AŞKIN GÜCÜNE ÖRNEK ÖYKÜLER

0
680

Lilay Koradan

www.gencgelisim.com

AŞKIYLA BİRLİKTE KARANLIK SULARA DOĞRU…

Takvimler 1972’nin 15 Nisan gecesini gösteriyor. Çağın dev, muhteşem yolcu gemisi Titanik, aralarında İngiliz ve Amerikan asilzadelerinin de bulunduğu 2 bin 200 yolcuyu Amerika’ya taşıyor. Bu, ilk sefer. Aylardır hakkında “kesinlikle batmaz” diye konuşulan Titanik’te göz kamaştırıcı bir balo veriliyor. Erkeklerin hepsi smokinli, hanımların hepsi en göz alıcı tuvaletleriyle salonda. Herkesin neşe içinde yiyip içtiği ve eğlendiği bir sırada, Titanik korkunç bir gürültüyle buzula çarpıyor. Batmaz denilen Titanik, yavaş yavaş Atlantik’in buzdan sularına gömülüyor. Gemide, sadece 700 yolculuk filika var. 1500 kişinin sulara gömülmesinden başka hiçbir çarenin olmadığı görülüyor.

Filikalara sadece kadınlar ve çocuklar alınıyor. Pek çok sayıda kadın için yer de yok. Bu sırada bir kişilik yer bulunduğu haberi kaptana iletiliyor. Geminin yöneticileri bu yerin, Amerika’nın en büyük ve asil aileleri arasında gelen Astor ailesinden olan hanıma verilmesini istiyorlar. (Şu an Newyork’un ortasında bulunan dünyanın en görkemli kütüphanesi olan bina Astor ailesine aittir.)

Bayan Astor, filikaya binmek istemez. Yıllardır kendisine hizmet eden siyahi hizmetçisini çağırır ve kendisinin yerini ona vererek der ki:

“Kızım! Allah bana mutlu ve huzurlu bir hayat verdi. Şimdi ise emanetini almak istiyor. Ben yaşadığım kadar yaşadım. Şimdi sevgili kocamın yanında, onun kolları arasında ölmek istiyorum!”

Bayan Astor, sanki hiçbir şey olmamışçasına, sakin bir şekilde sırtındaki çok pahalı kürkü, siyahi hizmetçisinin omuzlarına koyar. Sonra hizmetçiyi kendi eliyle filikaya bindirir. “Güle güle!” dedikten sonra kocasına dönerek gülümser. Ardından güvertedeki kocasının kolları arasına girerek birlikte karanlık ve buzlu sulara gömülürler.

AŞKI UĞRUNA KRALLIĞINI TERK ETTİ

Yanlış duymadınız. 1936 yılında İngiltere tahtına geçen Kral Edward, aşık olduğu Amerikalı Warfield Simpson adındaki kadınla evlenmek istedi. Ancak kilise ve kendi çevresinin tepkisi hafif olmadı. Kral Edward da tahtını tacını bıraktı, aşık olduğu kadınla evlendi.

Sevdiği kadın uğruna tahtını bırakan kralın bu konuyla ilgili yaptığı konuşma çok ilginç: “Nihayet şahsıma ait birkaç söz söylemeye muktedirim. Sizlerden hiçbir şey saklamak istemedim. Fakat şu ana kadar, anayasa gereğince konuşmam mümkün değildi. Birkaç saat önce kral ve imparator olarak görevimden ayrıldım. York dükü kardeşim yerime geçti. Sözlerimin başlangıcında, ona bütün kalbimle bağlı olduğumu söylemek isterim.

Tahtımı neden terk ettiğimi hepiniz biliyorsunuz. Tahttan feragat ettiğim şu sırada, Wales Prensi ve sonra da kral olarak hizmet etmeye çalıştığım ülkemizi ve imparatorluğumuzu unutmadığımı hatırlamanızı isterim. Fakat sevdiğim kadının yardımı ve desteği olmaksızın sorumlulukların ağır yükünü taşımayı ve krallık görevimi hakkı ile yerine getirmeyi imkansız bulduğumu söylersem bana inanınız.

Bu kararı, yalnız ve yalnız kendim verdim. Bu, tamamıyla kendi şahsi kararımı gerektiren bir şeydi. Hayatımın en zor ve en ciddi bu kararını, herkes için iyi olacağına inandığım bir düşünce ile verdim. Bu kararı vermek, kardeşimin, bu ülkenin kamu işlerindeki uzun tecrübe ve hizmetlerini ve kendisinin sahip olduğu iyi vasıfları gayet iyi bildiğim ve bundan böyle, imparatorluğun hayat ve gelişmesinde bir duraklama veya gerilemeye yol açmayacağına inandığım için çok zor olmadı. Sonra o da, pek çoklarınız gibi dünyada eşi bulunmayan bir mazhariyete sahip. Karısı ve çocukları ile mesut bir yuvası var.

Bu zor ve çetin günler boyunca annem ekselansları ve ailem beni yatıştırmaya çalıştı. Tahtın vekilleri, bilhassa Başbakan Baldwin, bana gayet anlayışlı davrandılar. Ailemle ve parlamento ile anayasamızı ilgilendiren hiçbir ayrılık ve ihtilaf yoktur. Beni gayet iyi yetiştiren babamın en büyük prensibi, Anayasa’ya boyun eğmek ve onu harfiyen uygulamaktı. Ayrıca sevgiye önem vermek de ilkesiydi.

Artık krallığımdan tamamen ayrılıyorum. Şimdi hepinizin yeni bir kralı var. Sizlere bütün kalbimle sevgi, mutluluk ve başarılar dilerim. Allah hepimizin yardımcısı olsun! Allah kralı korusun!”

