Cimri Padişah

0
687

Bir padişahın yanında çalışan bir yardımcısı vardı.Adının ne önemi var: Ali, Veli ya da Ahmet!O her işe koşardı, ne denirse sorgusuz sualsiz yapardı. Padişahına sonuna kadar sadık bir adamdı. Severdi işini, görevini ve insanları.Yoksul bir hayat sürerdi. Bulduğuyla yetinirdi. Kanaat ehliydi. Şükrederdi haline. Nasıl şükretmesin ki? Toplumda ondan çok daha zor durumda olanlar bir hayli çoktu. Onun hiç olmazsa bir işi, az da olsa bir geliri vardı. Aç açık değildi.

 

Kendisinden yükseklere baktığında, hali iyi olanları gördüğünde doğrusu başı dönüyordu, çok aşağılarda bulunuyordu onlardan. Yok gibi yaşıyordu neredeyse. Orada takılıp kalamazdı.

Ya ötekiler, ya ötekiler?

Bir de kendinden aşağıdakilere, bir dilim ekmeğe muhtaç yoksullara göz gezdirdiğinde, gördüğü şey tek kelimeyle berbattı, kanını donduruyordu adamın hemen.

Acımak kelimesi bir anlam ifade etmiyordu onların yaşantısını tanımlamak için.

Onlara göre krallar gibi yaşıyordular. Her öğün sofra kuruluyordu viran olmayası hanede. Yedikleri önlerinde, yemedikleri artlarındaydı.

Öyleyse iyiydiler iyi, şükretmeliydiler gece, gündüz. İnsan nimete nankörlük etmemeliydi, yoksa alınırdı elinden. Şükür ehli kişilerin rızkına kefil Allah’tı, üstelik nimetin artmasına sebepti şükür. Sabırla bütünleştiğinde bu güzel huy, insanı dünya ve ahiret güzelliklerine kavuşturuyordu.

Hayat bir sabır sınavıydı baştan sona.

Ne yokluğa yerinmeli, ne de varlığa çok sevinmeliydi insan.

Allah’tan gelene razı olmalıydı.

Narı da, nuru da hoştu O’nun.

İşin sonu önemliydi asıl.

Bekleyip görmeliydiler.

Acelede hayır yoktu.

Hem insan kendisi için neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilemezdi. Kişinin çoğu zaman kendisi hayır sandığı şeyde bir şer, şer sandığı şey de bir hayır ve güzellik bulunabilir.

Kısmetine razı olmak gerekti. Fakat daima iyiye, güzele, doğruya, başarıya, gelişmeye, daha iyi bir duruma gelmek için çalışıp çabalamayı, elinden geleni yapmayı, şartları ve imkanları zorlamayı, yerinde saymamayı, helal daire içinde yükseklere çıkmayı ihmal etmemelidir insan.

Denilmiştir ki; yerinde durup kalmak, hareketsizlik, tembellik ölüm demektir. Yerinde durmak zorunda kalsa bile, dinamik bir asker gibi koşar adım saymalı, yoksa donup kalacaktır orada kanı, sonra da ölecektir durduk yerde, kış günü zemheri ayazında metrelerce karın arasında dikilip kalmışçasına.

O böyle derin düşünceler içinde hayatı yorumlarken, iyiye yorarken her şeyi, çocukların sesi yükseldi bir yandan, peşinden hanımı seslendi. Gerçeğin hiç de onun düşlediği gibi olmadığını anlatmak ister gibiydi. Biraz da öfke ve çaresizlik doluydu kelimeleri, bir ateşli ok gibi çıkıyordu ağzından her birisi:

-Behey mübarek adam, ne duruyorsun? Haydi, kalk yiyecek bul. Padişahın mutfağına git. Yiyecek bir şeyler getir hemen. Bak çocuklar uyandılar. Gözleri bir lokma ekmek, bir parça yiyecek yolundadır!

 

Ne diyebilirdi ki adam. Uykudan uyandırmıştı en tatlı yerinde gecenin karısı. Sırası mıydı şimdi, diyemezdi. Haklıydı kadın. Akşam da bir şey yemeden yatmıştı çocuklar. Hemen kalkmalıydı yerinden. Sabrın da bir sınırı vardı, zorlamamalıydı. Açlıktan kötü ne vardı dünyada. Karnı açlıktan guruldayan kişiye hangi güzel tesir eder ki? İyi ki velinimeti padişahı vardı. Orada kaynıyordu kazan. Kahvaltıdan artanları toplasa doyardı herkes. Hem israf olmamış olurdu. Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz, deniyordu kutsal kitap Kur’an’da. Şimdi gider çözerdi açlık sorununu.

Ümitle ayağa kalktı. Birden bir şimşek çaktı beyninde. Akıla gelmeyecek şey gelmişti önüne.

Eyvah, dedi içinden.

Nasıl söyleyecekti eşine bunu?

Padişahın oruçlu olduğunu, mutfakta aş kaynamadığını bugün…

Söylemeliydi.

Üzüntü ve endişe içinde hanımına döndü yüzünü.

Bu cevaba sevinmesini beklemiyordu zaten.

Eveleyip gevelemedi ağzında kelimeleri. Bir çırpıda, çok lüzumsuz  ve rahatsızlık veren bir yabancı nesneyi atar gibi dudaklarının arasından, donuk bir gülümseme vardı utançtan kızarmış yüzünde, fısıltıyla konuştu:

-Hanım, bugün mutfak soğuktur. Mutfakta yemek pişmez. Çünkü padişah oruçludur bugün.

 

Kadın, padişahın en yakınında çalışan, fakat yoksulluktan kurtulmalarını sağlayamayan kocasına kızdı. Onun da yapacağı bir şey yoktu ki.

Padişah cimriydi. Çalışanlarına rahat edecekleri kadarını bırak, karınlarını doyuracak miktarda olun maaş vermiyordu, sanki altın dolusu hazinesinin dibi delinecek ve akıp gidecekti yerin derinliklerindeki ateşler arasına, eriyecekti böylece hepsi .

Halkı düşünmek, onların ne yaptığına, nasıl yaşadıklarına kafa yormak, bir şeyler yapmak aklının işi değildi. O doysun, rahat etsin de, halk açlıktan ölse de ne gam! Sayıları çoktu nasıl olsa, birkaçı eksilse kim farkına varırdı. Eceli geldi, öldü, denirdi peşleri sıra. Sonrasını kim hatırlayacak. Eski tas, eski hamam, aynı tellaklarla yaşamaya devam! Çavuş’un karısı ve çocuklarından kime neydi? Mezarlıklar ne insanları alıyordu içine asırlardır…

Hüzünlendi kadın, gözleri yaşardı, başını önüne eğdi çaresiz. Gönlü yaralıydı yokluktan. Ne dese, ne kadar sızlansa boşunaydı. Kendi kendine konuştu:

-Padişah bu oruçtan ne bekler ki? Nafile oruç tutup da ne olacak ki? Onun iftar etmesi, yemek yemesi benim çocuklarım için bayramdır.

 

Adam da duydu karısının sözlerini, bir ölünün ağzından belli belirsiz çıkan son kelimeler gibi boşlukta yitiveren cümleleri. Sabretmese çıldırabilirdi bir anda.

Kadın boynu bükük ve mahzun bekler köşede, çocuklar aç dönüp durur odada.

Düşüncelere daldı kendi halinde.

 

Belki, bir ümit, ihtimal, ya tutmadıysa efendim orucunu bugün, diye çıktı dışarıya.

İçinden geçenleri kendisine sakladı yine.

Fazla oruç tutmayıp da iyilik yapan kimse, parasını bir yıl saklayıp da, on iki oruç tutandan daha iyidir.

Bir yoksula bir öğün yemek veren kişi oruç tutabilir.  Böyle yapmadıktan sonra açlık eziyeti çekmeye ne gerek var? Oruç tutarak yiyeceğini kendinden kısıyorsun, yine kendin yiyorsun!

Yalnız başına bir köşeye çekilip günlerce oruç tutarak aç kalan cahil kişilerin gördüğü hayaller, onlara inkar ile dini birbirine karıştırır.

Su da, ayna da parlaktır. Fakat bunlardaki parlaklığı iyi ayırt etmek lazımdır.

www.gencgelisim.com

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız