Yavru deve, annesine sorar:
— Anneciğim, bizim neden hörgücümüz var?
— Uzun çöl yolculuklarında suya çok ihtiyacımız olur. Her zaman su bulamayız. İhtiyacımız olan suyu, hörgüçlerimizden karşılarız.
— Peki, ayaklarımız niçin bu kadar uzun, toynaklarımız neden bu kadar kalın?
— O uzun çöl yollarında kumlara batmamak ve rahatça kumlarda yürüyebilmek için yavrucuğum. Ayrıca kalın toynaklarımız sayesinde sıcak çöl kumlarında ayaklarımız hiç yanmaz.
— Anladım anneciğim. Peki, niçin bizim böyle uzun ve sık kirpiklerimiz var?
— Gözlerimizi çöllerdeki kum fırtınalarından ve zorlu hava koşullarından korumak için elbette.
— Anlattıklarının hepsini anladım da bir şeyi anlamadım anneciğim…
— Neyi anlamadın yavrum?
— Biz bu hayvanat bahçesinde ne arıyoruz anne?
Anne ve babalar, kendi hayatlarında yaşayamadıkları, ulaşamadıkları birçok makam ve mevkiye çocukları ile ulaşmak, bastırılmış duyguları çocuklarının hayatında yaşamak isterler. Üniversite tercihini yapmaya hazırlanan gençlerin en büyük açmazı ise hedef belirleyememektir. Tercih yapmaya hazırlanan gençlere ne istediklerini sorduğumuzda ilginç cevaplar alabiliyoruz.
— Annem doktor olmamı istiyor.
— Babam benim iyi bir mühendis olacağımı söylüyor.
— Öğretmenlerim hukukçu olmam gerektiğini söylüyorlar.
— Ben ne olacağımı bilmiyorum.
Ne yazık ki, gençlerimizin büyük bir çoğunluğu istedikleri, yetenekli oldukları alanlarda öğrenim görme şansını yakalayamamaktadır. Hedeflerini net olarak belirleyebilen, kendi yeteneklerini ve yetersizliklerini tanıyabilen ve ne istediğini tam olarak ifade edebilen genç sayısı çok azınlıktadır.
Müzikte, resimde, edebiyatta eserleri klasik olmuş, sanatçı kişilikleri ile kendi uluslarından çok dünyaya mal olmuş sanatçıların öğrenim gördükleri alan ile eser ürettikleri alanlar birbirinden çok farklıdır. Bu tez, eğitimin gerekli olmadığı veya önemli olmadığı anlamına gelmemelidir. Aksine, insanlara yetenekli oldukları alanlarda öğrenim görme şansı verilmelidir. Kişinin sevdiği, istediği ve özellikle de yetenekli olduğu alanda öğrenim görmesi her şeyden önce o kişiye işini severek yapma imkânı sağlayacaktır. İşini severek yapan insanların eserleri ise sıradan ürünlerin çok ötesinde, bir sanat eseri olabilmektedir.
Başta kendimizi olmak üzere, eşimizi, çocuklarımızı, öğrencilerimizi ve sözümüzün geçtiği yakınlarımızı oldukları gibi kabul etmek yerine kendi dünyamızda oluşturduğumuz kalıplara yerleştirmeye çalışmak, beyhude çabadan öteye geçmeyecektir.
Allah, kardeşi kardeş yaratmış ama rızkını ayrı yaratmış. Yani aynı anne ve babadan dünyaya gelen insanlar bile birbirinin aynısı değil. Birey olarak ele aldığımızda, her insanın özellikleri farklıdır ve her birinin ayrı dünyası vardır. Bu nedenle insanları adeta tornadan geçirir gibi kalıplara sokmak yerine bireysel farklılıklara saygı duymak, bu doğrultuda davranış sergilemek daha doğru olacaktır.
Yusuf Yeşilkaya
www.gencgelisim.com