OSMAN ÇOKYAŞAR VE HİLMİ KEYHIDIR

0
812

OSMAN ÇOKYAŞAR VE HİLMİ KEYHIDIR MERTÇE SÖYLEŞİ’DE!

Bilgi, birikim ve bilinçleriyle, hümanist özellikleri ve ticari performanslarıyla farklarını fark ettiren, ırk, renk, din dil demeden herekse, herkesime gönül kapılarını sonuna kadar açan Hilmi KEYHIDIR ve Osman ÇOKYAŞAR Mertçe Söyleşi’ye konuk oluyor..

Batı basınının, küçücük bıçağıyla dünyaya İslam’ı yayıyor diye ifade ettiği, ünlü sünnetçi Kemal ÖZKAN’ın eniştesi, bizim Mert ailesinin milli sunucusu, Emekli Banka Müdürü Hilmi KEYHIDIR ve Meslektaşımız Gazeteci Osman ÇOKYAŞAR ile nemi konuşacağız?

NE Mİ KONUŞACAĞIZ?

Darende Zengibar Gazetesi İmtiyaz Sahibi Osman Çokyaşar ve Emekli Banka Müdürü, Ünlü Sunucu, Gazeteci -Yazar Hilmi Keyhıdır ile ne mi konuşacağız?

-Kendi dillerinden kimdirler?

-Adana zihinlerinde ne anlam ifade ediyor?

-İnsanı nasıl değerlendiriyor nereye koyuyorlar?

-Adana için neler yaptılar neler yapmadılar?

-Türkiye’ye mal olmuş ünlü Darendeliler kim?

-Ticaret ile fazla haşir neşir olmalarının hikmet ve sebebi nedir?

-Siyasi olayları nasıl değerlendiriyorlar?

-Gelecek yerle seçimlerle ilgili neler düşünüyorlar?

-Başbakanın Darende’ye gelmesini nasıl karşıladılar?

-Geleneksel Darende Güreşlerinin dünü bu günü?

-Gelenekleri, görenekleri ve törelerini nasıl muhafaza ediyorlar?

-Türkiye’de kaç tane Darende ile ilgili dernek var? vs..konuları MERTÇE konuşacağımız bu muhteşem programa dünyanın her tarafından sizlerde katılabilirsiniz..

SİZLERDE KATILABİLİRSİNİZ

Darende’nin renkli simalarından, gazeteci Osman ÇOKYAŞR ve  araştırmacı köşe yazarı Hilmi KEYHIDIR ile 26-12-2012 Sabah Saat 09:00’da başlayacak olan “Mertçe Söyleşi” Programını sizlerde izleyebilirsiniz.

Bir Tık Yanınızdayız.(www.akdeniztelevizyonu.com) @yukselmertt, Twitter- Face’den yadayukselmertoglu@hotmail.com , AKDENIZ yazıp boşluk bırakarak CEP’ten mesajlarınızı yollayabilirsiniz..
Mertçe Söylüyorum bu program kaçmaz!

AHA: Özel Haber Yüksel MERT

2/11 ve ize tüfsidu fil arzı-İnsanlık tek aile ya eyyünesuğbudu- bakara- 15/91-99, Aç canavara karşı tahappüp-Ben çok bağırıyorum! -Beyaz parşümen ve eleştiri) dağ dağa kavuşmaz—

-Sayın Mert bütün konukların beyefendi insanlar, zafer beyde onlardan birsidir kendisi şu an itibarıyla hangi siyasi partiyi destekliyor cevap vermek mecburiyetinde değildir merak ettim?(Hasan Hüseyin)

-Yüksel bey dünkü Cendere programında Mehmet ali bilicinin CENDERE üyelerine takım elbise hediye etmesi etik mi?(İzleyici Abdullah)

HOCAM GAZETECİ KİMLİĞİM İLE PROGRAM YAPTINIZ EVET ANCAK BELEDİYE BAŞKAN ADAYI OLARAK HİÇ YAPMADINIZ(Aytekin DENİZLİ)

-Mertoğlu harika bir programcısın tv sabah erkenden açılıp sen bekleniyorsun çünkü hergün farklı bir renkle karşılaşıyoruz dualarımız seninle(Vedat Kelş)

merhabalar keyifle izleyeceğimiz bir program olacagına inanıyoruz… türkü bölümünüz de erdal erzincan’dan çiğdem der ki türküsünü yayınlarsanız seviniriz… size, konuğunuza ve izleyicilerinize gelsin…sevgiyle kalın…(Sevilay Zişan AÇIKGÖZ)

-Yüksel bey seni seviyoruz televizyonumuz Akdeniz çünkü sadece orda kendimizi adanamızı buluyoruz (Muhtar)

-Sayın Mert inan senin son zamnalardaki MHP ye gönül küs etmen son derce yerinde ama tavaşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali bir olay bu yani Yüksel Evsen razı ise sana ne oluyor?(Rıza A)

-Sevgili Kardeşim Yüksel Mert sana ve konuğunuza iyilikler diliyorum Zafer Bey yapıp ettiklerinden pişman mı bu tecrübeyle yeni nesillere neler söylüyor?(Halim Aktı)

-Yüksel bey Bazı eleştiri yazılarını okumanız bunu yapanları takdir ve teşvik anlamına gelmez mi es geçseniz diyorum selamlar zafer beyi sevdim delikanlı bir insandır her hangi bir partiden aday olmayı düşünüyor mu?(Aslıhan)

yüksel bey, sizin etiketledikleriniz bir kısım kendi fotoğraflarımla birlikte zaman tünelinde kayıb oldu. mümkün ise tekrar etiketleyebilirmisiniz? Teşekkürler(Violet Bahçuvan)

-Yüksel bey merhaba konuğunuz gerçekten çok başarılı ve kendini yetiştirmiş bir insan Bu günkü hapishane koşullarıyla o günkünü karşlaştırdığında ne görüyor ne söylüyor?(Vural Haki)

-Zafer bey ososyal medya ve diziler konusunda bir tehlike görüyor mu ilgisi bilgisi nedir?(naci Harman)

-Zafer ağabey hapishanede okuduğu 6 kitabın adını anımsıyor mu bunca Mertçe açıklamalardan sonra nefis muhasebesi yapıyor mu ahret konusunda endişeleri var mı?(Abdullah Ramazan)

Eğdi Başını

Gitmişti makama arzuhal için
Bey dedi yutkundu eğdi başını
Bir azar yedi ki oldu o biçim
Şey dedi yutkundu eğdi başını

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak benzi sapsarı
Bir konağa baktı alttan yukarı
Vay dedi yutkundu eğdi başını

Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasını sigara sardı daldı
Neden sonra garsonu gördü
Çay dedi yutkundu eğdi başını

İçmedi masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
Say dedi yutkundu eğdi başını

Döndü gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evine döktüler ataş
Sordum memleketin nere gardaş
Köy dedi yutkundu eğdi başını

Yürüdü kör topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini vazgeçti birden
Oy dedi yutkundu eğdi başını

Güney İlleri

Gök mavi dağlar ak ovalar yeşil
Dört mevsim bahardır güney illeri
Çiğ düşmüş çiçekte gün ışıl ışıl
Bir sarı bir mordur güney illeri

Yollar kıvrım kıvrım iner yokuştan
Köpüklü suları dökülür taştan
Kuşları çiçekten çiçeği kuştan
Seçilmeyen yerdir güney illeri

Dağılır yaylanın boz dumanları
Eğilir yıldızlar öper çamları
Bir başka alemdir yaz akşamları
Cennet ile birdir güney illeri