ÇİÇEK VE SU

Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar. İlk önceleri arkadaşlık olarak devam eder ilişkileri. Tabii ki arkadaşlık birbirini tanımak için her zaman lazımdır. Gel zaman git zaman, çiçek o kadar mutlu olur ki suyun yanında, artık içi içine sığmaz ve anlar ki suya aşık olmuştur. İlk kez aşık olan çiçek etrafa kokular saçar, “Sırf senin hatırın için ey su!” diye…

Öyle bir zaman gelir ki artık su da içinde çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek “Acaba su beni sevmiyor mu?” diye düşünür. Ancak su pek ilgilenmemektedir çiçekle. Halbuki çiçek böyle bir sevgiye alışkın değildir. Ve dayanamaz bir gün, suya “Seni seviyorum” der. Su “Ben de seni seviyorum” diye cevaplar. Aradan zaman geçer ve çiçek yine suya “Seni seviyorum” der. Su “Ben de” der. Çiçek sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler… Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek artık etrafa koku saçamaz olur.

Ve suya son kez onu sevdiğini söyler. Su da “Sana söyledim ya, ben de seni seviyorum” der.

Ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır.

Su da başında çaresiz beklemeye koyulur. Ama bellidir ki ölüm çiçeğe çok yakındır. Su son çare olarak bir doktor çağırır. Doktor gelir ve muayene eder çiçeği.

“Hastanın durumu ümitsiz, artık elimizden bir şey gelmez.” der. Su sevdiğinin ölümüne neden olan bu hastalığının ne olduğunu sorduğundaysa, doktor şöyle bir bakar suya ve der ki: “Çiçeğin bir hastalığı yok dostum, bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için.”

Ve su geç de olsa anlar ki sevgiliye sadece “Seni seviyorum” demek yetmemektedir.

AMERİKA’DA BİR KOLEJ KONUŞMASINDAN BİR BÖLÜM: ŞİMDİ AŞIK OLMA ZAMANI!

“Aşık olmaktan bahsedildiği zaman deniliyordu ki: “Hem kadın hem erkek çalışırsa, iki kişi bir kişiymişçesine ucuz yaşayabilir.” Gelmiş geçmiş bütün insanların en akıllısı Hz. Süleyman demiş ki: “Bu gök kubbe altında her şeyin bir mevsimi ve zamanı var. Dünyaya gelmenin zamanı var, ölmenin zamanı var, dikenin zamanı var ve dikileni koparmanın zamanı var. Gülmenin zamanı var ve ağlamanın zamanı var, yas tutmanın zamanı var ve eğlenmenin zamanı var. Taş atmanın zamanı var ve taşları bir araya getirmenin zamanı var, kucaklaşmanın zamanı var ve kucaklamaktan kaçınmanın zamanı var. Kazanmanın zamanı var ve kaybetmenin zamanı var; saklamanın zamanı var ve kaldırıp atmanın zamanı var. Yırtmanın zamanı var ve dikmenin zamanı var, susmanın zamanı var ve konuşmanın zamanı var. Sevmenin zamanı var ve nefret etmenin zamanı var, savaşın zamanı var ve barışın zamanı var.”

Süleyman Peygamber bütün bunların ayrı ayrı zamanlarda yapılması gerektiğini söyledi. Ben bugün mezun olanlara “Şimdi aşık olmanın zamanı geldi” derken, benimle hemfikir olacaklarına inanıyorum. Hayatta meslek aşkı da vardır. İnsan aşık olduğu şeyi elde eder; çünkü çok ister.

İki türlü aşkla karşılaşacaksınız: ‘Meslek aşkı ve romantik aşk’. Romantik aşkı biraz açayım. “Aşık olmak demek, bir hayat boyu sürecek gaye ve bağlılıklarla ilgili önemli bir adım atmak demektir. Romantik aşkı tamamen saf dışı etmek mümkün olmayacağından, bu büyüleyici konuyu hemen ele alalım. Er veya geç, aşk böceği hepimizi ısırır. Aşık olmak şu bakımdan heyecan vericidir ki aşk, iki ayrı insana aynı güzel şarkıyı bir ahenk içinde söylettirme işlemidir. Eğer başarılı olursanız ahenk iyidir. Başarılı olmazsanız, çıkan sese kulak tırmalar.

İyi bir aşk macerasını evlilik kadar bozacak başka bir şeyin bulunmadığını söyleyenler var. Mesele burada. Çünkü bazıları, evliliğe bir kafeteryaya girer gibi giriyorlar. Göze iyi görünen şeyleri tepsilerine koyuyor ve sonra fiyatını ödüyorlar. Evlenmek mi daha iyidir, yoksa evlenmemek mi? Sokrates bunu şöyle cevaplar: ‘İster evlen ister evlenme, sonunda pişman olacaksın.’ Gerçekten, aşk ve evlilik hakkında pek fazla şaka söylendi; ama bu hafife alınamayacak kadar ciddi bir mesele. Aşk, gerçek aşk filmlerindekilerden çok daha farklı bir şey. Ama aşkın da katı gerçekleri var ve aşkın, gerçekten sınavdan geçtiği zamanlar, zorluklarla kapışıldığı zamandır. Pek çokları aşka bencil tavırlarla yaklaşıyor. “O benim hoşuma gidiyor, çünkü bana çok iyi davranıyor…”, “Benim zevklerimi o da seviyor…” Bunları hep işittiniz. Pek çok aşk macerasının temelinin bu olduğu anlaşılıyor. Bunun kadar gerçekten uzak bir şey de düşünülemez. Çünkü aşk, paylaşıldığı zaman gelişir, elde edildiği zaman değil!”

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız