Mine Hanım, akşam yemeğinin bulaşıklarını makineye yerleştirirken eşi Çetin Bey, mutfaktaki masada gazetenin üçüncü sayfasına göz gezdiriyordu. Okuduğu haberin başlığı ile adeta çarpılmış gibi sıçradı: – Bu kadarına da pes doğrusu!
Yazar : Yusuf YEŞİLKAYA
yusufyesilkaya@gmail.com
Mine Hanım, akşam yemeğinin bulaşıklarını makineye yerleştirirken eşi Çetin Bey, mutfaktaki masada gazetenin üçüncü sayfasına göz gezdiriyordu. Okuduğu haberin başlığı ile adeta çarpılmış gibi sıçradı:
– Bu kadarına da pes doğrusu!
– Ne oldu Çetin?
– Daha ne olacak Mine? On dört yaşında kız çocuğu, internette tanıştığı kötü niyetli adamların peşine takılmış, uçurumun kıyısından dönmüş.
– Nasıl bulmuşlar?
– Kız akşam eve gelmeyince babası polise haber vermiş. Evdeki bilgisayardan kızın girip çıktığı web siteleri incelenmiş. Görüşmeleri, yazışmaları takip edilmiş. Sosyal paylaşım sitelerinden birisi aracılığıyla tanıştığı kişiyle buluşmak üzere Muş’tan İstanbul’a gitmek üzere yola çıktığını öğrenmişler. Otobüs İstanbul’a varınca, otogarda polis takip ediyor. İki kişi kızı alıp bir eve götürüyor. Polis, eve baskın düzenleyip kızı almak istediğinde çok farklı bir manzara ile karşılaşıyor. Küçük yaşta kız çocukları ve yabancı uyruklu kadınları görüyorlar. Ahlaksız buluşma noktası olduğunu anlıyorlar. Ve kızı uçurumun kıyısından alıp ailesine teslim ediyorlar.
– Yapma ya!
– Ben yapmadım aşkım, onlar yapmış.
– Sana demiyorum hayatım. Çivisi çıkmış dünyanın. Neler oluyor şu dünyada da haberimiz olmuyor ya!
– Mine baksana, şey diyecektim…
– Ne oldu? Söylesene!
– Aygül… İnternete giriyor ya hani…
– Evet giriyor, şu anda da internette zaten.
-Yedinci sınıfa gidiyor kızımız. En deli zamanı çocuğun. Nerelere girip çıktığına bakıyor musun?
– Geç kaldın aşkım. Ben her gün bakıyorum. Ama onun da kolayı var. Bilgisayarı kapatırken, ziyaret ettiği siteleri silebilir.
– O zaman yasaklayalım interneti.
– Sence çözüm mü?
– Çözüm olmadığını ben de biliyorum ama Aygül’e bir şey olursa ben yaşayamam.
– Dur hemen panikleme! Ama farklı bir çözüm üretmemiz lazım.
– Haklısın, çözüm bulmalıyız ama nasıl?
– Biz akşamları nerede oturuyoruz?
– Tabi ki oturma odasında.
– O zaman bilgisayarı da oturma odasına kuralım.
– Bilgisayar kullanmak isteyen, internete girmek isteyen aile üyeleri oturma odasında bulunsun. Bir çeşit otokontrol sistemi olur.
– Peki, biz de mi?
– Elbette! Biz çocuklardan gizli saklı bir yerlere mi giriyoruz?
– Hayır yani…
– Hem bizim için de iyi olur. Sanal ortamda girip çıktığımız yerlere dikkat ederiz. Evimizde fazla odamız olmuş olsaydı daha farklı bir önerim olurdu.
– Nasıl yani?
– Şöyle ki, evin bir odasını kültür odası yapmayı önerirdim. Kitap okuma, bilgisayar, internet girişleri bu odada yapılırdı. İnternet kullanmak isteyen aile bireyleri bu oda dışında sanal âleme dâhil olamazdı. Bu sayede hem hepimiz birbirimizi kontrol etmiş olurduk hem de herkes takipte olduğu bilinciyle giriş çıkış yaptığı yerlere daha dikkat ederdi.
– Hay aklınla bin yaşa aşkım!
Televizyonlardaki programlar, izleyici kitlesine göre sınıflandırıldı. Bu anlamda anne ve babalar, daha dikkatli davranabiliyor. Televizyonlarda yayınlanan programların tamamı için olumsuz ifadeler kullanmak yanlış olur. Bu nedenle yasaklamak yerine anne ve babaların kontrollü olması ve daha önemli olanı çocuklarımıza seçici olabilmeyi öğretmemiz daha mantıklı bir yaklaşım olur.
İnternet ortamında gerçekleştirilen sanal sohbetler, sosyal paylaşım sitelerindeki paylaşımlar, içeriği kontrol edilemeyen görüntüler sadece çocuklarımızın değil, büyüklerin başına bile dert açabilir. Kiminle görüşüldüğü, ne alınıp satıldığı bilinmeden albenisi hoş gözüken reklâmlara kanarak dolandırıcıların, iyi niyetli olmayan insanların tuzağına düşmemize neden olabilir.
İnternetin cep telefonlarına girmesiyle beraber, dünyayı cebimizde taşımış oluyoruz bir anlamda. Son teknolojiyle güncellenen cep telefonları, telefon makinesi olarak kullanımın dışında saat, takvim, ajanda, video kaydedici ve oynatıcı, fotoğraf makinesi, internet erişimi gibi birçok fonksiyonu olan küçücük bir bilgisayar şekline dönüşmüştür. Bütün bu özellikler, çok faydalı amaçlara hizmet edebildiği gibi olumsuz amaçla kullanıldığı zamanlarda da tarifi mümkün olmayan zararlara yol açabilmektedir.
Yetişkin bireyler olarak, teknolojiyi iyi ve güzel işlerde kullanmaya, bize ve çevremize yararlı çalışmalar doğrultusunda değerlendirmeye özen göstermeliyiz. Kendimiz için bu durum elbette gerekli bir hassasiyettir. Ancak, teknolojiye karşı söz konusu olan çocuklarımız ise daha çok dikkat etmek ayrı bir görev hatta zorunluluktur.
Özellikle çocuklarımızı sanal ortamından tehditlerinden korumaya çalışırken, yasakçı zihniyetle hareket etmek sorunun çözümü olmak yerine problemi daha da içinden çıkılmaz bir şekle dönüştürecektir. Baskı ve yasakçı düşünceyle ortaya konulan hareket tarzı, çocuklarımızla aramıza sur gibi güçlü duvarlar örecektir. Dayatmacı ve yasakçı bir anlayış yerine herkesin kendi kendini kontrol edebildiği, bireylerin kendilerine ve çevrelerine güven duyabildiği otokontrol sistemini harekete geçirmek daha sağlıklı bir yaklaşım tarzı olacaktır.
Çocuklarımıza, teknolojiyi ve sanal ortamı, doğru amaçla ve doğru yöntemlerle kullanabilmeyi öğretmek, seçici olma alışkanlığını kazandırabilmek; anne ve baba olarak en önemli görevlerimiz arasında olmalıdır. İş işten geçtikten sonra bu amaçla yapılacak çalışmalar, çok anlamlı olmayacaktır.