İnsanlar iyi olmadıklarına, başaramayacaklarına, kendilerinin eşsiz birer varlık olmadıklarına başaracaklarından, iyi olduklarından, eşsiz olduklarından daha çabuk inanıyorlar. Başarabilirsiniz diyorum, “hayır, bu iş o kadar basit değil? diyorlar…
İnsanlar iyi olmadıklarına, başaramayacaklarına, kendilerinin eşsiz birer varlık olmadıklarına başaracaklarından, iyi olduklarından, eşsiz olduklarından daha çabuk inanıyorlar. Başarabilirsiniz diyorum, “hayır, bu iş o kadar basit değil? diyorlar. Siz en değerli varlıksınız diyorum, “hayır ben değerli değilim, öyle olsam canlı varlıkları yiyerek beslenmezdim? diyor, bin yığın mazeret üretiyorlar. Bu çevremde, ilişkilerim de, yaşamın her alanda gözlemlediğim bir gerçek. Biriyle karşılaşıyoruz:“Merhaba nasılsın?“Eh şöyle böyle…?“İyi görünüyorsun? diyorum.“Yok yahu, gerçek mi söylüyorsun?? diyor.İyi olmaması gerektiğine inanmış. Bu şahıs kendisine ne zaman nasılsın diye sorulsa hep “şöyle böyle? yanıtını verir, onun içinde hep şöyle böyledir.
Oysa her gün “harikayım? dese ne olurdu?Bireylere bir hiç olduğu, tek başlarına hiçbir şey yapamayacakları, var olmalarının başkalarının varlığına bağlı olduğu, kendilerinin sadece bütünün küçük bir parçası, toplum denilen o büyük aygıtın bir vidası oldukları kanıksatılmış. “İnsan tek başına ne yapabilir ki?, “yok tek başına kurtuluş? diyerek kurtuluşu toplumun kurtuluşuna dayandırılmış olan birey çaresizlik ve acı içinde ne zaman ve nasıl kurtulacağını bilmediği bir geleceği beklemeye bırakılmış. Şimdi mutlu olmak, şimdi başarı, şimdi yaşamak, şimdi diye bir şey yok, kayıp edilmiş. Kendini bütünün içinde kaybetmiş olan birey şimdi mutsuz. İşte bu felsefe, bu anlayış dünyamızı hep meçhul bir geleceği beklemeye bırakılmış hasta bireyler yığını haline getirmiştir.Benim kendimi mutlu hissetmem için yazılarımla insanlara kendi yaşamlarında olumlu bir değişim sağlayabilecekleri bir bilgi sağlamak ya da onları bu yönde motive etmem gerekir.
Bu yapabildiğim bir şey ve üstelik benim kendi kontrolümde.Sizin kendinizi mutlu hissetmeniz için ne olması gerekiyor?Bu soruyu birine sorduğumda şu cevabı aldım:“Benim mutlu olmam için dünyanın temelden değişmesi gerekir…?O zaman senin mutlu olman mümkün değil, dedim. O mutlu olabilmek için dünya onun istediği gibi olana kadar bekleyecekti. Kendisi için mutluluğu imkansızlaştırmıştı. Bu bireyin (hafif bir gülümsemeyle karışık bir ifade takınsa da) tam bir içsel çöküntü yaşadığını görmek hiçte zor değildi. Ardından kendisi için mutluluk aramadığını, mutlu olmasının ancak tüm dünya ile birlikte olabileceğini söylüyor, zihnindeki hastalığı kahramanlaştırıyordu.Her insanın kavraması gereken bir gerçek var: İyi bir toplum, iyi bir dünya istiyorsak devamlı her şeyin ne kadar kötü olduğuna işaret ederek kırmızı görmüş boğa gibi tepki içinde yaşamayı bırakıp kendimizi yetiştirmeli, sağlıklı bireyler olmaya bakmalı ve o iyi olmayan ne ise onu iyileştirmenin, değiştirmenin yoluna bakmalıyız. Bireyin kendine güvenmesi, başarının kendi elinde, düşüncelerinin, eylemlerinin ve tüm yaşamının kendi kontrolünde olduğunu ve bunu istediği gibi biçimlendirebileceğini anlaması gerekiyor. Ancak kendi özgüvenini kazanmış bireylerden oluşan bir toplum sağlıklı ve başarılı bir toplum olabilir.
Mutluluğu, başarıyı, kendini iyi hissetmeyi, sağlığı hatta keyfi bile başkalarının, nesnelerin, kendi dışında bir şeylerin kontrolüne bırakan insan gerçek bir çaresizliği yaşıyor hale gelir. Hareketsizleşir, tıkanır, suskunlaşır… Yani seyircileşir. Bu anlamda;Seyirci: sırasıyla düşüncelerini, arzularını, isteklerini, davranışlarını, amaçlarını, kaderini kendi dışındaki olaylara, koşullara, kişi ve nesnelere bağlamış, yaşamının kontrolü kendi elinde olmayan bireydir. Oyuncu: düşüncelerini, arzularını, isteklerini, davranışlarını, amaçlarını yani kaderini kendi biçimlendiren, olayları, koşulları, kişi ve nesneleri başarı istikametinde olumluluğa çevirme yetisine sahip olan bireydir. O kaderinin orkestra şefidir. Arabesk müziği seyircileşmiş olan insanın duygusal olarak kendini bulduğu bir yer olması bakımından iyi bir örnektir. Neden? Çünkü burada kendisini tam olarak ifade eden bir ‘sanat’ icra ediliyor. ‘Batsın bu dünya’, ‘aşkı ben mi yarattım’, ‘kader beni neyledi’, ‘yıkıldım’, ‘yandım’, ‘mahvoldum’… Bunlar hemen şimdi aklıma gelenler, daha iyi örnekleri eminim sizde biliyorsunuzdur. Görüyor musunuz? Seyirci olayların, kaderin elinde oyuncaktır.
O aşkı yaratamaz, yıkılır, yanar, mahvolur ve ardından hiçbir sorumluluk kabul etmeyip ‘batsın bu dünya’ deyip çıkar işin içinden. O günahsız, dünyanın kendisine çok acımasız davrandığı bir biçare olarak görür kendini. O çok iyidir de dünya hepten kötü, acımasız, cezalandırmaya layıktır. Evet, seyirci tam anlamıyla sorumsuzdur, yaşamına sahip çıkmama sorumsuzluğunu yapmaktadır. Birey şu sorularla hemen yola koyulabilir.“Ben kimim?“Ne istiyorum?“Amaçlarım nelerdir?Birey bir kere amaçlarını belirledikten sonra artık kendi kaderini de biçimlendirmek istikametinde ilerleyecektir: işte bu yaşamda oyunculaşmaktır. Adım adım başarıyı tattıkça, sorunların üstesinden geldikçe daha çok özgüven kazanacak, daha büyük oyunlara girişecektir. Ve bir süre sonra görecektir ki kaderini kendisi yaratıyor, yaşamı kendi kontrolünde. İmkansız diye bir şeyin olmadığını kavradığında artık o dışardan hiçbir gücün karşı koyamayacağı bir yere ulaşmış olacaktır. Benim yaşam amacım, bunca zaman yazılarımda anlattığım, kendi yaşamımda uygulayarak çalıştığına tanık olduğum bir takım yöntemleri başkalarının da öğrenmesini sağlamak, kendi içlerindeki gücün bilincine vardırmaktır.
Neden?
Başarılı insanların sayısı arttığında hepimiz daha mutlu olacağız. Siz başardığınızda sadece kendiniz kazanmış olmuyorsunuz. Sırasıyla aileniz, çevreniz, toplum, ülkeniz ve dünya kazanmış oluyor. Kaybettiğinizde de aynı şey tersine çalışıyor. Elbette başarı derken her yolu mubah sayarak, bütün çirkinlikleri yaparak demek istemiyoruz. Başarıya giden en kestirme yol en dürüst yoldur.Mutlaka başaracaksınız. Bir kere kaybettik diye vazgeçmek olmaz, gerekirse bin kere yeniden deneyeceğiz ama başaracağız. Başka alternatiflerin de olduğunu bilerek, esnekliğimizi kaybetmeden. Sizin içinizde belirlediğiniz amaçlarınızdan daha fazlası var, içinizde dünyayı yerinden oynatacak bir güç hazır sizin onu kullanmanızı bekliyor.Başaracaksınız…
Kendiniz için, ülkeniz için, dünya için.Çünkü siz başarmak için doğdunuz.
Sait Çamlıca
www.gencgelisim.com
bunlar da ilginizi çekebilir: