YAZARI:MAHMUT TOPTAŞ
İnsanlığın ilk bineği At, katır, eşek.
Nuh aleyhisselamın yaptığı gemiyle atların yükü bazı yerlerde hafifledi.
Tren, araba ve uçağın bulunmasıyla atın yükü hafifletildiği gibi bazı ailelerde evin eğlencesi süsü olarak bulunduruluyor.
Gemi, tren, araba ve uçaklar hızda birbiriyle yarışa devam ediyorlar.
Ama bu ulaşım vasıtalarının en büyük düşmanı zaman.
Zamanla her şey gibi onlar da ihtiyarlıyor, hizmetten düşüyor hurdalığı boyluyorlar.
Bunları bulanları, yaygınlaştıranları, hızını artıranları az çok tanıyoruz.
Ama seksen beş yaşında ölen dedenizi seksen beş yıldır taşıyan ayağını, binek olarak hiç hatırlamadık.
Attan, arabadan, trenden, gemiden, uçaktan önce ayaklarımıza binerek gittik gideceğimiz yere.
Demirden yapılan ulaşım araçlarımızın hiç biri 85 yıl günde on saat çalışamamıştır.
Ayaklarımızı hizmet yolunda alınacak mesafelerin bineği yaptık, atasözleri, deyimler ürettik.
“Ayağı yere basmayan” bir çok insanımız, kendisini taşıyan ayağını yaratanı da tanımaz.
Arabasının markasını, nerede üretildiğini, yaşını, modelini, motor gücünü bilir de, doğduğu günden beri kendini taşıyan, tamir parası istemeyen, bakımını hiç aklına getirmediği ayağını ve yaratanını hatırlamaz da böylece “Ayağının altına karpuz kabuğu koyar” ve cehenneme yuvarlanarak gider.
“Ayaklar baş, başlar ayak olunca” yaratılanlar, yaratanın önüne geçirilir.
“Ayak takımı” baş olunca batının bütün pisliklerini ithal ederek para sevgisini, makam ve şöhreti başımıza bela etti bizim.
Batının değil, batıyı yaratanın kurallarına uymak için başa geçenlerimiz, “Ayaklarının tozuyla” işe girişmeleri gerekir.
Yoksa bu kafirler milyarlarca insanın “Ayağının altına karpuz kabuğu koyup” güle oynaya cehenneme yolluyorlar.
Rabbimiz bizi uyarıyor:
“Suçlular, sîmâlarıyla tanınırlar, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar (ve cehennem atılırlar)” (Rahman süresi ayet 41)
“Başı ayak taşır” biri karar verir öbürü suça götürür. Onun için suça iştirakten ikisi de yanıyor.
İnsanı ve insanlığı seviyorsak onların cehenneme giden yolunu cennete çevirmek için uyarmamız gerekir.
Bunun için kendimiz sıratı müstekıym üzere olmamız gerekir.
Cihanı cehenneme çeviren Calut’un ordularına karşı çıkan Talut’un iyi eğitilmiş askerleri, cehenneme giden yolu kapatmak için savaştan önce dua ederlerken şöyle diyorlar:
“Rabbimiz, üzerimize sabır boşalt. Ayaklarımızı sabit kıl. (kaymasın, kaçmasın.) Kâfir topluluğuna karşı bize yardım et” dediler.” (Rahman süresi ayet 250)
Biz yaratan Rabbimize kullukta “Ayak sürüyen” lerden olmamaya dikkat edelim.
“Ayağımızı denk alalım”
Gücümüzün üstünde bizden kulluk istemiyor Rabbimiz.
“Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım.”
Her hayırlı işe “Ön ayak” olmamız gerekir “Arka ayak” olmamaya çalışalım.
Ayaklarımıza iyi bakalım, beş vakit namazımızda abdest alıp yıkayalım ki suyun değdiği yeri ateş zor yakar.
“Dinleniyoruz” endişesine kapılmayalım
Rabbimiz, dilimizin, elimizin, ayaklarımızın kıyamet gününde şahitlik yapacaklarını haber verir:
“O gün dilleri, elleri ve ayakları yaptıkları hakkında aleyhlerinde şahitlik edecektir.” (Nur süresi ayet 24)
“Ayak oyunları” na tenezzül etmeyen kahraman ecdadın yolundan yürüyenlerin “Ayak sesleri” ne kulak verin.
Dünya basınının kara haber cazgırlığıyla duyurduğu sesler, aslında İslam’ın ayak sesleridir.