hep “ağrıyan akıl dişi” ile yeryüzünde gezen ve azaplı bir ruhun çırpınışı içinde sürekli “hakikat” i arayan büyük şair ve fikir adamı. Necip Fazıl, 24 yaşındayken yayımladığı ikinci şiir kitabı Kaldırımlar ile tanınmıştır. 1934 yılına kadar sadece şair olarak tanınmış ve o devirde Türk basınının merkezi olan Bâb-ı Âli’nin önde gelen isimleri arasında yer almıştır. 1934 yılında Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşayan Kısakürek, 1943-1978 arasında 512 sayı yayımlanan Büyük Doğu Dergisi yoluyla İslamcı görüşlerini kamuoyuna duyuran ve Büyük Doğu Hareketi’ne önderlik eden bir siyasi eylemcidir.

Mehmet Âkif Ersoy(1873-1936): Baba tarafından Arnavut, anne tarafından Özbek asıllı olan Cumhuriyet Dönemi şairi, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur’an mütercimi, yüzücü ve milletvekilidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal marşı olan İstiklâl Marşı’nın yazarıdır. “Vatan Şairi” ve “Milli Şair” unvanları ile anılır. Çanakkale Destanı, Bülbül, Safahat en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırat-ı Müstakim (daha sonraki adıyla Sebil’ür-Reşad) dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında milletvekili olarak 1. TBMM’de yer almıştır. Mehmed Âkif Ersoy, İslâm birliğine taraftar olan, vatanını tehlikede görünce, onun uğrunda savaşa ve çalışmaya koşan vatansever bir şahsiyettir. Şiir ve sanat anlayışını topluma faydalı olma noktasında toplayan Mehmed Âkif, eserlerinde toplum için kurtarıcı ve gerekli olduğuna inandığı fikirler üzerinde durur. Toplumdaki bozulmanın sebebini dinî değerlerden ayrılmakta bulmaktadır.

Sezai Karakoç(1933-): Türk şâir, yazar, mütefekkir ve siyasetçidir. İstanbul’da Diriliş Yayınları ve Diriliş Dergisi’ni kurdu. Diriliş Dergisi, gerek edebiyatımız gerekse fikir ve kültür hayatımız için bir okul olmuş, çok sayıda aydın ve sanatçı yetiştirmiştir. 1990 yılında “güller açan gül ağacı” amblemiyle Diriliş Partisi’ni kurdu. Bu parti 1997 de kapatıldı. 2007’de tekrar Yüce Diriliş Partisini kurdu. Halen bu partinin başkanlığını yürütmektedir.  Karakoç, 2011 yılı Cumhurbaşkanlığı edebiyat ödülüne layık görüldü fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi.

Cahit Zarifoğlu(1940-1987): Zarifoğlu bu toprakların yoğurduğu temiz kalpli Anadolulu şairlerdendi. Türk şiirinde büyük bir mizaç olarak beliren Cahit Zarifoğlu’nun şiiri her farklı bakışa yeni perspektifler sunacak zenginlik ve derinlikte olduğunu ortaya koydu. Yaşadığı dönemde, yaratıcı kişiliğinin şiire getirdiği sürprizler, farklı edebiyat anlayışlarım ortak bir dikkat noktasında buluşturucu etkiler uyandırmıştı. Ölümünün ardından geçen on altı yıl, Zarifoğlu şiirinin tazeliğini koruduğunu, yeniliğinin sadece dönemsel bir dil tadı farkından kaynaklanmadığını gösterdi. Edebiyattaki yeri daha güçlü temellerle sağlamlaştı. Öyle ki, şiir değerlendirmelerinde artık bir ölçü olacağından hareketle, adına şiir ödülü konuldu.

Yahya Kemal Beyatlı(1884-1958): Türk şair, yazar, siyasetçi, diplomat. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Türk edebiyatı tarihi içinde “Dört Aruzcular” dan biri olarak kabul edilir. Sağlığında Türk edebiyatının baş aktörleri arasında kabul edilmiş ancak hiç kitap yayınlamamış bir şairdir. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde milletvekilliği ve bürokratlık gibi siyasi görevler üstlenmiştir. Yahya Kemal; mükemmel bir şair, güçlü bir yazar, coşkulu bir hatip, gerçek bir entelektüel, başarılı bir diplomat, iyi bir siyaset adamı idi. Fakat Yahya Kemal’in bunların dışında, bir de fikir adamı yönü vardır. O, aynı zamanda, Doğu ve Batı’nın zengin kültür mirasını, Türk tarihinin zaferlerini ve zaaflarını, aldığı akademik eğitimin kazandırdığı formasyonla bir potada yoğuran, yorumlayan, Türk insanının manevi dünyasını doğru tahlil eden ve Türk düşüncesine yeni bir vizyon kazandıran gerçek bir fikir adamıydı. Kültür Bakanlığı 2008 yılını Yahya Kemal Yılı ilan etmiştir.

Mahmut Celalettin Ökten[Celal Hoca] (1882-1961): Bir Neslin Ardındaki Meçhul Kahraman. Allah aşkı, peygamber aşkı, hizmet aşkı, vatan aşkı, millet aşkı, medeniyet aşkı, dava aşkı, ilim aşkı, toprağa tohum atma yani insan yetiştirme aşkı. Yaşadığı dönem göz önünde bulundurulduğunda, türlü imkânsızlıklar içinde Allah’ın verdiği en büyük imkân “iman” başta olmak üzere, yukarıda saydığımız özellikleri, güzellikleri kendinde mezceden bir Osmanlı münevveri. Lütfu ilahiyi azimle, gayretle, ciddiyetle, cesaretle yoğuran dava adamı. Gençlik yıllarında Allah’la ahidleşen, gerçekleşmesi için yaşadığı şehri terk eden ve Allah’ın imkan vermesi durumunda ölene kadar yapacağım diyen misyon sahibi bir insan. İmam Hatip Okullarını kurma fikriyle bir mücadele başlatır. Ve bu mücadele 1951’de İstanbul İmam Hatip Okulu’nun açılmasıyla meyvesini verir ve kendisi de bu okulun ilk müdürü olarak tayin edilir.

İrfan Fethi Gemuhluoğlu(d1922-1977): Türk şair, yazar ve aktivist. 20. asrın pek bilinmeyen fikir adamlarından biridir. Bir insan düşününüz, ümitsizlik selinin başlardan aştığı bir anda etrafına ümit aşılasın. Dostluk kelimesi lügatlara hapsedilip çok kimse tarafından yalnızca şarkıların sözlerinde zikredilirken o ‘hakiki dost’ aşkına dostluğun kitabını yazsın. Ömrü boyunca hep sevsin; ama bir kişiyi, bin kişiyi, yalnızca kendisine güleryüz gösterenleri değil, bütün insanları sevsin. Koca kâinatı gönül kazanında kaynayan ‘muhabbet’ potasında eritip ‘bir’ kılsın. Yurdunu, milletini, bütün insanlığı huzura kavuşturmak için herkesin elinden tutsun, ileriye sürsün; ama kendisi hep geri planda kalsın. Tanınan, bilinen, sevilen pek çok kişinin hamurunda onun mayası bulunsun; ama o ‘sır hırkası’ na bürünmeyi şiar edinsin. Gemuhluoğlu, günümüz entelektüellerinin birçoğunu yetiştiren, tarihi çok iyi bilen, insan sarrafı mütefekkir, hal ehli, aşk ehli bir insandı. Bugün hemen hepimizin kendisi gibi ‘dost’ lar aradığı rahmetli Gemuhluoğlu’nu pek çoğumuz tanımaz, ama bu az tanınmışlığı Üstad Necip Fazıl Kısakürek çok net ve açık bir şekilde anlatır: “Onu meydan yeri tanımaz. Fakat meydan yerinin tanıdığı politikacılar, muharrirler, fikirciler, hususiyetle “sağ” yaftasının belirttiği çerçeve içindekiler çok iyi tanır. Fethi Gemuhluoğlu harp meydanında görünmeyen, fakat ateş hattındakilere sakalık eden, nakliye ve levazım kollarına yön veren, hususi çevrelerde mayası halis bir gençlik yoğuran, gönlü tasavvuf kokusuyla ıtırlı ve dili en murassa Osmanlıca zarfı içinde İslami zevk mazrufiyle nakışlı, son turfanda bir tipti.”

Hüseyin Cemil Meriç(1916-1987): Türk yazar, şair ve düşünür. Edebiyat ve düşüncenin hemen her alanında eserler veren çok yönlü bir düşünce ve sanat adamı. Bu iki yönü birbirini etkilemekte; sanatçı coşkunluğu düşünce eserlerine ilham ve hız verirken edebi çalışmaları da düşüncenin kılavuzluğunu yansıtıyor. Ele aldığı problemlere disiplinler arası yaklaşabiliyor. Geniş kültürü ve eşsiz entelektüel yetenekleriyle umulmadık sentezler meydana getirebilmekte. Edebiyat, tarih, sosyoloji gibi disiplinlerin çeşitli alanlarıyla ilgili yazılar yazdığı gibi felsefenin çeşitli disiplinleriyle ilgili araştırmaları da var. Bunlar arasında en önemli katkılarının kültür felsefesi bakımından olduğunu söylenebilir. Cemil Meriç 38 yaşında iken gözlerini kaybetti. Ancak, çalışmalarını durmaksızın sürdürdü. Doğrunun peşinden gitti. Doğruyu aradı her zaman. Makalelerinde, yayımladığı eserlerde Asya’nın Avrupa ile hesaplaşmasına tanık oluruz.

Fatma Aliye Hanım(1862-1936): Türk edebiyatının ve İslam coğrafyasının ilk kadın romancısı olarak tanınır. İlk kadın romancımız, ilk kadın felsefecimiz, edebiyatımızda ilk kez çeviri yapan, kadın haklarından ve kadın-erkek eşitliğinden ilk kez bahseden, hakkında ilk defa monografi yazılan yazar. Fatma Aliye Hanım, edebi eserlerinin yanı sıra kadın sorunları ile ilgili de eser vermişti. 1897 yılında 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’nda yaralanan askerlerin ailelerine yardım amacıyla Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazılar yazdı, Nisvan-ı Osmaniye İmdat Cemiyeti adlı bir dernek kurdu. Bu dernek, ülkedeki ilk resmi kadın derneklerinden biridir. Fatma Aliye Hanım, Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin de ilk kadın üyesidir.

 

*Ülkemizin değerli şahsiyetlerinin bir kısmını burada kısmen tanıtmaya çalıştım. Bu yazı, merak uyandırıp bu değerli şahsiyetlerin birinin dahi hayatını ve fikirlerini doğru bir kaynaktan etraflıca öğrenilmesine sebep olursa amacına ulaşacaktır. Unutmayalım ki sadece batının değil bizimde hazinelerimiz var. Bize düşen onlara hak ettikleri değeri vermek. Bunu da onları tanıyarak yapabiliriz.

*

Turan Yalçın

www.turanyalcin.com

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız