“İÇİMİZ VE DIŞIMIZDAKİ BİNALAR”

0
896

Emrah Altuntecim

www.kendiniaramakurtarma.com

“Önce insanlar binaları düzenler, sonra da binalar insanları…”

-W.Churchill-

Depreme dayanıklı olmayan binaların iki alternatifi olabilir:

1- Bina güçlendirilebilir,

2- Bina yıkılıp yerine daha sağlam bir bina yapılabilir.

Bizlerin de iç dünyasında sayısız yapı var. Apartmanlar, yollar, köprüler, barajlar var. Sahip olduğumuz bilgiler, duygular, sevgi ve mutluluk kaynakları, deneyimler sonucu elde edilen kanılar… Fiziksel, enerjitik, duygusal ve zihinsel planda binalara sahibiz. Her birimiz birer şehiriz adeta…

Yaşanan maddi ve manevi sarsıntılar sahip olduğumuz binaların zayıf olanlarını iyice zayıflatıyor ve zaman içinde dayanıksız olanları çöküyor ve birer enkaza dönüşebiliyor. Bazen hafif bir depresyon, kişinin temel değerlerini bile baştan yapılandırmasını gerektirebiliyor.

Nasıl ki çürük bir binada otururken insan kendini kandıramaz, kandırmayı başarsa bile deprem ile göz yumduğu gerçeklikle yüzleşir; iç dünyası sağlam olmayan yapılarla dolu olan bir insan da bir problem ile karşılaştığında bu yapıların bir kullanılmaz hale geldiğini ve binaların çökerken beraberinde birçok şeyi de götürdüğüne şahit olur… İnsan kendini bir yere kadar kandırabilir. Gerçek er veya geç onun yada yakınlarının karşısına çıkacaktır.

Bina inşa edilirken temeli sağlam değilse, kumu, demiri tuğlası kaliteli değilse, günü kurtaracak kazançlar uğruna malzemeden eksiltiliyorsa ve bu malzemelerle fazladan kat çıkılıyorsa bu bina içinde yaşayan insanlar büyük bir tehlike altındadır. İnsan da zihnini bayağı düşüncelerle, kalbini erdemlerden uzak duygularla ve bedenini zararlı yiyecek ve alışkanlıklarla besliyorsa ve tüm bunlara karşın ulvi işler yapmaya, büyük başarılara imza atmaya kalkışıp, tartabileceğinden çok daha fazla sorumluluk alıyorsa bu insanın maddi ve manevi olarak kendisi ve çevresi için büyük bir tehlike arz ettiğini söyleyebiliriz. Bu konuda abartmıyoruz; insanların çoğunun çok basit sorunlar karşısında bile mücadele edemeyecek durumlara düştüğünü ve bu durumları ile aile ve dostlarını da maddi manevi ziyana uğrattığına şahit oluyoruz…

Birçok doğal afette de gördük ki dışarıdan bakıldığında sapasağlam görünen yüzlerce bina saniyeler içinde birer enkaza dönüşüverdi. Bu binalar sapasağlam görünseler de sağlam olmadıklarını, binaları inşa eden mühendisler, malzemeyi tedarik edenler, inşaat yapılırken hatalara göz yumanlar ve belki de bu binalara bile bile yatırım yapan insanların çoğu biliyordu. Oysa ki doğal afetlerle tanışmış bir inşaat mühendisi, bir müteahhit, bir inşaat ustası ya da yatırımcı aklını başına toplamış olmalıdır. Kendini Arama Kurtarma Yaklaşımına sahip insanların bedenleri, zihinleri, duyguları ve yaptıkları işler insanlığa hizmet için heyecan duyar ve çalışır…

İnsan bir felaketin başına geleceğini düşünmez, aslında düşünmek istemez. Ya da bir felaket olsa en son ona zarar gelecekmiş gibi “hayatının emniyetini zamana emanet eder.” Hayatının akışını zaman gibi soyut ve dizginlenemeyen bir kavrama bırakır. Bu durumun temelinde öngörüde bulunamamak, basiret sahibi olamamak ve cehalet yatar…”İnsanoğlu kendini kandırma oyununda mükemmeldir…”

Doğal afetlerde arama kurtarma konusunda eğitimlerine katıldığım usta arama kurtarmacılar tatbikatlardan ve operasyonlardan önce bizleri emniyet alma ve dikkatli olma konusunda uyarır ve şöyle derdi;

“En iyi Arama Kurtarmacı, hayatta olan Arama Kurtarmacıdır!”

Bir arama kurtarmacı deprem yaşadığında hayatta kalabilirse ancak zor durumda kalan diğerlerine yardım edebilir… Depreme dayanıklı olmayan bir binada yaşayan arama kurtarmacı bina çöküp de hayatını kaybederse ya da yaralı olarak enkaz altında mahsur kalırsa sadece kendi hayatı değil, aldığı eğitim ve donanımı afet durumunda kullanamadığı için kurtarılamayan birçok insanın kaderini de aslında doğrudan etkilemiştir. Enkaz altında kalabilirsiniz ama onlarca saat alınan eğitimler, tatbikatlar, bilgi birikimi ve deneyimleriniz ne olacak? ”Allah Korusun!” diyeceksiniz, eyvallah… Ancak, size verilen onca emek yalnızca sizin kendinizi geliştirmeniz için değil, hiç tanımadığınız insanların yaşamı için de verildi. Bu yüzden en başta yaşadığınız bina sağlam olmalıdır. Ne yazık ki bu gerçeğin mazereti yoktur. Katı gelebilir ama durum böyledir. Deprem sonrası Arama Kurtarma ekiplerinde görev alan kişiler bu gerçeğe sayısız vaka ile yakından şahit olmuşlardır.

Evimiz sağlam diyelim, iç dünyamızda inşa ettiğimiz yapılar ne durumda dersiniz?

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız