“Bakın bakalım, bu köşkün güzelliğinde, yüceliğinde bir noksan var mı?”
Herkes:
“Böyle bir köşkü ne kimse görmüştür, ne de bundan sonra görür.” dedi.
O sırada, bir zahid yerinden kalkıp:
“Devletlim!” dedi, “bu köşkün her şeyi güzel, her şeyi hoş da yalnız bir delik var, o da çok büyük bir noksan. Eğer o kusur da olmasaydı, bu köşke cennet bahçesi bile gaybdan armağan yollardı doğrusu!”
Bu sözlere kızan padişah:
“Ben bile bu kadar titizliğimle böyle bir delik görmediğim halde, sen şu bilgisizliğinle nasıl görüyorsun?” diye çıkıştı.
Zahid, mütevazı ama bilge bir üslupla:
“Ey devletle başı yücelmiş padişahım! Azrail’in gireceği delik tıkanmadı ki…” dedi ve ekledi:
“Asıl o deliği, hem de adamakıllı tıkamak gerek. Yoksa ne köşk kalır, ne taç, ne de taht… Başka bir kusuru yok, tam yaşanacak yer ama ne fayda ki baki değil, buna çare nedir bilmiyorum! Cennet gibi güzel, neşeli bir köşk… Fakat ölüm, nihayet gözüne çirkin gösterecek! Onun için, bu köşkle o kadar kurulma! Dizginini çek, bu kadar serkeşlik etme!”
Kaynak: Sufi’nin Dünyası-Sufi Kitap-s.52
www.gencgelisim.com