Mutluluk; vardığınız yer değil, çıktığınız yolun ta kendisidir. Görürsünüz, insanlar hep arayış içindedir. Araba, ev, çocuk, iş, arkadaş, şan, şöhret, sevgi veya sevgili… Ve bakarsınız birçoğuna, diğer çoğunluğun bulamadıklarına sahiptirler, onlar aradıklarını bulmuşlardır. Ama mutlu değildirler, çünkü kafalarında bir yerde elde ettikleri nesneleri veya durumları mutluluk olarak tanımlamışlardır.
O arabayı, evi, sevgiliyi bulunca mutlu olacaklarına inandırmışlardır kendilerini. Oysa mutluluk bu sürecin hepsidir. Eve sahip olmak sonuçtur. Süreç; eve sahip olmak için geçirdiğin her adım, her aşamadır. Yani mutluluk varacağın yere varmış olmak değil, yolda olmak ve yolda olduğunu bilmektir.
Ahmet Hamdi Tanpınar der ki: “İnsan ruhunun en az sabır gösterdiği şey mutluluktur. Şöyle bir düşünelim; acıyı uzun süre taşırız omuzlarımızda, nefreti, kini yıllarca saklarız zihnimizin keseciklerinde, sabrederiz yoksulluğa, yolsuzluğa, amansız saldırılara… Suratımızı asıp otururuz saatlerce, duyguları yaşarız yıllarca ama ya mutluluk? Ona sabrımız yoktur; gelir geçer ömür misali bir an, ansızın…”
Bulamıyorsanız Gözünüzün Önünde Demektir
Bir şeyi saklamak istiyorsanız en görülen yere koyun derler; çünkü insanların en az baktığı yer, gözlerinin önündeki şeylerdir.
İşte o, uğruna zorlukları göze aldığımız mutluluk da, sanılanın aksine gizli, saklı, gizemli değildir; aksine göz önünde bulunan, sıradan bir yapıya sahiptir. Biz zor yerlerde onu ararken elimizin altındaki mutluluğu ıskalarız. Oysa mutluluk yaşamımızın hedefi değil de kendisi olsa, sahip olduğumuz şeyi aramak gibi bir gaflete düşmeyiz. Zaten o her yerdedir, her an vardır. Var olanlarla kaplı ve bütündür.
Küçük çocukların saklambaç oyunlarını izlediniz mi hiç bilmem ama hatırlamasanız da mutlaka oynamışsınızdır. Özellikle 2-3 yaşlarındaki çocuklar saklambaç oynarken tüm bedenlerini saklamazlar, saklandıkları yerde görülürler. Ebe koşar, çocuğun yanına gider ve birlikte çığlık atıp diğer saklananlara doğru koşarlar. Öylesine saf, öylesine berraktır ki bu sevinç; her yerde mutluluğu hissedebilirsiniz.
İşte, çocukların o saf saklanışı ve açıkta kalan bedenleri gibi mutlulukları da saf ve apaçıktır. Nesneden ve durumdan kurtulmuştur mutluluk. Mutluluk, penceremizdeki çiçekler gibidir. Perdelerimizi kapalı tuttuğumuz sürece yokturlar, oysa perdelerimizi açtığımızda görür, camları açtığımızda kokusunu ciğerlerimize çekebilir ve dokunduğumuzda hissedebiliriz.
Camlarınızın mutluluğa hep açık olması dileğiyle…
Bülent Şenyürek / bsenyurek@yahoo.com
www.gencgelisim.com