Efendim, “bu başlık da neyin nesi” diyenleriniz olacaktır… Başlıktaki bu terime İnternette rastladım. İlgimi çekti… Bunu kullanan arkadaşı pek yaratıcı buldum doğrusu. Ama bizim Türk milletinin yaratıcılığı genelde ya küfürler konusunda, ya da hileler konusunda oluyor…
Ahmet Karayün
ahmetkarayun@gmail.com www.cinegro.com
Efendim, “bu başlık da neyin nesi” diyenleriniz olacaktır… Başlıktaki bu terime İnternette rastladım. İlgimi çekti… Bunu kullanan arkadaşı pek yaratıcı buldum doğrusu. Ama bizim Türk milletinin yaratıcılığı genelde ya küfürler konusunda, ya da hileler konusunda oluyor. Bu yaratıcılığımızı insanlığa yararlı icatlar yapma konusunda kullansak, eminim ki dünyayı yerinden oynatırdık.
Her şeyin ilk hilesini bulanın Türk olmasına şaşırmamak lazım. Dedim ya aklımız fikrimiz bu konularda müthiş çalışıyor. Akla hayale gelmeyecek metotlar üretip, göreni hayrete düşürüyoruz.
Bu x-tir et gitsin terimini ben hangi anlamıyla kullandım onu açıklamak istiyorum. Öncelikle kendine X bir alan yaratıyorsun. Bu alanın ismini sen belirleyeceksin. İstediğin kişiye söyleyebilir, ya da sadece kendine saklayabilirsin. Bu terimi, canını sıkan bir kişi ya da olay olduğunda kullanacaksın. Canını sıkan kişi ya da olayı X bölgeye def edip, rahatlayacaksın. Bir nevi terapi gibi düşün…
– Falanca kişi sana yanlış mı yaptı? x-tir et gitsin…
– Arabanı yıkadın yağmur mu yağdı? x-tir et gitsin…
– Trafikte insan dışı bir mahlukata mı rastladın? x-tir et gitsin…
– En sevdiğin elbisene ketçap mı döktün, x-tir et gitsin…
– Patronun canını çok mu sıkıyor? x-tir et gitsin…
– Gökten çilek yağsa başına salatalık mı düşüyor? x-tir et gitsin…
– Sıkıntıdan tırnaklarını mı yiyorsun? x-tir et gitsin…
– Burnun mu yamuk, gözün mü şaşı? x-tir et gitsin…
– Bu örnekleri daha da çoğaltabilirdim, x-tir et gitsin…
– Bu yazıyı okumaktan sıkıldın mı? x-tir et gitsin…
Evet… İnsanın bazen boş vermeye, yani x-tir etmeye ihtiyacı oluyor. Her şeyi kafaya takarsan, fındık kabuğunu doldurmayan olayları dert edersen, pireye kızıp yorganı yakarsan, tavşan olup sürekli dağa küsersen, ince eleyip sık dokursan, hayattan hiç zevk alamazsınız. Yaşamanın tadına varamayacağın gibi, arkadaşlarını, eşini, dostunu kendinden uzaklaştırıp, yalnız kalmaya mahkum olursun.
“Ayakkabıları olmadığı için üzülüyordu, ta ki sokakta ayakları olmayan çocuğu görene kadar” diye bir söz vardır. Bu sözü çok severim. İnsan neye üzüleceğini, neye sevineceğini iyi bilmeli. Ömrünü beyhude şeyler peşinde heba etmemeli. Bardağın dolu tarafına bakmayı artık öğrenmeliyiz. Sahip olduğumuz güzellikleri ve canımızı sıkan olayları bir liste yapsak, inanın güzellikler listesi uzaaaarr gider. Bu listeyi arada bir de olsa yapmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Park yeri mi bulamıyorsun? Canını sıkmana hiç gerek yok dostum, çünkü her zaman bir kişilik yer vardır. Karamsarlığa mı düştün? Çaresiz olduğunu mu düşünüyorsun? Unutma ki her sorunun bir cevabı, her yokuşun bir inişi, her sıkıntının bir refahı vardır. Önemli olan olaylara yaklaşma tarzın, bakış açındır. Bu nedenle önce kendini aşmalısın. İnsanın önündeki en zor engel, alışkanlıkları, sabit fikirleri ve dar çerçevesiyle sadece kendisidir.
Umarım bu yazıyı okuduktan sonra her şeyi dert etmek yerine, x-tir etmeyi denersin. Bu terimi kullanmamdaki neden, ilginç olması sebebiyle aklında kalıcı bir yer etmesidir. Bir gün canını sıktığın ama sıkmana değmeyecek bir olay esnasında bu yazıda okuduğun bu terim aklına gelip, gülümseyerek; “Amaaannn x-tirrr et gitsin” dersen ne mutlu bana.
Hoş ve sevgiyle kalın…