Vatan gazetesinden Mine Şenocaklı’nın Tarihçi Necdet Sakaoğlu’yla yaptığı sohbetin son kısmında Sakaoğlu olay yaratacak açıklamalarda bulundu. Osmanlı tarihinin üzerine en çok konuşulan ölümlerinden olan Pargalı İbrahim Paşa’nın ölümüne ilişkin açıklamalarda bulundu.
KANUNİ’NİN İBRAHİM PAŞA’YI ÖLDÜRTME NEDENİ TÜRKLÜĞE HAKARET ETMESİDİR
Hocam siz “Bu Mülkün Sultanları” kitabınızın önsözüne şöyle başlıyorsunuz; “1 Kasım 1922′de Saltanat’a, 3 Mart 1924′te Hilafet’e son veren Türkler’in, bu iki kurumu temsil eden Osmanoğulları’nın tarih sahnesine çıkışının 700. yıldönümünü anmaları bir çelişki olarak düşünülmemelidir. Çünkü Osmanlılar’ın küçük bir beylikle başlayıp büyük bir imparatorluğa kadar yükselen egemenlikleri boyunca dayandıkları ana toplum Anadolu Türkleri’ydi. Sınırları pek çok ulusu ve ülkeyi kapsasa da devlet yapısı temelde Türk töresine bağlıydı; resmi yazışma dili de Türkçe’ydi. Türkler ya da Türklük, Osmanlılığın öylesine güvencesiydi ki Rumeli’nden Avrupa içlerine doğru fetihler genişledikçe, yeni topraklara Orta ve Batı Anadolu’dan yörükler, Türkmenler göç ettirilip kök oluşturuluyordu. Osmanlı Devleti, bir cihan imparatorluğu olmakla birlikte dünya onu ‘Türk’ olarak tanıyor; hükümdarlarına da ‘Büyük Türk’, ‘Büyük Efendi’ diyordu…” Osmanlı İmparatorluğu içinde Türklük vurgusu bu kadar büyük müydü?
Kanuni’nin 13 yıl sadrazamlık yapan İbrahim Paşa’yı öldürtme nedeni Türklüğe hakaret etmiş olmasıdır. Tarihçi Gelibolulu Mustafa Âli (1541-1600) yazıyor.
BRE TÜRK DEYİNCE BOĞDURMUŞ!
Ben Sadrazam İbrahim Paşa’nın öldürülmesinde daha çok, padişah üzerindeki nüfuzu bakımından kendisine rakip olarak gördüğü için Hürrem Sultan’ın etkisi olduğunu biliyordum…
Gelibolulu Âli’nin tarihi vardır. Künhül Ahbar diye… Bu kitapta da geçer. Kanuni ve İbrahim Paşa çocukluk arkadaşı, sık sık satranç oynuyorlar, muhabbet ediyorlar, şakalaşıyorlar, aralarında her türlü latifeler oluyor. Bazen böyle satranç falan oynarken İbrahim Paşa Kanuni’ye yaptığı bir gaftan veya yanlış bir hamleden dolayı “Bre Türk!” dermiş… Biraz küçümser gibi, “Beceremedin, yapamadın, aklın ermedi” anlamında… Bir iki sefer uyarmış Kanuni; “İbrahim benim atalarım Türkistan’dan gelme. Ben Türküm, bir daha bunu bana deme” diye… İbrahim Paşa aynı zamanda Kanuni’nin eniştesi. Bir Ramazan gecesi yine İbrahim Paşa saraya gelmiş. Beraber iftar etmişler.
Ama Müslüman değil sonradan oluyor. Aslında Pargalı bir Rum değil mi?
Evet. Sonradan Müslüman olmuş. Gelibolulu Mustafa Âli diyor ki, “O gece de beraber iftar etmişler. Yine İbrahim Paşa, “Bre Türk!” deyince, çok içerlemiş Kanuni, ama bir şey dememiş, bir daha üstelememiş, “Bunu bana deme” diye… İbrahim Paşa kendisine ayrılan odaya girmiş yatmış. Arkasından da cellâtlar girmiş. Ertesi sabah boğulmuş cesedi Sarayburnu’nda bulunmuş.” Yani Türklüğüne laf söylediği için çok sevdiği çocukluk arkadaşını, eniştesini, çok güvendiği insanı idama göndermiş Kanuni.
Böyle başka bir örnek daha var mı?
Tabii… Abdülhamit Beylerbeyi Sarayı’nda sürgünken, pencereden bahçeyi seyrediyor. Bahçede çalışan bahçıvanların çoğu da Arnavut. Onlardan biri diğerine ,”Ulan Türk yaptığın işe bak!” deyip hakaret edince Abdülhamit bahçıvanı azarlıyor. “Ben de Türküm, dikkat et konuşmalarına” diyor. Dolayısıyla 16. yüzyıldaki bir padişah da 20. yüzyıldaki bir padişah da Türklüklerini biliyorlar. Bunu dememize bile lüzum yok, Osmanlı’nın resmi lisanı Türkçe zaten.
Ama o zamanlar asıl kimlik Müslümanlık, Türklük değil!
Müslümanlık dini inanç, Türklük kan… Osmanlıların devlet düzeni Memalik-i Şahane-i Osmaniye… Memalik, memleketler, topraklar demek… Devlet adı Devlet-i Aliyye… Yani büyük, yüce devlet… Millet olarak adları da Millet-i İslamiye. Millet-i İslamiye denince de Türkler, Araplar, Arnavutlar, Müslüman olmuş kim varsa, çoğunluk onlardan çünkü. Azınlıklar da Rumlar, Ermeniler, Yahudiler falan… Bir de dediğim gibi Memalik-i Şahane-i Osmaniye deniyor, bu da Osmanlı memleketleri oluyor. Bütün Balkanlar, Mısır, Ortadoğu, Arabistan, Anadolu hepsi içine giriyor. Ayrıca Devlet-i Aliyye deniyor, bu da büyük, yüce devlet anlamına geliyor. Devlet, topluluk, ülke bu şekilde tarif edilmiş oluyor. Ama hepsi Türkçe konuşuyor.
Oysa bugün sanki Türklük vurgusu Atatürk’le birlikte başladı gibi kabul görüyor…
Ulusal kimlik meselesi 18. yüzyıl sonunda Fransız İhtilali ile başlamış bir şey. Yani kendi ulusal kimliğini başka ulusal kimliklere karşı savunma, üstün görme duygusunun ortaya çıkışı… Ve bunun bir sisteme bir siyasal ideolojik yaklaşıma dönüşmesi… Ondan önce kimse böyle bir şey demiyor, böyle bir şey peşinde olan da yok. Daha çok din ve dil tanımlayıcı olan. Bizim Anadolu’nun da, sarayın dili de her zaman Türkçe, din de Müslüman. Bitti! Müslümanlık ve Türklük bütün çağlar boyunca koşut olarak ilerlemiş.