Kim Korkar İyi Yaşamaktan?

0
940

Usta diyor ki, “Ölmemek elimizde değil ki bizim/İyi yaşamak beni tek korkutan…”
İyi yaşamak, uyarıcı ve kışkırtıcı bir slogan… Kime göre, ne anlama geldiği değil önemli olan; önemli olan, iyi yaşamaya yönelmek. İnadına pozitif kalmayı kafasına koymuş birinin bu direnci, bütün negatif düşüncelere karşı dikilmiş bir sancak değil midir?
“İyi yaşarsam, bütün dünya iyi görünür gözüme” diyorsa bir insan, günlük sorunlara göre ayarlanmış saatini yeniden gözden geçirir. “Bugün şunu sorun haline getirmeliyim”, “Bir saat sonra şu konuyla ilgili tartışmalıyım”, “Akşam eve gittiğimde mutlaka bunun hesabını sormalıyım” diyerek gününü dilimlere ayırmayı seven bir toplumda yaşadığımızı unutmadan, “Evet, bugün her şey çok güzel olacak”, “Seni çok özledim”, “Ne kadar iyi görünüyorsun” diyerek sokağa çıkmak erdemini göstermeyi denemeliyiz. En azından iyi olmaya, pozitif düşünmeye odaklanarak ve bütün …

 

ÖZCAN ÜNLÜ
ozcan.unlu@tg.com.tr

 

 Usta diyor ki, “Ölmemek elimizde değil ki bizim/İyi yaşamak beni tek korkutan…”
İyi yaşamak, uyarıcı ve kışkırtıcı bir slogan… Kime göre, ne anlama geldiği değil önemli olan; önemli olan, iyi yaşamaya yönelmek. İnadına pozitif kalmayı kafasına koymuş birinin bu direnci, bütün negatif düşüncelere karşı dikilmiş bir sancak değil midir?
“İyi yaşarsam, bütün dünya iyi görünür gözüme” diyorsa bir insan, günlük sorunlara göre ayarlanmış saatini yeniden gözden geçirir. “Bugün şunu sorun haline getirmeliyim”, “Bir saat sonra şu konuyla ilgili tartışmalıyım”, “Akşam eve gittiğimde mutlaka bunun hesabını sormalıyım” diyerek gününü dilimlere ayırmayı seven bir toplumda yaşadığımızı unutmadan, “Evet, bugün her şey çok güzel olacak”, “Seni çok özledim”, “Ne kadar iyi görünüyorsun” diyerek sokağa çıkmak erdemini göstermeyi denemeliyiz. En azından iyi olmaya, pozitif düşünmeye odaklanarak ve bütün olumsuzlukların kendi dışımızda tasarlanıp uygulandığını kabul ederek bunu denemeliyiz. Daha da önemlisi, bu sorunların sadece sonuçları bakımından bizi daha çok ilgilendirdiğini hatırlamalıyız.
İyi yaşamanın sırrı bizim elimizde. “Neyi, ne kadar, niçin ve ne zaman istiyoruz?” sorularını sorduğumuz andan itibaren kendimizi çözmeye başlıyoruz demektir.


Kaybeden Olmayı Seçmek

Sokağın kibrine karşı durmayı, kendi iç sesimizi dinlemeyi, aynalarla konuşup kendimize çeki-düzen vermeyi, makul şeyler istemeyi ve zamanı iyi kontrol etmeyi becermek bir erdemdir…
Ünlü filozof Diyojen, dar bir sokakta kibirli bir adamla karşılaşmış. Sokak o kadar darmış ki, birinin geçebilmesi için, diğerinin kenara çekilip yol göstermesi gerekiyormuş. Kibirli adam, küçümseyerek baktığı filozofa dönerek:
– Ben serseri birine asla yol vermem, diye diklenmiş.
Diyojen, kibar bir şekilde kenara çekilip reverans yaparak eliyle yol göstermiş ve cevap vermiş:
– Ben veririm…
Bu örnekte kaybeden kim oldu?
Öfkelerimizin elinden tutarak, sokağı hallaç pamuğuna çevirerek, işyerinde korkunç bir kriz odağı olarak, evin en çekilmez bireyi haline gelerek kendimizi nasıl çözeceğiz ve nasıl yararlı olacağız?
“İyi yaşamak”, kışkırtıcı bir isyan…
Ve muhteşem bir uyarıcı…
İyi olmak kadar iyi davranmak da…


Nasıl Gördüğümüz Önemli

Anais Nin’in “Çoğu kere insanları oldukları gibi değil de olduğumuz gibi görürüz.” sözü, pergelinin sabit noktasını kendi göbeği üzerinden başka yere dikmekten korkanları anlatıyor biraz da…
Çevremizde olup biten her şeyin bizimle ilgili olduğunu ve biz olmazsak bütün bu ‘şey’lerin birer ‘hiç’e dönüşeceğini düşünmek ahmaklığı da iyi yaşamamızın önündeki en büyük duvar.
Kendi istediğimiz gibi anlamak ve anladığımız kadar yorumlamak sorunu da iç dünyamızdaki krizlerin ana nedeni…
Birinin, kendini karşısındaki kişinin yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini anlaması ve bu durumu ona iletmesi sürecine “empati” diyoruz.
Öyleyse doğru olan, eline iğne batmış birine, “Geçer” demek yerine, “Evet, senin acını anlıyor ve paylaşıyorum; çünkü benim elim de aynı yerinden acıyor.” diyebilme cesaretini göstermektir.
Yani empati diliyle onu anlamaya çalıştığını hissettirmek… İyi ve doğru anlayan kişi de iyi yaşamayı becermiş bir ustadır.

Dünya Bende Başlıyor
Zaman zaman sokağa karşı duruşumuzu, sokağın şartlarına göre ayarlamak için bir yığın ödün vermemiz gerekebilir. Bu gerekliliği ‘dert’ haline getirmemiz de söz konusu olabilir. Ancak sokak, öz hayatlarımızın birer dekorudur gerçekte. Sokağı çok fazla ciddiye aldığımız andan itibaren yaşamak denen sihirli gücün farkına varamayız. Çünkü sokak, bize kendimizle ilgili gerçekleri yeniden hatırlatmak yerine, gözümüzün önüne kocaman bir set çeker. Kendi şartlarına göre yönlendirir adımlarımızı. Oysa iyi ve güzel yaşamak için kendi iç sesimize daha çok gereksinim duyarız, kendi küçük çocuğumuz ellerinden tutarak kırlara kaçmak isteriz.
İşte bütün mesele, dış dünyadaki etkilerin bizim iç gereklerimize uyup uymadığını çözmektir. Duygularımızın, ihtiyaçlarımızın, dışımızdaki insanlara karşı sorumluluk sınırlarımızın, özlemlerimizin, hayata dair bakışımızın, yaşamayı sevişimizin kalbimizdeki ve beynimizdeki tanımıyla hareket etmeyi becerebilirsek eğer, “iyi yaşama sanatı” dediğimiz şifrenin anahtarını da saklandığı ağaç kovuğunda bulmuş oluruz.
Bizi mutsuz eden şeyler, bizi derinden etkileyen olaylar değil, bizim bu olaylar karşısındaki yorumlarımız ve değerlendirmelerimizdir.
İyi yaşamayı birincil hedefi olarak seçen insanın, “Dünya bende başlıyor ve bende bitiyor.” diyerek günün perdesini aralaması gerekiyor.
Çünkü iyi yaşamanın sırrı, ruhumuza eklenmiş insan olma onuruyla da ilgilidir.

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız