Geçmişe Bakış

0
887

Sabahın ilk ışıkları şehrin üstüne doğmuş, ulaştığı her yeri ince bir parıltı kaplamıştı. Denizin ardında sanki bir ateş topu yükseliyordu. Cihan sabaha kadar kumsalda oturmuştu. Gece boyunca tek başınaydı. Sadece yıldızlar ve deniz eşlik etmişti kendisine. Sabaha kadar geçmişi ve yaşadıklarını sorguladı. Hayat öyle yoğun geçiyordu ki, kendini unutmaktan korkar hale gelmişti. Yaşadığı yerin en zengin ve en başarılı iş adamlarından biri olan Cihan’ın nerden geldiğini ve nereye gittiğini düşünmesi gerekliydi. Kimsenin olmadığı bir yerde hesaba çekmeliydi kendisini. Bu düşünceler içinde gelmişti kumsala.  
Cihan, yıllar önce küçük bir kasabadaki fakir bir demircinin oğluydu. İki odalı bir gecekonduda oturuyorlardı. Yaşadığı hayattan asla şikayetçi olmadı. İsyan etmedi. Boş vakitlerinde, gece gündüz demeden çalışan babasına yardım ediyordu. Kendisine derslerde yardım edecek kimse olmamasına rağmen oldukça başarılı bir öğrenciydi. En büyük hedefi …

 

Hakan BİROL
hakan2004@yahoo.com

 

Sabahın ilk ışıkları şehrin üstüne doğmuş, ulaştığı her yeri ince bir parıltı kaplamıştı. Denizin ardında sanki bir ateş topu yükseliyordu. Cihan sabaha kadar kumsalda oturmuştu. Gece boyunca tek başınaydı. Sadece yıldızlar ve deniz eşlik etmişti kendisine. Sabaha kadar geçmişi ve yaşadıklarını sorguladı. Hayat öyle yoğun geçiyordu ki, kendini unutmaktan korkar hale gelmişti. Yaşadığı yerin en zengin ve en başarılı iş adamlarından biri olan Cihan’ın nerden geldiğini ve nereye gittiğini düşünmesi gerekliydi. Kimsenin olmadığı bir yerde hesaba çekmeliydi kendisini. Bu düşünceler içinde gelmişti kumsala.  

Cihan, yıllar önce küçük bir kasabadaki fakir bir demircinin oğluydu. İki odalı bir gecekonduda oturuyorlardı. Yaşadığı hayattan asla şikayetçi olmadı. İsyan etmedi. Boş vakitlerinde, gece gündüz demeden çalışan babasına yardım ediyordu. Kendisine derslerde yardım edecek kimse olmamasına rağmen oldukça başarılı bir öğrenciydi. En büyük hedefi avukat olmaktı. Daima haklıların yanında olmak istiyordu çünkü. Küçük yaşına rağmen büyüklerine parmak ısırttıracak bir olgunluğa sahipti. Arkadaşlarını saysanız, bir elin parmaklarını geçmezdi. Zaten okuldan sonraki zamanını babasına yardım etmekle geçiriyordu. Okul, iş ve ev arasında mekik dokuyordu adeta.

Cihan yine bir okul dönüşünde babasının yanına gittiğinde onu kepenkleri kapatırken buldu. Sonra da “Bugün arkadaşlarınla gezip oynayabilirsin.” demişti Cihan’a. Cihan buna çok sevindi. Yalnız kalmayı seven bir çocuk olduğu için boş vakitlerini düşünerek ve kitap okuyarak geçirirdi. İşte yine güzel bir fırsat yakalamıştı. Bu anı değerlendirmek için kasabanın aşağısındaki köye indi.

Burada yeşilin her tonunu bulmak mümkündü. Köye gidiş yolu üzerindeki bir tepeye tırmanmaya başladı. Ve her zaman gölgesinde oturduğu ağacı bulup ağacın altına attı kendisini. Cihan için doğayla baş başa kalmak bambaşka bir duyguydu.  Çünkü doğadan da çok şey öğrenmişti. Tabiattaki her olayı dikkatle takip ederdi. Onun bu kadar çalışkan olmasını tetikleyen güç de doğaydı.

Cihan bu doğa güzelliği arasında yine düşünce alemine dalmıştı. Güneşe doğru baktı. Ve güneşin her sabah bıkmadan usanmadan aynı yerden doğuşunu düşünmeye başladı. Sanki programlanmış bir saat gibiydi.

Her gün canlı ve cansız bütün varlıkların üstüne doğuyordu. Mükemmel bir olaydı bu. Daha sonra yerdeki karıncaları izlemeye koyuldu. Yazın sıcağında inanılmaz bir çalışma temposu içindeydiler. Erzak bulmak için bir yerden bir yere koşturuyorlardı. Engel nedir bilmiyorlardı. Cihan bunu tespit etmek için bir karıncanın etrafını taşlarla çevirmişti. Karıncanın geçemeyeceği şekilde  karıncanın çevresine ince ağaç kıymıkları döşedi.

Her ne yaptıysa o muhteşem küçük varlık, yine de engeli aşmanın bir yolunu buluyordu. Cihan, daha fazla eziyet etmemek için sonunda karıncayı serbest bıraktı. Ama karıncanın gayretine de hayran kalmıştı doğrusu.

Ağacın altına tamamen uzandı ve gökyüzünü seyretmeye başladı. Bir ara gözleri ağacın yapraklarına takıldı. Bu sefer de aklına mevsimler geldi. Doğada müthiş bir döngü vardı. Bu ağacın sonbahara doğru yaprakları dökülecekti ve ilkbaharda yine yeşillere bürünecekti. Tüm bunlara insan aklının alamayacağı ve gerçekleştiremeyeceği  müthiş hadiseler olarak bakıyordu. Bu olayların hepsinde ortak bir nokta vardı. O da, süreklilikti. Nereye baksa ve neyi incelese gördüğü her şey ona ibret veriyordu. Bu düşünceler, daha çocukluk yıllarında onu olgunlaştırmıştı. ‘Engel’ kelimesini, adeta hayat sözlüğünden çıkarmıştı. Karşılaştığı güçlükleri başarısına engel bir mazeret olarak kabul etmiyordu. Düşünme kabiliyetine sahip olmayan bir karınca bile engel tanımadan çalışıyordu çünkü. Ve daha birçok canlı varlık böyleydi. Cihan çalışma temposu sayesinde istediği avukatlık mesleğine kavuştu. Bu sayede kazandığı paralarla ticarete atıldı. Dürüstlüğü ve mütevazı tavırlarıyla insanların gönüllerini fethetti.

Cihan, yıldızlarla dolu ıssız gecenin bitimine doğru çocukluğunu, gençliğini kısacası tüm hayatını değerlendirmişti. Bir film şeridi gibi bütün hayatını, ayın denize vuran parıltısında seyretmişti. Ve şimdi güneş doğuyordu. Yeni bir gün ve yeni başarılar onu bekliyordu. Yeniye başlarken asla geçmişi unutmuyordu. Ve o, her yeni güne, yaşananların  yaşanacakların temelini oluşturacağını  bilerek başlıyordu.

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız