Beyin Temelli Nasıl Öğrenilir?

0
789

Beyin temelli öğrenme, günümüz öğrenme tekniklerinin başında gelmekte; özellikle eğitimcilerin bilginin analizi ve karşı tarafa aktarımı konusunda beyin temelli öğrenme tekniklerini kavramalarında fayda görülmektedir.

Vücudun her bir noktasından beyne giden kanallar tüm iş, oluş ve hareketleri etkiliyorsa eğer, öğrenme ve öğretme konusunda da hafızanın derinliğine inilerek daha pratik, daha verimli öğrenme teknikleri geliştirilebilinir. Beynimizin ancak %2’nin kullanılabildiğini unutmamamız gerekir. Peki bu geliştirilebilinir mi? Kesinlikle geliştirilebilinir.

1 kilogram ağırlığındaki beynimizin % 78’ini su, % 10’unu yağ ve % 8’ini de protein oluşturmaktadır. Ve beynimizin günümüze kadar ancak % 5’ini anlayabiliyoruz. Eğer bu yüzdelik geliştirilebilinirse beynin öğrenme teknikleri kapasitesi de o oranda artar. Bu doğrultuda aslında öğretmenlerin öğrenci üzerindeki beyinsel ve anlatı faaliyetlerini çözme şansı daha fazladır. Tabii burada iyi gözlem, işin can damarı oluyor. Beynin sağ, sol, ön ve arka loblarının yetenek ve hafıza teknikleri açısından farklı işlevlerde olduğunun bilinmesi bir öğretmen açısından elzemdir. Örneğin beynin sol yarı küresinin mantıksal bilgiyi işlemek ve matematiksel analizler yapmak açısından fonksiyonel bir öneme sahip olduğu unutulmamalıdır. Sağ yarı küresinin de algı gücü ve sanatsal faaliyetlerde etkin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak her ikisinin de sonuç itibariyle öğreti alanlarında dominant bir yapıya sahip oldukları kuşkusuz.

Öğrencideki Anlamlandırma Bilinci

Zihinsel deneyimlerden ortaya çıkan sonuç, beynin farklı manzaralarla azami düzeyde karşılaşmasının sağlanmasıdır. Yani etkin bir öğrenme sağlanabilmesi için gezi, keşif, macera, bilimsel ve uzaysal alanda beynin kullanılması gerekiyor. Özellikle çocuklar gezi, keşif türü macera etkinliğini çok severler.

Gizemsel bilgi kanalları onların en çok ilgisini çeken kanallar olduğu için, bu tünelden girilerek çocukların öğrenme  alanlarındaki yetenekleri geliştirilebilinir. Örneğin anlamlı seyahatler, çocuk beyninin en fazla aktivitesinin olduğu alanlardır. Böyle durumlarda çocukta macera ve keşif ruhu açılacağı için beyinsel fonksiyonları da çalışacaktır. Bu noktada, öğrencideki hayata dair anlamlandırma güdüsü de gelişecektir. Ardından analiz yapma ve metodolojik varsayımlar gelişecek; beyin, buluşçu özelliğini  harekete geçirecektir.

Öğretmenler, çocukta keşifçi duyguyla yaratılacak olan ortama önem vermeliler. Ayrıca, öğrencideki beyinsel faaliyetlerin gelişiminin, onun huzur, sevgi ve saygı ortamlarına bağlı olduğu da unutulmamalıdır. Öğrencilerin duygu ve davranışları, onlara yaratılan huzurlu ortamlarla paraleldir. Duygu ve davranışlar, beyinsel faaliyetlerin sonucudur; veya duygu ve davranışlar beyinsel faaliyetleri belirler.

Beyinsel faaliyetlerde yan uyarıcılar nelerdir?

Öğrenme, özellikle yan uyarıcılar kanalıyla da olacağı için, bu yan uyarıcılar öğrenci üzerinde son derece etkilidir.Nedir bu yan uyarıcılar? Çocuğun yaşadığı ortamın bütünü, yan uyarıcılar kapsamı alanı içerisine girer. Örneğin kaplam-içlem mantığıyla düşünürsek, dış etken olan çevrenin belli düzeyde sakin ve kaliteli olması, çocuğun ruhsal ve beyinsel gelişimi yönünden önemlidir. Sonrasında aile içi varsayımları çocukta müspet izlenimler bırakıyor olmalıdır. Çünkü hiçbir ahlâklı çocuk, tesadüfün eseri değildir. Çocuğun yan uyarıcılarının düzenliliği ve çekiciliği, onun beynini çalıştırmasına ivme kazandıracaktır.

Fiziksel koşullar beyin faaliyetleriyle sıkı sıkıya ilişkilidir. Gürültülü, sıcak veya soğuk ortamlar huzursuz ortamlardır. Aynı şekilde, yan uyarıcılardan alınan sinyaller (ilgi, alâka gibi) beyne sinsice yerleşir. Eğer bu yan uyarıcı sinyaller olumluysa, beyin de olumlu cevap verecek, öğrenme ve hafıza kapakçığını açacaktır.

 

Ömer Faruk Reca

www.gencgelisim.com

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız