Aslına bakarsanız “doğduğumuz andan bu yana” ifadesi biraz eksik kaldı, doğmadan önce de dünyaya gelebilmek için mücadele veriyorduk. O süreç; bizi şekillendiren, nasıl bir insan olacağımızın belirlendiği, cinsel kimliğimizin oluştuğu, bir hücreden bir bedene dönüşümümüzü sağlayan yani “yaratıldığımız” mucizevi bir gelişimdir. Kendimizi, doğduğumuz andan itibaren varmış kabul etmek ne kadar da büyük bir yanılgı değil mi? Doğduğumuz an, aslında artık kendi ciğerlerimizle nefes almaya, kendi ağzımızla aldığımız besinlerle beslenmeye, sadece kendi bedenimizde dolaşan kanımızla hayat bulmaya başladığımız yeni bir dönemdir hayatımızda.
Doğduğumuz andan itibaren artık kendimize ait bir kalbimiz var, kendi başımıza üşüdüğümüze, acıktığımıza karar vermemiz gereken, sorumluluğunu taşıdığımız bir bedenimiz var. Birey olma, hayatta kalma başarısını gösterebilmek için seçimlerimizi yaparak tepkilerimizi ortaya koymak o andan itibaren artık kendi sorumluluğumuzda…
Küçücük bir bebek de olsa, içinde bulunduğu durumu ifade edebilmek için göstereceği tepkilere dair seçimler yapması gerekir insanın… Gülmek, ağlamak, bağırmak, kendince anlamlı sesler çıkarmak, sakin olmak, yaygaracı olmak, kendisini fark ettirmeye çalışmak ya da yokmuş gibi davranmayı seçmek ve daha bir çok örnek. Hepsi yeni doğmuş bir bebeğin seçtiği davranışlara, tepkilere karşılık gelen örnekler. Zaman geçtikçe, bebek büyümeye başladıkça yaşadığı her gününü, her anını deneyim olarak kaydetmeye başlar. Anne-babasından, çevresinden duyumsadığı her bir algı, onun geleceğini şekillendiren bilinçaltı kayıtlarını oluşturan verilerdir. Tüm yaşamı boyunca vereceği kararları, yapacağı seçimleri, yaşamının ve davranışlarının temelini oluşturacak inançlarını bilinçaltı kayıtlarını esas alarak yapacaktır.
Biliyoruz ki hepimizin yaşamını şekillendiren, yaşamımıza yön veren esas etken, verdiğimiz kararlarımızdır. Kararlarımız ise, o an için mevcut olan seçenekler arasından en doğrusunu seçmemizin sonuçlarıdır. İşte bu seçimlerimiz, hayatımızın farklı dönüm noktalarının belirleyicisidir. Bu şekilde belirlediğimiz rota ile hedefimize ulaşırız veya belki farkında bile olamadan hedefimizden uzaklaşırız. (Burada yaşamımızda hedef ve hedeflerimiz olduğu gibi iyi niyetli bir varsayımla hareket ediyoruz.)
Baktığımızda; karar verme süreci esas olarak tüm bireyler için standart olmasına, yaşadığımız dünyada var olan kaynaklar herkes için var olmasına rağmen, neden bambaşka yaşam modelleri var etrafımızda? Sonuçta hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz. Biraz geniş olduysa, alanı daraltalım; aynı ülkede yaşıyorken, aynı şehri paylaşıyorken ve hatta aynı evi paylaşan kardeşlerken neden herkes aynı yaşam modeli ile yaşamıyor? Aynı yaş grubunda, aynı kuşaktan olanlarda dahi neden farklılıklar gözlemliyoruz?
Nedeni çok basit: Çünkü doğduğumuz andan itibaren her birimizin çevremizde olup bitenleri algılama tarzımız, yorumlarımız ve dolayısıyla tepkilerimiz farklı. Yaşadıklarımız, kendi algılarımızla bizim gerçeklerimiz haline gelir. Deneyimlerimizi oluşturan, bireysel algılarımıza dayalı yorumlarımızdır. Seçimlerimizin bizim için en doğrusu olduğunu bize söyleyen, işte bu yorumlarımız, deneyimlerimizdir. Hepsi bize aitmiş gibi görünse de, tüm bunların temelini oluşturan, var olduğumuz andan itibaren bizi etkileyen çevremizin bizim içimizde oluşan yansımalarıdır. Aynı olay ya da durum herkes için faklı anlamlar ifade etmektedir. Çünkü herkesin yaşanan olaya ilişkin içsel referansı farklıdır. Bir köpek, bazı insanlar için sevimli, güvenilir bir dostken, bazıları için ise yanına bile yaklaşılamayacak kadar korkulası bir canlıdır.
Geçmişte yaşanan öyle durumlar vardır ki, aradan ne kadar uzun zaman geçerse geçsin, etkisi bugünkü yaşama taşınabilmektedir. Öyle ki kişileri, aldıkları kararlarda, yaptıkları seçimlerde sahip oldukları potansiyellerini ortaya koyma cesaretini gösteremez hale getirir. Yaşam giderek kısıtlanan kaskatı kalıplar içine sıkışıp kalır. Kişi giderek kendi yeteneklerinin farkına varamadığı için yetersizlik, değersizlik, beceriksizlik duygularına kapılarak, kendini haklı çıkarmaya yönelik yaptığı her davranışla bu durumu daha da kabullenir. Girdiği bu kısır döngüden kurtulmadan yaşamında cesaret içeren adımlar atamaz. Bu durumdan kurtulabilmenin tek yolu, böylesine olumsuz duygular gelişmesine sebebiyet veren yaşanılmış olaylara yeni bir bakış getirerek, derin bir anlayış ve iç görü kazandırılmasının sağlanmasıdır.
Kuantum-dokunuş ile geçmiş nasıl şifalandırılır?
Kuantum-Dokunuş ile geçmişi şifalandırma çalışması; derinlerde saklı kalmış, bitmemiş işlerin tamamlanmasını sağlayarak, geçmişin olumsuz izlerini temizlemeye yardım eder. Uygulama esnasında Kuantum-Dokunuş uygulayıcısı, uygulama yapılan kişiden aldığı bilgilerle problemin çözümüne yönelik bir seans yönetebileceği gibi, seans sırasında yolunda gitmeyen bazı şeylerin olduğunu fark ederek, şifacıdan (uygulama yapılan kişi gerçek şifacıdır) alacağı izinle geçmişin şifalanmasını sağlayabilir.
Deneyimli bir Kuantum-Dokunuş uygulayıcısı, kişinin yaşamını tıkayan durumları fark ederek, şifacıyla işbirliği içerisinde çalışabilir. Çalışmanın sonucunda, kişi kendisini sınırlayan etkenlerden, kısıtlayıcı kalıplardan özgürleşmiş olur. Burada geçmişe ait olayların değiştirilmesi değil, sadece yaşanmış olaya ait bakış açılarının değiştirilmesi söz konusudur.
Bir olaya karşı konumumuz, yani bakış açımız değiştiğinde, direkt olarak o olaya ait duygularımız değişir. Eskiden kaygı, endişe, korku veren bir olay, küçücük hafif bir dokunuşla eski anlamını yitirerek, kısıtlayıcı olmaktan çıkar. Kuantum-Dokunuş’un mucizevi etkisi, geçmişi şifalandırarak, olumsuz duyguların yep yeni umutlara dönüşümüne yardımcı olur. Uygulamanın etkili olduğu çalışmalar, fobiler, depresyon, açıklanmayan inatçı ağrılar, endişe, kaygı, panik atak, takıntılı düşünceler, hayata dair yeni adımlar atlamaması gibi durumlarda oldukça etkili bir çalışmadır.
Kuantum-Dokunuş uygulaması sonucu elde edeceğiniz değişim oldukça etkili ve derindir. İlk seans bitiminde kendinizde tarif edilemez bir hafiflik ve rahatlama hissi edinirsiniz. Bu hissin kalıcılığını sağlamak için seansın tekrarlanması gerekebilir.
Seans bitiminde, sizi bağlayan, her anlamda adım atmanıza engel olan kısıtlarınızdan özgürleşmiş olma duygusunu bedeninize ve zihninize yerleştirmenin huzuruyla seanstan ayrılmış olacaksınız. Bu andan itibaren, yaşamınıza dair yeni hedeflerinizi belirlerken, geleceğe dair bakışlarınızın ve adımlarınızın eskiye nazaran ne kadar cesur ve kararlı olduğunu fark edeceksiniz.
Bol şifalı geçmiş ve gelecek temennilerimle, sevgiyle…
Yasemin Özkul Aydın
www.gencgelisim.com