Evlenene kadar küsmek veya kırılmak benim hiç yaşamadığım duygulardı. Hele ki evlilikte böyle duygular yaşamamalıydım. Çünkü çiftler arasında küsme veya kırılma söz konusu olduğu zaman, bu durum bazen aylarca belki yıllarca sürebiliyor. Zaten evlilikte bu tür duyguların olabilirliği bile olmamalı. Bedenlerin bir arada olduğu fakat ruhların bir türlü bütünleşemediği evlilikler çok fazla. Böyle bir durum yaşamak istemiyordum. İyi ki bunları sormuşum ve iyi ki de bunlar eşimde yoktu.
Ahmet Bey küslük konusunda şunu söyledi: “Küsmem ama tavrımı belli edip mesafe koyarım. Ara sıra iş ortamında bu tür şeyler olabiliyor. Ben hayatımda hiç küsmedim. Kardeşimle bazen darılırdık birbirimize, ama daha sonra tekrar barışırdık, uzun sürmezdi.” Eşimin küsmek, kırmak veya kırılmak gibi programının olmaması beni çok mutlu etmişti. Bu zamana kadar küsmek ne kelime, birbirimize hiç kırılmadık bile. Hayata pozitif bakabilmek ve sorunlar oluşmadan önünü alabilmek lazım.
Bir hanımla paylaşmıştım; eşiyle sürekli küstüklerini ve bu hallerinin onları ne kadar üzdüğünü anlatmıştı. Küstüklerinde farklı odalarda yatıyorlarmış, halbuki bu ayrı yatışların onlar için ne çekilmez ve ne kahredici olduğundan bahsetmişti. Bunun bir süre böyle devam ettiğini daha sonra ise, bu şekilde nereye kadar devam edebiliriz ki deyip sarılıyoruz ve birbirimizi ne kadar özlediğimizi fark ediyoruz demişti. “Ama bir bakmışız yine küsmüşüz ve yine aynı durumdayız, yani bundan nasıl vazgeçebiliriz, küsmekten nasıl kurtulabiliriz?” diye danışmıştı.
Anne ve babasının da sürekli bu şekilde olduklarını, hatta “Ben asla onlar gibi olmayacağım.” diye kendini programladığını söylemişti. Ama bir türlü küsme huyundan vazgeçemiyorlardı. Eşler arasında kırgınlık, küsmek gibi şeylerin telafisi -hele de uzun sürüyorsa- çok zor oluyor. Dolayısıyla, bu tür pürüzler oluştuğunda hemen karşılıklı konuşup halletmek lazım.
Küsmek hiçbir işe yaramayacaktır. Bunları aşmak çok zor değil. İnsan isterse aşabilir. Bir gülüşle, bir espriyle, bir bakışla ortam yumuşatılmalı. Bu tür durumlarda dargınlıkları espriyle tolere etmek çok önemli. Mesela “Ben şu şekilde anladım, acaba yanlış mı anladım, bak yanlış anlamışım, ama önemli değil. Gel bunu beraber konuşalım, çözümleyelim.” denildiği zaman, ne küslük, ne kırılganlık, ne de öfke olur. Eşlerin birbirlerini kırmadan, üzmeden hayatı paylaşmaları gerekiyor.
Hatta bir çiftle konuşmuştum; birbirlerine öyle küsüyorlardı ki, artık yemeklerini dahi ayrı pişiriyorlardı. Beyefendi yemeğini yiyor, mutfağı terk ediyor, daha sonra hanımefendi yemeğini yapıyor yiyor, mutfağı terk ediyor. Bir evin içinde iki yabancı gibi yaşıyorlar. Bunun kendileri için daha iyi olacağına inanmışlar. “Peki, yapılması gereken nedir?” diye sorduğumda, ikimizden birinin teslim bayrağını çekmesi gerekiyor, demişlerdi. Halbuki onlar karı-koca. Birbirlerine iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta evet demişler. Bu hayatı paylaşmak için bir araya gelmişler ve birbirlerine her konuda destek olmalılar. Fakat birçok eş incir çekirdeğini bile doldurmayan nedenlerden dolayı günlerce, aylarca küs kalabiliyor. Gururları yüzünden kimse adım atamıyor. Gururun dahi dozu ayarlanmalı. Gerginlik oluştuğu an güzel sözcüklerle, esprilerle o anı geçiştirmek çok önemli. Ve anlaşılmak için iletişimin kurulması gerekiyor. Küsmek, iletişimin tamamen kopmasıdır. Bu duruma gelinmemesi gerekiyor.
150 Soruda Evlilik/Akis Kitap
www.gencgelisim.com