Gerçek özgürlük, istediğini yapabilmek değildir. Gerçek özgürlük dış dünyadan gelmez, başka bir şey tarafından size verilemez. Gerçek özgürlük istediğinizi yiyip içmek ya da istediğiniz yere gitmek, istediğiniz gibi giyinmek değildir. Gerçek özgürlük bir sanattır, kendin olabilme sanatı ve ruhunun arzusunu gerçekleştirebilme sanatıdır.
İstediğiniz kadar paraya sahip olabilirsiniz ya da istediğiniz her şeye ama bu özgürlük demek değildir. Özgürlük yürekten başlayan ve dış dünyada ifade bulan bir süreçtir.
Kendimiz olma sanatı, kendimizi ifade edebilme, kendimizi var edebilme, kendimize ait bir şeyler söyleyip ifade edebilme sanatıdır. Sadece kendi cümlelerimizi kurabildiğimiz sadece kendi deneyimlerimizi ifade edebildiğimiz zaman biz gerçekten varız. Özgürlük beraberinde her türlü dramadan ve veçhelerden de arınmayı getirir. Ne zaman hangi rolü oynayacağınız artık tamamen size kalmıştır çünkü artık hiçbir rol hapishanesine sahip değilsinizdir.
Dış dünyadan gelecek bir şeyle özgür olabileceğini düşünen insan hiçbir zaman tatmin olamaz, istediğine sahip olsa da elde edince yerine başkasını koymak için arayışa tekrar girecektir.
Kişisel gelişimde bireyin kendini ifade edebilme yetisi çok önemlidir. Özgürlük ve kendine inanmak arasında sıkı bir bağ vardır. Kendinin birey olarak farkına varabilen insan, kendi eşsizliğinin de farkına varır. Bu eşsizlik beraberinde kendine değer verme farkındalığına, ardından da özgürlüğe doğru yol alır.
Kendinizi ifade etmekten, kendi gerçekliğinizi dile getirmekten korkmayın. Bastırılan her duygu ya da düşünce ileride tekrar yüzeye çıkmak üzere bilinçaltına atılır. Bastırmak, ondan kurtulmak demek değildir. Bastırmak sadece yüzleşmeyi ertelemektir. Başkalarına karşı gerçekliğinizi ifade edip etmemek, sizin seçimizdir ve esneklik ile yansıtmak istediğinizi yansıtabilirsiniz. Önemli olan kendinize kendi gerçeğinizi ifade edebilmektir. Bu, kendini birey olarak fark edilme ve içinizi dinleyebilme sanatıdır.
Başkaları sizin hakkınızda yanlış düşünür ya da sizi yanlış tanırlar diye gerçeğinizi örtbas etmenizin bir anlamı yoktur. Başkaları istemiyor diye iç sesinize kulaklarınızı tıkamanızın bir anlamı yoktur. Özgürlük kendini kabul etmekle başlar. Biz hepimiz içimizde birçok veçhe barındırırız. İyi diye de, kötü diye de tabir edilen bir sürü veçhelerimiz vardır. Kişisel gelişimde atılacak ilk basamak kendimizi her veçhemizle kabul etmemizde gizlidir. Kabul edemediğimiz her veçhe, biz onun farkına varıp kabul edene kadar, dış dünyamızda karşımıza çıkmaya devam eder ve de biz kurban bilinci ile karşımızdaki insanları suçlamaya devam ederiz. Özgürlük, kurban dramasından çıkmak demektir, yaşamınızın sorunluluğunu almak anlamına gelir. İrade ile ortaya konulan bilinç eylemidir.
Yaşamımızda karşımıza çıkan olayların bizi seçtiğine inanmak, dış dünyanın kölesi olduğumuza inanmak demektir. Bunda, özgürlük yoktur çünkü irade ve sorumluluk yoktur. Seçen siz değil, siz seçilen olmuşsunuzdur. Her gün yürüdüğünüz aynı yolu değiştirmenize engel olan nedir? Ya da giyim tarzınızı? Ya da içinizden gelen bir düşünceyi ifade etmenizden sizi alıkoyan?
Tüm bu sorunların cevabı tektir; dış dünya, yani başkaları. Peki, başkalarımızın hayatımızı yönlendirdiği bir durumda, biz gerçekten nasıl özgür olabilir ve kendi hayatımızı yönetebiliriz.
Bir gemi düşünün. Gemi okyanusta yol alırken birçok kaptanı vardır. Başka bir gemi daha düşünün aynı okyanusta yol alırken tek bir kaptanı vardır. Sizce bu gemilerden hangisi, rotasını daha net belirleyebilir? Birçok kaptanı olan geminin kaptanlarından her birinin kendine has deneyimleri olduğundan kendi deneyimlerine göre rotayı belirleyecek ve çok zaman da uzlaşma zor sağlanacaktır. Çünkü yola çıkıldığında herkes, kendi bireysel deneyimleri ile kaptanlık yapmak isteyecektir.
Şimdi geminin sizin yaşamınız ve okyanusun da sürekli devinim halinde olan hayat olduğunu düşünün. Kaç kaptanla yola çıkmayı tercih edersiniz?
Kendi geminizin kaptanı olmak ve dümene geçmek özgürleşmenin temelidir.
*