Baharda haz duyar nar çiçeklenir
Arı sesi çan sesine eklenir
Tüm güzellik Toroslarda renklenir
Oylum oylum kardır güney illeri

Motor sesleriyle uyanır sabah
Kekik kokusuna boyanır sabah
Özene bezene yaratmış Allah
Ne geniş ne dardır güney illeri

Ordadır ozanın gönül bolluğu
Sevgi sıcak sıcak aşk buğu buğu
Gerçek yiğitlerin harman olduğu
Eşsiz bir diyardır güney illeri

Seni İster Deli Gönül

Verselerde dünya malı istemem 
Seni ister deli gönül hep seni 
Köşkü saray neki çalı istemem 
Seni ister deli gönül hep seni 

Lokma lokma yutkunduğum aşımda 
Gündüz hayalimde gece düşümde 
Bir garip sevdadır döner başimda 
Seni ister deli gönül hep seni 

Senin için dağlar aşar türküler 
Senin için yara deşer türküler 
Senin için tutsak düşer türküler 
Seni ister deli gönül hep seni 

Yunus’un denizde yüzdüğü gibi 
Koyun kuzusuna gezdiği gibi 
Aşığın aşkına yazdığı gibi 
Seni ister deli gönül hep seni 

Yağmur bulutları döktüğü anda 
Dağların dumanı çöktüğü anda 
Sabahın güneşi söktüğü anda 
Seni ister deli gönül hep seni 

Dağlara yürürken yörük kervanı 
Varlığın yokluğun sensin devranı 
Ne istersin diye gelse fermanı 
Seni ister deli gönül hep seni 

Rüzgar vursa sarı aliç sallansa 
Elmaların yanakları allansa 
Ala çördük tadın alıp ballansa 
Seni ister deli gönül hep seni 

Kıyamet mi kopar murada ersem 
Bağban olup goncalarını dersem 
Nerde el örmesi bir kilim görsem 
Seni ister deli gönül hep seni 

Garip Sefai’yem gam kapısında 
Muhabbetim haktır dem kapısında 
Elif dergahında mim kapısında 
Seni ister deli gönül hep seni

Aşık Sefai

BİR POTİN İÇİN TÜKÜRÜK DENİZİNE DÖNÜŞEN YÜZ

Anadolu’nun şirin bir ilçesinin jandarma muhabere taburunda askerliğimin temel eğitimi olan “acemi erat talimi”nin bir ayını geride bırakmıştım. Acı-tatlı günlerimiz askerliğin mutantan seyri içinde akıp gidiyordu..

Sivil hayatla askerlik arasındaki fark bence, disiplinize bir anlayışın hakimiyeti idi.

Yatmamız kalkmamız, yememiz içmemiz, eğitimimiz, istirahatimiz belli bir disiplin anlayışı içinde sürüp giderken bir şafak vakti nöbetçi arkadaşımızın düdük sesiyle yerimden fırladım. Alelacele elbiselerimi giyindikten sonra ayakkabıların bulunduğu bölüme varmıştım.

Eyvah! Ayakkabılarım akşam bıraktığım noktada yoktu?

Bütün bölümleri didik didik aradım bulamadım. Maalesef! Potinlerim çalınmıştı. Bulamadım.

Ne yapabilirdim? Acele karar vermeliydim. Kısa bir düşünsel sorgulamadan sonra, sivil hayatımda dedem Mustafa Kemal’den(annemin babası) dinlediğim anılarını anımsadım.. bu tür durumlar olağan şeylerdi, burası askerlik ocağıydı “(Ç)almışlarsa alacaksın!”. Planı kafamda teorik olarak yapmıştım. Vicdanımda konuyu sorgulamadan hissi bir kararla ayak numarama uygun gıcır gıcır bir potini ayaklarıma giyip dışarıya fırladım.

Dışarıda buz gibi bir hava vardı, dondurucu bir poyraz esiyordu. Gecenin karanlığı nöbeti sabahın aydınlığına devrederken mıntıka temizliğini bitirmiş, sabah kahvaltımızı yapmış eğitim alanına içtima için toplanmaya başlamıştık.

İkinci telli bölükte kimse kalmamıştı, herkes yerli yerince her günkü sırasında yerini almıştı. Komutanlarımızın gelmesine bir hayli zaman vardı.

Aaa… birde ne göreyim bizim takımın çavuşu ayağında bir terlikle bölüğe doğru gelmiyor mu? O zaman anlamıştım ayağımdaki potinin kime ait olduğunu. Ama iş işten geçmişti. Çavuşun yüzünden okunuyordu öfkesi. Bölüğü selamladı. Rahat hazır-ol merasiminden sonra, “birinci sıra üç adım ileri marş!” komutunu verdi.

Sağdan başlayarak tek tek paçaları sıvatıyor potinleri kontrol ediyordu.. Kontrol ettiği sıra arkaya geçiyor öbür sıra kontrole hazır vaziyet alıyordu. Ben üçüncü sırada bulunuyordum. Kontrol sırası bize gelmişti.

O esnada benim tırnaklarımdan tutunda, iki numaralı saçlarıma kadar tir tir titriyordum. Nihayet sıra bana gelmişti. Sağ ayağımla birlikte bütün vücudum zangırdıyordu.

Halimden anlamıştı potininin bende olduğunu çavuş. “Sen şöyle geç bekle” dedi.

Bölük ben eksikliğiyle eski düzenine geçmişti. Benim yönüm bölüğe bölüğün yönü de bana dönüktü. O anda her türlü cezaya kendimi ikna etmiştim. Korkum ve heyecanım yatışmıştı. Gözlerim yeni doğan güneşin ışıklarıyla birlikte Emirdağı’nın batısındaki karlı dağların ufuklarına doğru süzülmüştü…

Çavuşun “ADANALI FELLAH!” hitabıyla kendimi toparladım.

Birkaç dakikalık sin-keflı nutuktan sonra bölüğe iyice yaklaşmam emredildi. Yaklaştım. Yüzüm bölüğe dönük vaziyetteydi. Edirne’den-Kars’a kadar muhtelif kentlerden gelen çoğunu yakinen tanımadığım bölük arkadaşlarımın yüzüne “suçluluk psikolojisi” içinde acı acı bakarken, çavuşun bölüğe şu talimatı verdiğini duydum.

“Hepiniz bu arkadaşınızın yüzüne tüküreceksiniz ve bu hepinize DERS olacaktır.”

İkinci telli bölüğün bütün üyeleri sırayla “yüzüme”, hemşerilerim ve seven yoldaşlarımın bir kısmı (emir gereği) yüzüme olmasa bile kaçamaklı olarak “sineme tükürerek vazifelerini yaptılar.” Onca “tükürük” ve onlara eklenen “gözyaşlarım” baştan aşağı bir çizgi halinde eğitim alanının kırmızı toprağıyla bütünleşirken, bedenimin de toprakla bütünleşmesini çok istemiştim.

“Tükürülen yüzle, tüküren yüzlerde nasıl bakardım!..”

Dedim ya atalarımdan çok askerlik anıları dinledim!

Güya “Askerliğin acı tatlı cilveleriydi bunlar!..”

Gerçi herkesin yaşamında askerlikle ilgili yığın yığın anıları vardır elbet..

Ama benim anımın tek farkı, “sosyolojik ve psikolojik” olarak kişiliğimin olgunlaşmasında çok yaralı olduğu içindir ki, bu anımı siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.

Sayın Mert.

-Ben Adana Darendeliler Derneği olarak, Darende aşığı Hilmi abimle beraber  Adana’daki Darendelileri anlatmak için proğramınıza konuk olmak isterim. İrtibata geçerseniz sevinirim.

Telefonum Osman Çokyaşar- 05318260312

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız