Küçük bir kuşun kartal kanadı istemesinde ne sakınca olabilir ki!Canlının canlı olma sürecinde var olanlarla kaybolanlar ve kalanlar arasında üçlü bir korelasyon vardır. Bunu algılayabilirsek algıyı bir adım öteye taşıyabiliriz. Bu bir öngörüdür…
Yazar : Hüseyİn Ergül
ergulhus@yahoo.com
Küçük bir kuşun kartal kanadı istemesinde ne sakınca olabilir ki!
Kanadı isteyen kuşa sorarlar:
– Ne yapacaksın kartal kanatlarını?
– Daha yükseklerde uçacağım.
Kanatlar verilir. Kuş küçük gövdesine kartal kanatlarını takar. Uçmak ister, uçar gibi olur. Yalpalar, dengesi bozulur. Eskisi kadar uçamaz. Anlar ki, kendi kanatları kendi vücuduna göredir.
Canlının canlı olma sürecinde var olanlarla kaybolanlar ve kalanlar arasında üçlü bir korelasyon vardır. Bunu algılayabilirsek algıyı bir adım öteye taşıyabiliriz. Bu bir öngörüdür. Öngörünün besin kaynağı, bilgidir. Bu, öngörünün önüne geçmek için yeterli neden değildir. Aynı bilgiden değişik öngörüler doğar. Öngörünün üstünlüğü burada gizlidir.
Çocukların hal ve tavırlarına baktığımızda önce büyükler olarak, kendimizi görmeliyiz. Bunu başaramazsak, kuşaklar arası çatışmaların içinde kayboluruz. Tıpkı beton yığınlı şehir içinde kaybolmamız gibi…
Doğa insanın aklını başına getirir. Düşündürür, kendini hatırlatır. İnsanın kendini, kendine hatırlatır. Başsız akılla akılsız başın işe yaramazlığını öğretir.
Karanlığın içine işleyen akıl, her şeyi aydınlatır, görülür kılar. Ya ışığın içine işleyen karanlık neyi aydınlatır? Işığın içine işleyecek, daha ışıksı bir şeylerin bulunması gerekmez mi?
Işığın aydınlığa ihtiyacı var. Varolan aydınlık yetmiyor. Aydınlığın tanımı içindeki farklılıklar kadar, ışığın içinden doğan aydınlıkta da farklılıklar var. Bunları aklınla, çevreni vücudunla hisset. Bunlar birer öngörüdür.
Neyi nerede bulacağını bilme bilinci, ne zaman ve nasıl kullanacağını bilme bilinciyle birleştiğinde oluşan bileşke kuvvetinin sinerjisi, bilginin çıplak gücünden daha üstündür. Bu, akıl ve duygusal zekanın ortak ürünü olan bir öngörüdür.