MAYALARDA DİL-DİN-MİMARİ

0
986

Doç. Dr. Haluk BERKMEN

Bir milletin veya toplumun kültürünü tanımak için o kültürün 3 tane öğesini çok iyi tanımak ve incelemek gerekir. Bu üç öğe. 1-Dil, 2-Din ve 3-Mimari yapıtlardır.
Dil o kültürün düşünce yapısını gösterir. Bütünsel ve kapsayıcı düşünen kültürlerin dili de bütünsel kavramlar içerir. Ayrıca dilin gramatik yapısı da bitişken yani
“aglütinant” bir özelliğe sahiptir. Eğer kültürler-arası ilişkiler varsa dil etkileşimleri ve gramatik cümle yapısı ile sözcük benzerliği oldukça fazladır. Dilden türeyen kavramlar o kültürün dinini de etkiler. Bu bakımdan, din-dil ve hatta mimari bir arada incelenmeli, düşüncenin nasıl yapılarda somutlaştığı araştırılmalıdır.

Maya kültürü söz konusu olduğunda dil yapısının bitişken ve takılardan türeyen sözcüklerden oluştuğunu görmekteyiz. Bitişken dillerin bir özelliği de dildeki kök sözcüklerin kaybolmadan uzun zaman sürelerinde yaşamaya devam ettikleridir. Kök sözcük deyince genelde tek heceli bir söz akla gelir. Bu tek hece ya iki veya en çok üç harften oluşur. Bazen tek harf bile kök sözcük olabilir.
Ön-Türkçe tek heceli bir dildi. Tüm temel kavramlar tek hecelerle ifade edilmekte idiler. Zamanla hecelerin birleşimi sonucu uzun sözcükler oluşmuştur. Tüm kuzey, orta ve güney Amerika dilleri bitişken dillerdir ve hepsinde kök sözcükler bulunmaktadır. Özellikle Maya dili bu tür bir dil olup birleşik sözcükler üretmekte çok ileri gitmiştir. İşte bazı örnekler:

Utsuluynik = Uslu adam, Utsauatş = Senin güzel yüzün, Sakigha = Bir beyaz ev.

Görüldüğü gibi tek bir sözcük ile oldukça karmaşık bir kavramı aktarabilmektedirler. Tek bir harf bile bir kök sözcük
olabilmektedir. Örnekten İn (benim), A (senin), U (onun), Ka (bizim), A (sizin), U (onların).

Maya dilinin 31 farklı ağız ve lehçesi vardır. Bu ağızlar arasında dahi farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, BEN sözünün karşılığı bir Maya dilinde TEN bir diğerinde İN olmaktadır. BİZ sözünün karşılığı da bir Maya ağzında TON-ON iken bir diğerinde OGH olmaktadır. Bu ifade şekillerinden her birinin Ön-Türkçe ile ilişkili olduğu görüşündeyim. Bu bakımdan her birini ayrı ayrı ele alıp incelemek niyetindeyim. Önce, Ben ile Ten arasında tek bir harf değişimi olması bakımından TEN sözü üzerinde biraz durmak isterim.

Japonca TEN ‘gök, uzay’ demektir. Burada Türkçe TAN kök sözcüğü ile olan bir ilişki olsa gerek. TENÇİ daha geniş bir anlamda ‘evren, kozmos’ demektir. TENNÖ ise ‘imparator, kral’ demektir. Japonların kendi krallarına “Güneşin oğlu” dediklerine bakılırsa TEN-NÖ aynı AY-NU gibi ‘göğe ait, göksel’ anlamı bulunmaktadır.
Türkçe asıllı takı –İN => -NU => -NÖ şekillerine dönüştüğünü görüyoruz. Ön-Türkçe İN de ben demek oluyorsa aradaki fark şu olabilir. TEN =yüce yönetici göksel ve kutsal ben, İN ise yeryüzüne inmiş olan bedenli ben.
Japon bayrağının beyaz üzerine kırmızı bir yuvarlak olduğunu ve bu yuvarlağın güneşi simgelediğini hatırlayalım. Türk bayrağında da göksel ay ile yıldız bulunmaktadır. Sizlere birkaç Japonca sözcük ile Türkçe anlamlarını yazıyorum.

İİ (iyi) / ANE (abla) / SUİ (Meyve suyu, öz su) / KURO (kara) / TEPPEN (tepe) / TANE (tohum, tane) / YAKU (yak, pişir) / YORU (yürü, gel) / TATAKU (dayak, savaş) / YAMA (yamaç, dağ) / YOKU (hasis) / ŞAŞİ (şaşı) / TE (el)

Bu bakımdan Tennö sözü “Hem yüce ve kutsal olan, hem de yeryüzüne inip bedenlenmiş olan ben”, yani imparator, kral demek olmaktadır.
Bu bakımdan Türklerin tek Tanrı olarak kabul ettikleri göksel TENGRİ sözünde TENG “gök” ve Rİ “yüce” kavramları bulunur. Fakat, TENG sözü aynı zamanda yüce ben demek olduğundan burada yönetici insan ile yönetici tanrı kavramları iç-içe girmiş durumdadırlar. Ön-Türkler bu ikiliği bir tek damga olarak ifade etmişlerdir.
Tengri damgasında bir daire ve daire içinde bir artı işareti vardır. Bu ikili ifadede daire güneşi ifade eder. Gökte dolanan güneş yuvarlaktır ve ışık ile ısı saldığından yaratıcıdır. Yeryüzündeki hayat güneş olmadan süremez. Bu yönü ile güneş kutsal tanrının bir görüntüsü olmaktadır. İçteki artı işareti ise yönetici insanın
simgesidir. İkisi birlikte insan özelliklerine sahip olan ve insanı da yaratmış olan göksel Tanrı fikrini aktarmaktadırlar.
Ön-Türk toplulukları Asya’dan göç etmeye başladıktan sonra Tengri damgasını gittikleri her bölgede tanıtmaya ve kullanmaya devam etmişlerdir. Bu şekilde damgalardan yazıya doğru ilk adımlar da atılmış olmaktadır.

Tengriden türeyenler
Tengri damgasının değişik kullanım şekillerinde eski Finike dilinde Tengri damgasının Teth harfi olarak seslendirildiğini görüyoruz. Bu harfte damga 45 derece çevrilmiş olsa da damganın esas görüntüsü aynıdır. Kadim Mısır tanrılarından yazıyı öğretmiş olan ve ölmüş firavunların kalbini tartıp kayıt eden tanrının adı Toth idi. Mısırda sadece Hiyeroglif yazı türü yoktu. Aynı zamanda kutsal damga yazısı da bulunmakta idi. Bu damga yazısında Sümer damgalarının etkisi büyüktür. Bu konu da ayrıca incelenmeye değer. Şimdilik Tengri – Teth – Toth – Teo benzerlikleri ile yetinelim.
Maya dilinde ve Yunanca’da Tanrı’ya Teo/Teotl dendiğini hatırlatmak isterim. Tanrıbilim’e de Teoloji denir. Kadim Yunan kültüründe Theta harfi Tengri damgasından türemiş olup dikey çizgi eksikliği ile aynı damgadır. Tau harfli de Orhon T1 harfindeki ok arasında da bariz bir benzerlik bulunmaktadır. Bu damgalar üzerinde açıklamalarımı
sürdüreceğim. T1 harfi kalın seslilerle oluşan heceleri tanımlar. Örneğin, AT, TA, OT, TO, UT, TU ve IT, TI hecelerinin her birini T1 ile gösterebiliriz.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız