Sürekli dönmesini beklediğimiz, ailenin dışarıda yaşayan bireyi gibidir “yarın.” Yarını biz bekleriz ama yarın hiç gelmez.
İşlerimizi, eylemlerimizi, önemli kararlarımızı ve birçok şeyi yarına erteleriz.
Ya da “Yarın geldiğinde acaba ne olacak?” merakı ve endişesi vardır zihnimizde.
“Acaba yapabilir miyim?” “Acaba başarabilir miyim?”
Her türlü kaygıyı ve endişeyi yarına yükleriz. Yarın geldiğinde onunda “yeni bir bugün” olduğunu görür ve hiç zaman kaybetmeden yine işlerimizi “yarına” bırakırız.
Sevgimizi vermek, işimizi yapmak, bir şeyleri paylaşmak için yarını beklemeye başlarız. Yine korkularımız depreşir en acı haliyle. Ve yarın gelmez. Çünkü yeni günün adı yine “bugün”dür.
Elimizde var olan tek zaman dilimi aslında “Şu andır” Geleceğinizi belirleyen; şu an düşündüğünüz, yaptığınız, söylediğiniz her şeydir. Gelecek de başka bir şu andır. Öyle ise bir şey yapacaksanız, elinizdeki büyük fırsatı kullanın ve “bugün”, “şimdi”, “şu an” yapın ya da “gelmeyecek sonsuz geleceğe” erteleyin.
Bülent Şenyürek
www.gencgelisim.com