Hürrem Haseki Sultan (d.1500-1506 arası Rutenya, Lehistan – ö. 15 Nisan 1558, İstanbul) doğum adı: Alexandra Lisowska, Osmanlıca adı: ??? ?????, Avrupa’da tanındığı ad: Roxelana), Osmanlı padişahı I. Süleyman’ın nikahlı eşi ve sonraki padişah II. Selim’in annesidirhürrem sultan
Renkli hayatı ile efsaneleşmiş; zekası, cesareti, ihtiraslarıyla ün salmış bir Hanım Sultan’dır. Hayatı romanlara, tiyatro oyunlarına, opera eserlerine konu olmuştur. Devlet işlerinde etkin rol oynayarak Osmanlı İmparatorluğu’nda “Kadınlar saltanatı” denilen devri başlattığı kabul edilir.
Kökeni
Osmanlı sarayına gelene kadar ki yaşamı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Lehistan Krallığı’nın sınırları içerisinde bulunan Rutenya’da 1504 yılında doğduğu rivayetler arasındadır, Tatar akıncılar tarafından 1520 tarihinde 20’li yaşlarında Rutenya’dan kaçırıldığı, Kırım Hanı’nın himayesine girdikten sonra Osmanlı sarayına sunulduğu tarihçiler ve yazarlar tarafından kabul görmüş bir rivayettir.
16. yüzyıl kaynaklarına göre kızlık ismi bilinmiyordu. Ama daha sonraki kayıtlara göre mesela 19. yüzyılın Ukrayna’daki ilk kayıtlarına göre Anastasia (Kısaca Nastia) Polonyalıların geleneğinde, Aleksandra Lisowska olarak bilinir. Genelde Hürrem Sultan ya da Hürrem balsaq sultan olarak bilinirdi; Avrupa dillerinde Roxolena, Roxolana, Roxelane, Rossa, Ruziac, Türkçe’de Hürrem (Farsça kökenli??? Hürrem), neşeli olan kişi ve soylu olan kişi anlamına gelir. Roxelana, onun gerçek ismi olmayabilir ama takma adı onun Ukraynalı soyuna ait olan (Günümüze ait yaygın isim Ruslana) ve doğu slav ismi olan, Roxolany ya da Roxelany, şimdiki Ukrayna halkında 15. yüzyıldan sonra kullanılıyordu.
Saraydaki yaşamı
Hürrem Sultan’ın saraya gelişi ve Kanuni ile tanışması hakkında kesin bilgiler yoktur. Kanuni’nin şehzadeliği sırasında veya padişahlığının ilk senesinde Harem’e girdiği düşünülür.
Hürrem Sultan saraya getirildiğinde Kanuni’nin Manisa valisi iken birlikte olduğu Mahidevran Sultan’dan “Mustafa” isimli bir oğlu vardı. Sarayın en nüfuzlu kadını padişahın annesi Ayşe Hafsa Sultan, ikinci derece nüfuzlu kadın Mahidevran Sultan idi. Hürrem, saraya girdikten sonra Kanuni ile ilişkisinden 1520/21’de “Şehzade Mehmet” dünyaya geldi ve böylece Hürrem Sultan saraydaki en nüfuzlu üçüncü kadın durumuna geldi. İki haseki arasındaki rekabet , bir gün kavgaya dönüşmüştür. Hürrem Hatun bu kavgayı çeşitli entrikalarla aleyhine çevirmiştir. Pek çok yazara göre bu olaydan sonra gözden düşen Mahidevran Sultan, 1533’de Manisa valiliğine atanan oğlu Şehzade Mustafa’nın yanına gönderildi ve Hürrem Sultan, onun yerini aldı.
Mahidevran ile Hürrem arasındaki mücadelede Mahidevran Sultan’ı tuttuğu düşünülen ve oğlu üzerinde büyük nüfuzu olduğu söylenen Valide Hafsa Sultan’ın 1534 yılındaki ölümü ile Hürrem’in saraydaki etkisi daha da artmıştır. Fakat Valide Sultan’ın ölümünden sonra Mahidevran Sultan veliaht annesi olduğu ve Şehzade Mustafa’nın tahta çıkmasına kesin gözle bakıldığı için Valide Sultan’lığa hazırlanmaya başlamıştır.
Hürrem Sultan Şehzade Mehmet’ten sonra Selim, Bayezid, Cihangir adlı 3 şehzade ve Mihrimah adlı bir kız çocuğu daha dünyaya getirdi. Çocuklarını büyütürken ileride oğullarından birinin tahta geçmesi için önlerindeki engelleri kaldırma mücadelesi verdi.
Sadrazam İbrahim Paşa’nın idamı
Sadrazam Pargalı Damat İbrahim Paşa, Hürrem Sultan’ın şehzadelerinden birisi yerine Şehzade Mustafa’yı hükümdarlığa aday gösterenler arasındaydı. İbrahim Paşa’nın Irakeyn Seferi’nden dönüşte saraya davet edilip 6 Mart 1536 gecesi dairesinde uyurken boğdurulması, önemli bir engelin ortadan kaldırılmasını sağladı. Çocukluğundan beri Kanuni’nin yakın arkadaşı ve danışmanı olan İbrahim Paşa’nın gözden düşürülüp boğdurulmasında Hürrem Sultan’ın büyük rolü olduğu rivayet edilir. Bu olaydan sonra Hürrem Sultan’ın Kanuni’ye hükmetmeye ve devlet işlerini idare etmeye başladığı kanısı yaygındır.
Harem’in Topkapı Sarayı’na taşınması
Hürrem Sultan’ın devlet işleri ile daha yakından ilgilenebilmek için Harem’i Eski Saray’dan Topkapı Sarayı’na taşıttığı düşünülür ve bu olay, Hürrem’in önemli devrimci hareketlerinden birisi olarak kabul edilir. Eski Saray’dan göçün kesin tarihi belli değildir. Eski Saray’da 25 Ocak 1541 gecesi çıkan yangından sonra Harem halkının bir kısmının Topkapı Sarayı’na taşındığı ve harem protokolünün başladığı düşünülmektedir.
Şehzadelerin Sancak Beyliklerine atanmaları
Şehzadelerin sancak beyliklerine atanmasında da Hürrem Sultan’ın rolü olduğu düşünülür. 1541’de, padişah adaylarının tayin edildiği Manisa Sancağı’nda Sancak Beyliği yapmakta olan Şehzade Mustafa’nın oradan alınıp Amasya’ya Sancak Beyi olarak atanması ve ertesi sene Manisa Sancak Beyliği’ne Şehzade Mehmet’in getirilmesi, Hürrem’in etkisinde gerçekleşmiş işlerden kabul edilir. Ne var ki Şehzade Mehmet, tahta çıkamadan 1543’de Manisa valisi iken hayatını kaybetmiştir. 1544’te Manisa’ya, Konya sancak beyliğindeki Şehzade Selim tayin edildi.
Hürrem Sultan, çeşitli tarihlerde Manisa, Bursa, Konya, Kütahya, Amasya’ya giderek şehzadelerini ziyaret etti ancak bu ziyaretlerden sonra İstanbul’a döndü. Geleneklere aykırı olarak oğulları ile birlikte sancakta yaşamaması, onun hep Kanuni’nin yanında sırdaşı, danışmanı olarak kalmasını sağlamıştır.
Rüstem Paşa’nın sadrazamlığa getirilmesi
Hürrem Sultan’ın tek kızı Mihrimah Sultan, 1539’da Diyarbakır valisi ve III. Vezir Rüstem Paşa ile evlendirilmişti. “Damat” ünvanını alan Rüstem Paşa 1544’te sadrazamlığa tayin oldu. Kaynakların çoğunda Sadrazam Hadım Süleyman Paşa’nın azledilmesinin ve yerine II. Vezir Divane Hüsrev Paşa’nın değil de III. Vezir Rüstem Paşa’nın getirilmesinin perde arkasında Mihrimah Sultan ile Hürrem Sultan’ın olduğu ifade edilir.
Şehzade Mustafa’nın boğdurulması
Kanuni’den sonra Şehzade Mustafa’nın tahta çıkarılacağından korkan Hürrem Sultan, çeşitli kaynaklara göre Mustafa’yı babasının gözünden düşürmek için kızı ve damadının yardımı ile komplo kurmuştur. Mustafa’nın, yaşlanan babasını tahttan devirmek için İran şahı Şah Tahmasb ile iletişim halinde olduğunu gösteren sahte mektuplar üretildi ve Kanuni’nin eline geçmesi sağlandı. Kanuni’nin emri ile Konya Sancak Beyi Şehzade Mustafa, 6 Kasım 1553’te Nahcıvan Seferi’ne giden Osmanlı ordusu Konya’da konaklamakta iken elini öpmeye gittiği babasının otağında, kendisini bekleyen cellatlara boğduruldu. Bu olaya tanık olan Şehzade Cihangir de olayın duygusal etkisini üzerinden atamadı ve hastalandı; babası ile birlikte sefere devam eden genç Şehzade, Halep’te hayatını kaybetti. Tahta aday olarak Hürrem’in iki oğlu Şehzade Bayezid ve Şehzade Selim kaldı.
Dış siyaset meseleleri
Hürrem Sultan, o zamana kadar başka Osmanlı padişah eşlerinde görülmemiş şekilde dış siyasetle ilgilenmiş, diplomatik yazışmalar yapmıştır. Kanuni’nin padişahlığının ikinci senesinde Rodos şövalyelerine karşı Rodos seferinin açılmasını teşvik ettiği ve sonraki yıllarda İran seferlerine destek verdiği düşünülen Hürrem Sultan, 1548’te Kanuni İkinci İran seferinde iken Lehistan tahtına çıkan yeni krala tebrik mektubu yazmış; hediyeler göndermiştir.
Ölümü
Oğullarını tahta varis yapmayı başaran Hürrem Sultan, Valide Sultan olamadan 15 Nisan 1558’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Son senelerini hastalığı sebebiyle rahatsız geçiren Hürrem Sultan, son kışını Kanuni ile birlikte Edirne’de geçirmiş; rahatsızlığı artınca İstanbul’a dönmüştü. Büyük bir cenaze töreninin ardından Süleymaniye Camisi avlusuna gömüldü. Mezarı üzerine türbesi eşi Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldı.
Hayır işleri
Hürrem Sultan İstanbul’da günümüzde onun adıyla anılan Haseki semtinde, Mimar Sinan’a Haseki Külliyesini yaptırmıştır. 1538-1550 yılları arasında inşaatı tamamlanan külliyenin içinde bir hamam, medrese ve hastane bulunmaktadır; onun ilk ve en önemli hayratlarındandır. Günümüzde T.C. Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak tanınan bu hastane Türkiye’de kesintisiz hizmet vermekte olan en eski hastane olma özelliğini taşır.
Hürrem Sultan ayrıca Ayasofya Camii civarında yardıma muhtaç ve fakirlerin karnını doyurmak için bir mutfak yaptırtmıştır.
Kabe’de, Şam’da, Bağdat’ta, Konya’da, Kudüs’te, Edirne’de Hürrem Sultan adına çeşitli eserler yapılmıştır.
Ölümünden sonra
Hürrem Sultan; Avrupa’da ve Türkiye’de resim, müzik ve bale sanatlarındaki bir çok çalışmaya konu olmuştur. Avusturyalı besteci Joseph Haydn’ın 63. Senfonisi bu eserlere bir örnektir. Eser daha çok, ikinci bölümünün adı olan “Roksalan” ismiyle anılır.
Yusuf Niyazi’nin “Mazlum Şehzadeler”, Orhan Asena’nın “Hürrem Sultan” ve “ Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” adlı piyesleri, Hürrem Sultan’ı konu alan Türk tiyatro yapıtlarındandır.
Türkiye’de yazılan ilk büyük bale eserlerinden Hürrem Sultan Balesi, Orhan Asena’nın “Hürrem Sultan” adlı piyesinden ilham alarak Nevit Kodallı tarafından bestelenmiştir.
Hürrem Sultan’ın doğduğu yer olduğuna inanılan Ukrayna’nın Rohatyn kentinde bir “Hürrem Sultan Anıtı” bulunur. 2007 yılında, Ukrayna’daki bir liman kenti olan Mariupol’daki Tatarlar Hürrem Sultan’ın onuruna bir cami açmıştır.
*
Kaynak: http://hurremsultan.nedir.com/#ixzz2gZnhx1Qw