İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı ve mason oldu / Atatürk onu Türkiye Cumhuriyeti’nin 14. Başbakanı olarak tayin etti / “Cumhurbaşkanı kim olur? Kabineyi kum kurar hiç düşünmedim” / “Celal bey seçimi siz kazandınız, hükümeti tevdi etmeye hazırım” / DP Grubunda Bayar’ın Cumhurbaşkanı adaylığına 31 hayır, 345 evet oyu verildi /
Ezan aslına döndü, para ve pullardan İnönü resimleri kalktı / Bayar’dan Anıtkabir İnşaatını bitirin talimatı / Amerikan Senatosu’nda konuşan ilk Türk Devlet adamı / Adım adım 27 Mayıs Darbesi / Cumhurbaşkanı Bayar ve Başbakan Menderes göstericiler tarafından tartaklandı / Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel’den Savunma Bakanı’na öneriler / Ve asker yönetime el koydu
Tutuklu Bayar kemerle intihara teşebbüs etti / Devrik Cumhurbaşkanı ‘Köpek Davası’ndan yargılandı / Emekli Cumhurbaşkanı Bayar anılarını kaleme aldı / “Bu kış komünizm gelecek” / Darbeyle indiği Çankaya’ya 21 yıl sonra şeref konuğu olarak döndü / 103 yaşında vefat etti ve doğduğu köye defnedildi
Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Mahmut Celal Bayar 1883 yılında Bursa’nın Gemlik ilçesinin Umurbey köyünde doğdu. Babası Abdullah Fehmi Efendi, annesi Emine Hanım’dır.
Vikipedi Ansiklopedisi’nin internet sitesinde yer alan bilgiye göre Bayar’ın kökeni Bulgaristan’ın Romanya sınırında bulunan Lom şehrinden göçen bir aileden gelmektedir. Ailenin Museviliğin Karaim (Karailer) inanışında Hazar Türkleri’nden olduğu iddia edilir. Ancak pek çok kaynakta da bu iddianın doğruluğuna ilişkin bir bilgiye rastlanmamaktadır.
Celal Bayar eğitimini tamamladıktan sonra memuriyet yaşamına atıldı.
Adalet, reji ve bankacılık alanında memuriyet görevlerinde bulundu. Ardından Bursa’ya giderek Ziraat Bankası’nda görev almış ve bu sırada Harir Darüttalimi’ni ve College Français De l’Assomption isimli okullara devam etmiştir. Bursa’daki çalışmalarını Deutsche Orientbank’ta sürdürdü.
Bayar 1903 yılında Reşide Hanım’la evlendi ve üç çocuğu oldu.
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ’NE KATILDI VE MASON OLDU
1908 yılında İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı ve bu arada mason oldu. Bu cemiyetin İzmir Şubesi Genel Sekreterliğini yaptı. 1918 yılında Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti’ne girmiştir.
12 Ocak 1920’de toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Saruhan Sancağı milletvekili olarak katıldı. Türk Millî Mücadelesinin başlaması ile birlikte Anadolu’ya geçerek bu harekete fiilen Galip Hoca lakabıyla katıldı. Galip Hoca lakaplı Celal Bayar, özellikle Bursa ve dolaylarında halkı düşmana karşı teşkilâtlandırdı.
Çerkez Ethem’in isyanı sırasında, Ethem’i ikna etmek için gönderilen heyete başkanlık etti.
Bu mücadelenin kazanılması sırasında Batı Anadolu’da faaliyet gösterdi. Aynı zamanda Birinci Büyük Millet Meclisi’nde Bursa Milletvekili olarak görev aldı. 1921’de İktisat Vekili oldu.
Lozan Barış Konferansı’na müşavir göreviyle katıldı. 1923 seçimlerinden sonra İkinci Büyük Millet Meclisi’ne İzmir Milletvekili olarak girdi.
1924 yılında Türkiye İş Bankası’nın kurulmasında önemli rol oynadı. İktisat Vekilliği görevinde bulundu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda mücadele adamı, politikacı ve iktisatçı olarak görevler üstlendi.
1932–1937 tarihleri arasında İktisat Vekilliği yaptı.
ATATÜRK ONU TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN 14. BAŞBAKANI OLARAK TAYİN ETTİ
1937’de İsmet İnönü’nün başbakanlıktan ayrılması üzerine, Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin 14. Başbakanı olarak tayin edildi ve ilk kabinesini kurdu.
Atatürk’ün ölümünden sonra, Cumhurbaşkanlığı’na seçilen İsmet İnönü tarafından da başbakan olarak tayin edildi. Daha sonra İnönü ile anlaşamadığından, yerini 3 Mayıs 1939’da Refik Saydam’a bıraktı.
1943 yılına kadar yani Türkiye çok partili siyasi yaşama geçinceye kadar CHP İzmir Milletvekili olarak siyasî hayatını sürdürdü.
CHP’de arkadaşları ile 1945’de Dörtlü Takrir’i verinceye kadar görev aldı ve bu tarihte Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti’yi kurdu.
14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde Celal Bayar’ın genel başkanı olduğu Demokrat Parti genel seçimleri kazandı.
“CUMHURBAŞKANI KİM OLUR? KABİNEYİ KİM KURAR HİÇ DÜŞÜNMEDİM”
1950 Mayıs’ındaki genel seçimler Türkiye’de yeni bir sayfa açtı. Vatandaşların telaffuzuyla ‘Demirkırat’ olarak anılan parti iktidara gelmişti. Kansız devrim gerçekleşmiş ve ülkede ilk kez halkın oylarıyla bir parti meclis çoğunluğunu kazanmıştı.
Celal Bayar seçimi kazandığı günkü izlenimleri yıllar sonra yayınlanan anılarında şu ifadelerle dile getirdi:
“Partinin Yenişehir’deki küçük merkezi, birbirlerini kutlayan sevinçli, heyecanlı insanlarla dolu idi. Kalabalıktan ayak atacak yer kalmamıştı diyebilirim. İktidara geldiğimiz zaman neler yapacağımızı, hangi hizmetleri öncelikle değerlendireceğimizi bilmiyordum, ama cumhurbaşkanı kim olur, kabineyi kim kurar, kim girer, bunlar üzerinde düşünmemiştim.
Elbette bazı arkadaşlarımın ‘devlet adamı’ vakıflarına dikkat etmeyi, onların siyasi amaçlarını hatırda tutmayı ihmal etmiyordum, fakat bu mevkilere gelecek şahıslar için verilmiş bir kararım yoktu”
“CELAL BEY SEÇİMİ SİZ KAZANDINIZ HÜKÜMETİ TEVDİ ETMEYE HAZIRIM…”
Bayar ertesi gün Çankaya’dan ‘ikinci Cumhurbaşkanı’ İnönü’den gelen bir telefonla görüşmeye davet edildi.
İnönü konuğunu gülümser bir yüz ifadesiyle karşıladı. Karşılıklı koltuklara oturdular. İlk konuşan ev sahibi İsmet İnönü’ydü;
“Celal bey seçimi kazandınız. Partinizi memlekete hayırlı olmasını dileyerek tebrik ederim. Siz de zaten milletvekilisiniz. Hükümeti hemen size tevdi etmeye hazırım. Mevcut hükümet üyesi arkadaşlarımız da böyle istiyor”
Bayar, İnönü’nün bu teklifine teşekkür etti.
“Aceleye lüzum görmem Paşam. Henüz yeni seçilen meclis toplanmamıştır. Buna bir haftalık zamanımız var. Bir hafta içinde yeni hükümet kurmak, beyhude külfet olur. Müsaade buyurursanız, hükümet vazifesine devam etsin. Meclis toplandığı zaman hükümeti ve iktidarı devralalım.”
İnönü teklifinin cevabını aldıktan sonra görüşmenin de bittiğini ifade eden bir tarzda ayağa kalktı. Elini konuğuna uzatırken devam etti, “Mademki görüşünüz budur, durumu ilgililere bildireyim.”
DP GRUBUNDA BAYAR’IN CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞANA 31 HAYIR, 345 EVET OYU VERİLDİ
21 Mayıs 1950’de Demokrat Parti grubu partisinin Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için bir araya geldi. Uzun görüşmeler sonunda parti grubundan 345 milletvekilinin evet oyu vermesiyle DP’nin adayı belirlendi. Gruptan Bayar’ın Cumhurbaşkanlığına karşı çıkan sayısı 31’le sınırlı kalmıştı. Celal Bayar Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması prensibinden hareketle Demokrat Parti Genel Başkanlığı görevinden istifa etti.
Bayar 22 Mayıs 1950’de toplanan Büyük Millet Meclisi’nde 453 milletvekilinden 387’sinin oyunu olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü Cumhurbaşkanı seçildi.
EZAN ASLINA DÖNDÜ, PARA VE PULLARDAN İNÖNÜ RESİMLERİ KALKTI
Celal Bayar’ın köşke çıkmasının ardından hükümet Adnan Menderes tarafından kuruldu. 16 Haziran 1950 günü toplanan TBMM, ezanın orijinal halde okunmasını serbest bırakmıştır. 5665 sayılı yasa, ezanın Arapça okunmasını emreden bir kanun değil; sadece mevcut yasağı kaldıran bir yasaydı. Yasaya, zamanın CHP grubu da karşı gelmemiş ve grubu adına konuşan Cemal Reşit Eyüboğlu, orijinal ezan lehinde görüş beyan etmiştir.
İsmet İnönü’den boşalan cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Celal Bayar, başbakan olarak atadığı Adnan Menderes’e hemen gereken talimatları vermiş, böylece para ve pullarda sadece Atatürk resminin yer alması kesinleşmiş; okul kitaplarındaki ‘Milli Şef’ resmi kaldırılmış, dershanelerde ve resmî kurumlarda Atatürk’ten başka bir kişinin resminin asılmasına müsaade edilmemiştir.
BAYAR’DAN ANITKABİR İNŞAATINI BİTİRİN TALİMATI
Cumhurbaşkanlarına tahsis edilen ve Beyaz Tren olarak bilinen trenin bundan böyle halkın hizmetine sunulması da gerçekleştirilmiştir. Bayar’ın Adnan Menderes’e verdiği bir diğer talimat da, bir türlü bitirilemeyen Anıtkabir inşaatının süratle tamamlanması ve 12 yıldan bu yana Atatürk’ün naaşının bulunduğu müzeden kaldırılarak, Anıtkabir’e defnedilmesi işidir.
Bu çalışmada kısa süre içinde bitirilmiş ve 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e taşınmıştır.
1954–1957 genel seçimlerinden sonra da TBMM tarafından ikinci kez Cumhurbaşkanlığına seçilen Celal Bayar, 10 yıllık dönemde hep Başbakan Adnan Menderes’le birlikte çalıştı.
AMERİKAN SENATOSU’NDA KONUŞAN İLK TÜRK DEVLET ADAMI
Cumhurbaşkanlığı süresince dış politikada önemli girişimlerde bulunan Celal Bayar, yaptığı temaslarla Türkiye’nin dört tarafında bir güvenlik çemberi oluşturmaya çaba gösterdi. 1951’de Kore’ye Türk askeri gönderilmesi ve 1952’de Türkiye’nin NATO’ya üye olmasında aktif rol aldı. 1954’de Amerika’ya resmi bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Amerikan Senatosu’nda konuşma yapan ilk devlet adamı oldu.
ADIM ADIM 27 MAYIS DARBESİ
1959 yılı iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkiler açısından son derece gergin geçmişti. Bu gerginlik 1960’a girildiğinde bir türlü yumuşamak bilmediği gibi daha da sertleşmeye yüz tuttu.
7 Nisan’da DP Meclis Grubu bir bildiri yayımladı. Bildiride CHP’nin ülkedeki bütün yıkıcı grupları çevresinde topladığı, halkı orduyu iktidara karşı ayaklanmaya kışkırttığı öne sürüldü. Bu bildirinin ardından DP Meclis Grubu TBMM Başkanlığı’na muhalefetin eylemlerinin soruşturulması için bir önerge verdi. Önerge 18 Nisan’da Meclis’te büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Yasaya göre bir Tahkikat Komisyonu oluşturulacak ve bu komisyon üç ay boyunca muhalefetin ve basının eylemlerini soruşturacaktı.
Muhalefet ve basını soruşturmak için Tahkikat Komisyonu kurulması ülkede geniş yankı yaptı. Komisyon görevine başlar başlamaz, Ankara ve İstanbul’da öğrenciler protesto gösterileri düzenledi. 26 Nisan’da İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri baskıları protesto ederken, 28 Nisan’da da öğrenciler merkez binada bir toplantı düzenledi. Güvenlik güçlerinin toplantıya müdahale etmesiyle olay çıktı. Üniversite içinde başlayan çatışma Beyazıt Meydanı’na taştı. Buradaki çatışmada Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz aldığı bir kurşun yarasıyla hayatını kaybetti. Olaylar nedeniyle Ankara ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan edildi ve gece sokağa çıkma yasağı kondu, ancak öğrencilerin gösterileri durmadı.
30 Nisan’da İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen protesto gösterileri sırasında Nedim Özpolat adlı bir başka öğrenci hayatını kaybetti.
28–29 Nisan gösterilerinden sonra bu kez DP yönetimi, 5 Mayıs günü saat 5’te, Ankara’da Kızılay Meydanı’nda bir gösteri düzenlemeye karar verdi. Buna göre iktidar partisine mensup gençler, Kızılay Meydanı’nda, Meclis’ten çıkıp Çankaya ‘ya gidecek olan Celal Bayar ve Adnan Menderes’i alkışlayıp destekleyeceklerdi. Ama iktidara karşı olan gençler de plandan haberdar oldular ve 555K (5’inci ayın 5’inci günü saat 5’te Kızılay Meydanı’nda) parolasını geniş bir öğrenci kitlesine duyurdu.
CUMHURBAŞKANI BAYAR VE BAŞBAKAN MENDERES GÖSTERİCİLER TARAFINDAN TARTAKLANDI
5 Mayıs günü iktidara karşı olan gençler, Kızılay’a akın ederken, iktidarı destekleme amacıyla Kızılay’a gelen DP yanlısı gençler azınlıkta kaldı. Saat 6 civarında meydana gelen Bayar ve Menderes burada çok büyük protestolarla karşılaştı. Hatta bazı göstericiler Bayar ve Menderes’i tartakladı. Menderes bir gazetecinin arabasına binerek meydandan güçlükle uzaklaştırıldı.
Ordu içinde de on yıllık DP iktidarına karşı alttan alta başlayan hareket, protesto gösterileri sırasında kendini açıkça belli etmeye başlamıştı. Özellikle 29 Nisan’daki gösteriler sırasındaki öğrenci–ordu dayanışması dikkat çekiciydi.
KARA KUVVETLERİ KOMUTANI CEMAL GÜRSEL’DEN SAVUNMA BAKANINA ÖNERİLER
Ankara’daki 5 Mayıs gösterilerinden iki gün önce de Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’e bir mektup göndermiş ve ülkenin içinde bulunduğu bunalımdan çıkış için bazı önerilerde bulunmuştu.
21 Mayıs’ta bu kez Ankara’daki Harp Okulu öğrencileri iktidarı protesto için bir gösteri yürüyüşü düzenledi. Artık ok yaydan çıkmıştı. Gerginlik doruktaydı. Bu arada Başbakan Menderes, bir açıklama yaparak Tahkikat Komisyonu’nu başlangıçta üç ay olarak öngörülen çalışmalarını tamamladığını, raporun yakında Meclis’e sunulacağını kamuoyuna duyurdu. Ancak bu açıklama darbecileri daha önce almış oldukları yönetime el koyma kararından vazgeçirmedi. Geniş bir kesim de ordunun yönetime el koymasını sabırsızlıkla bekliyordu.
VE ASKER YÖNETİME EL KOYDU
Menderes’in Tahkikat Komisyonu’nun CHP hakkında verilen önerge hakkındaki çalışmalarını tamamladığını açıklamasından iki gün sonra 27 Mayıs 1960’da başkanlığını Orgeneral Cemal Gürsel’in yaptığı ve Milli Birlik Komitesi adı altında toplanan bir subay grubu, emirleri altındaki askeri birliklerle birlikte Ankara ve İstanbul’daki bazı önemli yerleri ele geçirdi ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına yönetime doğrudan el koyduğunu açıkladı.
27 Mayıs sabahı, Silahlı Kuvvetler adına radyodan yayınlanan bildiride, “Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgalarına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır” deniyordu.
Bayar, 27 Mayıs 1960’da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime el koyması üzerine tutuklanarak Yassıada’ya götürüldü.
TUTUKLU BAYAR KEMERLE İNTİHARA TEŞEBBÜS ETTİ
27 Mayıs 1960’taki darbeden sonra DP iktidarının yargılandığı Yassıada davaları 14 Ekim 1960’ta başladı ve 15 Eylül 1961’e kadar sürdü.
Davaların bir numaralı sanığı doğal olarak Cumhurbaşkanı Celal Bayar’dı. Başbakan Adnan Menderes’in ezik görünümünün tersine mahkemede adeta eski bir ittihatçı olduğunu hatırlatırcasına soğukkanlılığını kaybetmeden duran Bayar, mahkemenin sonuçlanmasından sonra, 25 Eylül 1961 günü intihar girişiminde bulundu. Boynuna doladığı bel kemeriyle yaşamına son vermek istemişti ama nöbetçi subayı görerek, müdahale edecek ve hayatını kurtaracaktı.
Milli Birlik Komitesi 15 idamdan üçünü onaylayıp diğerlerini müebbet hapis cezasına çevirince Bayar da diğer hükümlülerle birlikte Kayseri Cezaevi’ne gönderilecekti.
DEVRİK CUMHURBAŞKANI ‘KÖPEK DAVASI’NDAN YARGILANDI
Mahkemenin görüştüğü ilk dava dönemin Afgan Kralının Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a hediye ettiği köpeğin hayvanat bahçesine satışıyla ilgiliydi. Dava tarihe ve mahkeme tutanaklarına Köpek Davası olarak geçti.
Bayar 16 ay süren soruşturma ve yargılamadan sonra Yassıada Yüksek Adalet Divanı tarafından, 15 Eylül 1961’de 15 kişilik Demokrat Parti ileri geleni ile birlikte idama mahkûm edildi.
Milli Birlik Komitesi, idamlardan üçünü Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı onaylarken, Celal Bayar olmak üzere geri kalan 12 Demokrat Parti’linin idam hükmü dönemin papasının girişimleri sonucu müebbet hapse çevrildi.
Yassıada’dan Kayseri Bölge Cezaevine nakledilen Bayar, 7 Kasım 1964 tarihinde rahatsızlığı nedeniyle serbest bırakıldı.
7 Temmuz 1966’da da dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından, Anayasa’nın 97. maddesinde yazılı sebeplere dayanılarak affedildi.
EMEKLİ CUMHURBAŞKANI BAYAR ANILARINI KALEME ALDI
Türkiye’de askeri darbeyle önce görevinden uzaklaştırılan, ardından idamla yargılanan ve papanın girişimleri sonucu önce müebbet hapse mahkûm olup ardından yine bir cumhurbaşkanı tarafından affedilen Celal Bayar emeklilik günlerini dolu dolu geçirdi.
Bayar Kayseri Cezaevi’nde kaleme aldığı günlüklerinin ardından ‘Bende yazdım’ üst başlığıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarından başlayarak Kurtuluş Savaşı günlerini ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma çabalarını tüm detaylarıyla anlattı.
“BU KIŞ KOMÜNİZM GELECEK”
Bayar’ın sağlık nedeniyle cezaevinden çıkmasından sonra da siyasi yasağı devam etti. Siyasi yasaklı olduğu dönemde siyasetin dışında kalamayan Bayar Adalet Partisi’nden milletvekili seçilen kızı Nilüfer Gürsoy aracılığıyla Süleyman Demirel’e karşı tavır koydu.
Adalet Partisi’nden ayrılanların 1970’te Ferruh Bozbeyli başkanlığında kurduğu Demokratik Parti’ye destek verdi. Yine bu dönemde anılarını 8 cilt halinde, ‘Ben de yazdım’ adıyla yayımladı.
Eski Demokrat Parti’lileri bir araya getirmek amacıyla ‘Bizim Ev’ adlı bir kulüp kurdu. 90 yaşındayken Ecevit hükümetince 1974’te siyasi hakları geri verilen Celal Bayar, Senato Başkanı Tekin Arıburun tarafından yasa gereği eski cumhurbaşkanı sıfatıyla Cumhuriyet Senatosu’na davet edildi.
Celal Bayar teklif üzerine, “Seçim dışı bir yöntemle parlamentoya girmek prensiplerime aykırıdır” diyerek bu daveti kabul etmedi.
1975’de Demirel’le barışan Bayar aynı yıl yapılan ara seçimde Adalet Partisi’ni destekledi. Ona göre ‘Türkiye için en büyük tehlike komünizm’di ve bunu, sıkça “Bu kış komünizm gelecek” sözleriyle dile getirdi.
DARBEYLE İNDİĞİ ÇANKAYA’YA 21 YIL SONRA ŞEREF KONUĞU OLARAK DÖNDÜ
Hayatı boyunca askeri darbelere karşı olduğunu söyleyen Bayar için 12 Eylül harekâtı başkaydı. Bayar son askeri darbeyle ilgili olarak, “12 Eylül olmasa ülke elden gidecekti ve ülkeyi komünistler ele geçirecekti” dedi.
Celal Bayar, 1960’da askeri bir darbeyle uzaklaştırıldığı Çankaya’ya 21 yıl aradan sonra ilk kez 1981 yılında dönemin Devlet Başkanı Kenan Evren’in ‘şeref konuğu’ olarak çıktı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar 22 Ağustos 1986 tarihinde, 103 yaşında İstanbul’da vefat etti. Bayar vasiyeti gereğince doğum yeri olan Bursa’nın Gemlik ilçesine bağlı Umurbey Köyü’nde defnedildi.
Gözde Demirci